Türkiye’de bu yıl hikayeye, ölümünün 100’üncü yılında Ömer Seyfettin eserleri damga vurdu. Birçok dergi özel sayılarla ustaya ‘saygı duruşunda’ bulundu. Hikayede yılın ‘en iyi’ yenilerini ise Rasim Özdenören, Necip Tosun, Ali Ural ve Hale Sert seçti.
SALİHA SULTAN / KARAR
Bu yıl hikaye dünyasına ölümünün 100. yılında milli edebiyat döneminin öncü ismi Ömer Seyfettin damga vurdu. Temmuz’dan Türk Dili’ne, Karabatak’tan Türk Edebiyatı’na birçok dergi özel sayılarla yazarı yeni kuşaklara aktardı. 2020’nin ‘en iyi hikaye’ kitaplarını ise Rasim Özdenören, Necip Tosun, Ali Ural ve Hale Sert KARAR okuyucuları için seçti. Gülşen Funda ‘Felgu’, Mustafa Şahin ‘Gömleği Yalnız’ öykü kitaplarıyla öne çıktı.
Bu yıl hikaye dünyasına ‘milli edebiyat döneminin’ öncü kalemlerinden yazar Ömer Seyfettin damga vurdu. 2020, 36 yıllık kısacık ömrüne birçok eser sığdıran yazarın ölümünün 100. yılı dolayısıyla ‘Ömer Seyfettin Yılı’ ilan edildi. İstanbul’dan doğduğu şehir Balıkesir’e Türkiye’nin birçok şehrinde Kovid-19 salgınına rağmen çevrimiçi birçok etkinlikle anılan yazar için yayın dünyasında da önemli işlere imza atıldı.
Dergah Yayınları’nın Dr. Hülya Argunşah’ın editörlüğü ile bastığı 2 ciltlik, 1.700 sayfalık Ömer Seyfettin külliyatı dikkat çekici bir çalışma olarak kitaplıklarda yerini aldı. Can Yayınları ise, Necati Tonga’nın editörlüğünde yayımladığı ve yazarın ‘İlk Namaz’, ‘Yüksek Ökçeler’ gibi 21 öyküsünün yer aldığı ‘Perili Köşk ve Seçme Hikayeler’ kitabıyla edebiyat dünyasını şaşırttı.
Karabatak, Söğüt, Türk Dili, Edebice, Türk Kültürü, Akpınar, Temmuz, Türk Edebiyatı, Post Öykü ve Milli Mecmua gibi edebiyat dergileri ise, 2020’de hazırladıkları özel sayılarla Ömer Seyfettin hikayeciliğini 100 yıl sonraki kuşaklara aktaran çok önemli çalışmalara imza attılar.
ÖMER SEYFETTİN ÖDÜLÜ İHDAS EDİLEMEDİ
Yılın ayıbı diyebileceğimiz olay ise, yazarın doğduğu şehirde yaşandı. Yazarın doğdu şehir Gönen’de 1990’da ilk olarak Necati Güngör’e, son olarak 2017’de Pelin Kutlu’ya takdim edilen ve edebiyat dünyasının prestijli ödüllerinden biri olan ‘Ömer Seyfettin Hikaye Ödülü’ yazarın ölümünün 100. yılında yeniden hayata geçecek diye beklerken, Gönen Belediyesi ödülü ‘gereksiz bir iş’ olarak görmeye devam ederek hayal kırıklığı yarattı.
Hikaye dünyasında yılın son günlerinde yaşanan sevindirici olay ise ilk kez KARAR’ın gündeme getirdiği, Ömer Seyfettin’in varlığı bilinen fakat ölümünden 100 yıl sonra, yüksek lisans tezi çalışmasını yürüten Serkan Tuna tarafından bulunan ‘Cambazın Aşkı’ hikayesi oldu.
2020 yılında ustalardan, genç yazarlara birçok ismin yeni hikaye kitapları da okurlarıyla buluştu. Bu kitaplardan en dikkat çekici olanları edebiyat dünyasını yakından takip eden isimlere sorduk. Rasim Özdenören, Necip Tosun, Ali Ural ve Hale Sert yılın en iyilerini KARAR okuyucuları için kaleme aldılar.
SAĞLAM, TUTARLI BİR ÖYKÜ EVRENİ
NECİP TOSUN
Mustafa Şahin’in ‘Gömleği Yalnız’ kitabı, 2020’nin önemli kitaplarından biriydi. Kuşkusuz çok daha erken çıkması gereken bir kitaptı. Şahin çok az öykü yazmasına, öyküye uzun aralar vermesine rağmen, bu kitapta sağlam, tutarlı bir öykü evreni kurmayı başarır. Cemal Şakar’ın on ikinci öykü kitabı Utanç onun ustalık ürünlerinden biriydi.
Şakar’ın özellikle son dönem öykülerinde duygu ağırlıklı öykülerden düşünce ağırlıklı öykülere evrildiğini görürüz. Kişisel açmazları ve dramları, sadece içsel bir derinliğe doğru değil, aynı zamanda toplumsal sorunlara ve dini doğrulara doğru derinleştirir. Gülşen Funda’ın ilk kitabı Felgu yılın dikkat çekici öykü kitaplarından bir başkasıydı.
Felgu, mitlerden, destanlardan, efsanelerden, masallardan beslenen bir öykü anlayışını yansıtır. Kitapta masalların soyut dili ve felsefeye yaslı göndermeler baskındır. Hikmet arayışları, müphem kurgu masalsı anlatımı besler. Öykülere serpiştirilen simge ve sembollerle metin zenginleştirilir.
Hayal Otel, B. Nihan Eren’in üçüncü öykü kitabı. Öyküler daha çok ayrıntılara yaslı atmosfer öyküleri olarak var olur. Sessizlik, boşluk kavramları simgesel anlamlarıyla kullanılır. Sessizlik ve fırtına birbirlerinin sonucudur. Hayal otelin vardığı yer fırtınadır. Yok oluş ve yeniden doğuş kitabın temel vurguları olur.
Tematik bütünlük kitabın en başarılı en güçlü yanı olarak öne çıkar. Safiye Gölbaşı ikinci kitabı Seyircisiz’de öykücülüğünü ileri bir noktaya taşır. Gerek içerik gerekse biçim olarak iyi öykünün örneklerini verir. Akışkan bir dil, kurduğu etkileyici dünya, etkili anlatım, başarılı atmosfer oluşturma… Okuru hemen yakalayan samimi bir anlatım… Gölbaşı, özellikle dış dünyanın gerçeklerine yenilmiş, bu ilişkide başarısız olmuş bu yüzden de içine kapanmış duyarlı kişilerin, dış dünyanın gerçekleriyle hesaplaşmalarını ustalıkla anlatır.
KÖK BİR YARA: DİL ACISI
HALE SERT
Gülşen Funda’nın ‘Felgu’ isimli ilk öykü kitabının başında Pablo Neruda’nın şu sözü alıntılanıyor: “Böylece yola çıktım bütün dillerden…” Felgu’nun dile ve göçebeliğe ilişkin iki temel meselesini gösteriyor bu epigraf. Kitabın ‘Gök’ isimli ilk kısmı yazarın göksel bir zamanda ve mekanda tasarladığı bir anlatı evreninde geçiyor. Şaman bir dünya var karşımızda: güneş, ay, hayat ağacı, yer, gök, nehir, geyikler, turnalar.
Hayat hayvanlarınkine eş; doğma, büyüme, göç etme ve ölmek döngüsünde geçiyor. Hastalanmak ve aşık olmak insanı ayırıyor bu alemde. Aşık olmak da ağulu bir hastalık. Hastalığı iyileştirmek için şifacılar gerekli. Ne ki, her şifacının merhemini bulamadığı derin bir yarası vardır, kök bir yarası.
Özellikle ‘Gök’ kısmındaki öykülerde hastalığın acısı, şifanın umuduyla hemhal oluyoruz. Ama bu temaları kuşatan bir üst tema, mesele var, anlatılardaki acının neşet ettiği bir acı var. Dil acısı bu. Sesi sözle buluşturabilme acısı. Sesi doğru kelimelerle buluşturunca ancak bu ses yüreğe, öze değiyor ve böylece kelimeler aynı membadan çıkıp doğru mecralara ulaşıyorlar.
Sürekli yarım kalan, hastalanan anne imgesinin adı Felgu, bu adlandırma metinleri kuşatıyor, karakterler hep ağrılı ve yarım kalıyor. Dil bu hali anlatmaya yetmiyor. Dil tam olarak neyi ne kadar aktarabiliyor? Karakterler durmadan göç ediyor, sesler, sözler de insanların zihninden başka zihinlere göç mü ediyor? Bu yüzden mi sesi sözle buluşturma sanatı üzerinde duruyor öyküler? Kitap bittiğinde, metinlerin öykü formatında dil felsefesi tartışması yapan metinler olduğu düşüncesiyle kalıyorsunuz.
Derrida’yı anıyorsunuz, ona göre her kelime aslında bir iz, konuşurken yazarken bu izler birbirine karışıyor, kelimenin iziyle gölgesiyle muhatap oluyoruz kaldı ki hepimizin zihnindeki izler birbirinden farklı. Dolayısıyla birbirimizin sözlerini, hikayesini tam olarak aktarabilmemiz ne kadar mümkün? Bu mümkün mü?
YERLİ, BİZDEN, BİZİM...
RASİM ÖZDENÖREN
Bu yıl kendi çalışmalarım nedeniyle çok kitabı inceleyemedim maalesef. Fakat Hasibe Çerko’nun Kristal Kentleri kitabını büyük keyifle okuduğumu söyleyebilirim. Röportaj, deneme ve hikaye arası bir metin. İnsanı defalarca okumaya davet eden bir metin. Şu an fırsatım olsa bir kez daha okurum...
Çerko kitabında gördüğü kentlerden bahsediyor, daha çok Balkan, Ortadoğu kentleri bunlar. Yazar içeriği oluşturan metinlerinde seçik bilgiye erişmeyi hedefliyor ama duyuma sırt çevirmiyor; ayrıntının kalıcı çizgileri üzerine titrerken yüreğin alıp başını gitmesine de izin çıkarıyor. Daha önemlisi çelişkiden korkmuyor, bilakis çelişkiyle saldırıya geçebiliyor, abartmanın sınırını biliyor ve sonuçta etkileyici metinler ortaya koyuyor....
Harcıâlem kalıplara alışmış okurun onu hemen anlamasını beklemiyorum. Kimseye benzemiyor, ne Faulkner’a, ne Virginia Woolf’a… Evrenin kendi varoluşuyla birleştiği, içinin evrene dönüştüğü sınırda kanat çırpıyor. Tek başına, yazın eyleminin bilincinde doruklara mesken tutmuş bir ozan Çerko. Üstelik yerli, bizden, bizim...
HARCI BU TOPRAKLARDA KARILAN KARAKTERLER...
ALİ URAL
2020 yılı öykücülerin hız kesmediği bir yıl oldu. Kayda değer pek çok öykü kitabı okuruyla buluştu. Bunlardan birkaçının özellikle dikkatimi çektiğini söylemek isterim. Selman Nuriler’in ‘Dünyanın Kemikleri’ adlı öykü kitabı bana göre Türk öykücülüğü için yılın müjdesiydi. Daha ilk kitabında üslup tohumları serpmek her yazara nasip olmaz. Dili zorlamadan derinleştiriyordu Nuriler, kurguyu matematiğini gizleyen bir doğallıkla inşa ediyordu.
Öyküde karakter oluşturmak zordur, demişti Sabahattin Ali, Selman Nuriler sağlam karakterlerle çıkıyordu karşımıza. Her şeyden önce yerliydi Nuriler, bu topraklarla karıyordu öyküsünün harcını. Dilerim öykü serüveni yeni eserlerle taçlanır bu genç yazarın ve işaretimiz sevinçle hatırlanır gelecek zamanlarda.
Leyla Polat’ın ikinci öykü kitabı ‘Ölümü Gör’ de dikkatle okunmasını salık verdiğim öykü kitapları arasında. Halk dilini yüksek mizahla buluşturan “Ölümü Gör,”ironinin gizli pencerelerinden olan, ‘hüznü neşeye büründürme’nin hakkını vermiş. Yılın dikkati çeken diğer öykü kitapları arasında Mustafa Şahin’in, Kafkaesk bir ironiyle çağın yaralarına dokunduğu ‘Gömleği Yalnız’ adlı kitabı da var.