Şair Sunay Akın’ın Mona Lisa tablosuyla başlayan yeni oyunu ‘Yüz Yüze’de Türkiye’nin Milli Mücadele yıllarından dönemin entelektüel dünyasına uzanan bir tarih anlatımı sunuyor izleyicisine. Sabahattin Ali’yi, Nazım Hikmet’i dönemin koyu birer rejim taraftarı olarak anlatan Akın, öte yandan bu iki ismin hayatlarının önemli bir bölümünü hapishanede ve ölüm tehdidi altında geçirdiğinden ise hiç bahsetmiyor.
BİLGEHAN UÇAK
Sunay Akın’ın son oyunu ‘Yüz Yüze’ Mona Lisa tablosuyla başlıyor, Kanuni dönemiyle devam ediyor, ardından Milli Mücadele hareketine geliyor. Jön Türkler, Atatürk, Kemalistler, derken Nazım Hikmet’le Sabahattin Ali’nin fotoğrafları… Ve onlara dair birer küçük anekdot. Büyük bir alkış tufanıyla bitiyor oyun… Seyircinin bu çokça alkışladığı Nazım Hikmet ve Sabahattin Ali bölümleri üstünde biraz durmak istiyorum.
Hikâye şu: Osmanlı’nın ilk doğumevini açan Besim Ömer Paşa, bir gün karşı konakta uyurgezer bir çocuk görür ve yakalar. Sonradan anlarız ki, yakalayarak belki de hayatını kurtardığı bu çocuk, geleceğin büyük öykü yazarı Sabahattin Ali’dir. Zaten Akın da Sabahattin Ali’nin fotoğrafını yansıtırken bir yandan ‘Aldırma gönül aldırma’ dizelerini mırıldanıyor. Alkış, kıyamet…
Bir başka yerde ise külhanbeyleri işgal İstanbul’unda geceleri sarhoş İngiliz askerlerini dövüyorlar. Olay tabii İstiklal Caddesi civarlarında geçiyor. Ama yürekli genç bir oğlan var. Bir gün, işler terse dönüp hepsi yakalanınca o son anda bir bakkalın yardımıyla kurtuluyor. Bakkal da ona “Anadolu’ya gidip Kemalistlere katılmasını” öneriyor. Kemalistlerin adını ilk defa duyan çocuk da, evet o da Nazım Hikmet, koşarak Anadolu’ya geçip Milli Mücadele’de rol alıyor. Meğer o bakkal da Anadolu’ya silah kaçıran bir vatansevermiş… Anlatılan şekliyle baktığımız zaman hem Sabahattin Ali’nin hem de Nazım Hikmet’in koyu birer Kemalist olduğu sonucuna varıyoruz. En azından izleyen herkesin ruh hali böyle. Sunay Akın, “Ben Kemalistim,” diye tanımlıyor kendini, “Kemalist demek emperyalist işgale karşı çıkmaktan başka bir şey değildir”.
SABAHATTİN ALİ ÖLDÜRÜLDÜĞÜNDE ÜLKEYİ KİM YÖNETİYORDU?:
Acaba öyle mi? Ben pek öyle olduğunu düşünmüyorum çünkü gerek Nazım Hikmet gerekse de Sabahattin Ali, ömürlerinin önemli bir bölümünü hapishanede ve ölüm tehdidi altında geçirdiler. Ali’ye Atatürk kendisini affetsin ve memuriyete dönebilsin diye mecburen yazdırılan şiiri Akın bilmiyor olamaz. Bu şiir kadar rejimin entelektüeller üstündeki baskısını anlatan hiçbir şey yoktur. Ama oyunda asla bahsi geçmiyor. Peki, Sabahattin Ali’yi kim öldürdü? Sabahattin Ali öldürüldüğünde bu ülkeyi kim yönetiyordu? Katili niye bulunamadı? Ya Nazım’ı hapse tıkan hangi rejimdi? Sadece onlar da değil, Halide Edib’i, Refik Halid’i uzaklaştıran başka bir rejim miydi? Değildi tabii, ama Akın oyununu böyle kurgulamak istemiş.
‘Yüz Yüze’ oyununda bu alanları ütülemeyi tercih etmiş Akın ve bence hiç iyi yapmamış. Evet, bu kurgusal anlatım daha çok alkış getiriyor olabilir ama Türkiye’ye Oyuncak Müzesini kazandıran Akın’dan daha cesur işler beklemek de hakkımız diye düşünüyorum. ‘Kemalistin Kemaliste propagandası’ ile gidilecek bir yer olduğunu sanmıyorum. Akın ayrıca oyun boyunca, diyalektiğe sık sık atıf yaptı ve şu sözü tekrarladı: “Eğer aynı sırada oturan herkes aynı şekilde düşünüyorsa, orada düşünce yok demektir.” İşin aslı ben bu önemli sözünün hakikatte anlaşıldığını düşünmüyorum. Oyundan çıkan herkes aynı büyünün içinde aynı şeyi düşünüyordu çünkü…
‘VATANDAŞ TÜRKÇE KONUŞ!’ AFİŞİNİ UNUTTUK MU?
Sunay Akın’ın ‘Yüz Yüze’sinde musluk başında Kanuni’yi görüyoruz. Akın burada Kanuni’nin çevre duyarlığından söz ediyor. Mustafa Kemal’i Bandırma vapurunda uğurlamaya bir tek çocuğun geldiğini anlatıyor. Daha sonra, ‘Atatürk’ün kütüphanecisi’ olarak anılacak Nuri Ulusu. Atatürk’ün kaç kitap okuduğu, kitaplarını nasıl taşıdığı ve muhafaza ettiği… Ama Dil Devrimi esnasında yaşananlardan bahis yok, uydurulan kelimelerden, Güneş-Dil Teorisinden, Kürtçenin ve diğer dillerin yok sayılmasından, “Vatandaş Türkçe konuş!” afişlerinden, Lozan’a rağmen azınlıkların dillerini kullanamamasından, ekonominin Türkleştirilmesinden, Varlık Vergisi’nden, bir tek gayrimüslimin vali ya da general olamamasından…
OSMANLI’DAN OSMANLISPOR’A
Sunay Akın, bir şair olarak aforizmaları kullanmayı sever, “Bir milletin zenginliği hisse senetleri değil, hissi senetleridir,” derdi eskiden. ‘Yüz Yüze’ oyununda ise sık sık, “Osmanlı ile Osmanlıspor’u birbirine karıştırmayın,” diyor. Anlıyoruz ki, Osmanlı büyük bir medeniyet ama Osmanlıspor, iktidarın bize göstermeye çalıştığı TRT dizilerinin vurdulu-kırdılı -ve tabii gerçek dışı- Osmanlısı…