Sermet Muhtar’dan eski İstanbul’da ‘derin ilimler’

Büyüyeyay Yayınları ‘Sermet Muhtar İstanbul Kitaplığı’ dizisinin on beşinci kitabını çıkardı. Mustafa Kirenci’nin Eren Yavuz ile yayıma hazırladığı ‘Eski İstanbul’da Derin İlimler’ kitabı, eski İstanbul’daki sosyal yaşamın ‘derin’ kısmına ait yazılardan oluşuyor. Nazar, büyü, hocalar, bakıcılar, üfürükçüler, kocakarı efsaneleri, tekinsiz evler ve rüya tabirleri... Üstadımız onları bir güzel makaraya sarıyor ki, her metni üstüne Zile pekmezi sürülmüş ekmeği yer gibi okuyorsunuz.

Kopernik Kitap’ın ‘Sermet Muhtar Alus Külliyatı’ bildiğim kadarıyla on bir kitapta kaldı, epeydir de yeni kitaplar çıkmadı… Oysa külliyatı yayına hazırlayanlardan Alâattin Karaca ile yaptığımız telefon görüşmemizde otuz kitap olacağını söylediğini anımsıyorum. Ötüken Neşriyât’tan Yakup Öztürk’ün yayına hazırladığı Sermet Muhtarlardan da dördüncüsünü bekliyorum. Büyüyeyay Yayınları ise ‘Sermet Muhtar İstanbul Kitaplığı’ dizisinin on beşinci kitabını çıkardı. Mustafa Kirenci dostumuzun Eren Yavuz ile yayıma hazırladığı Sermet Muhtar kitaplarının sonuncusu eski İstanbul’daki sosyal yaşamın ‘derin’ kısmına ait yazılardan oluşuyor; nazar, büyü, hocalar, bakıcılar, üfürükçüler, kocakarı efsaneleri, tekinsiz evler, rüya tabirleri, say say bitmez…

screenshot-8.jpg

Üstadımız onları bir güzel makaraya sarıyor ki, her metni üstüne Zile pekmezi sürülmüş ekmeği yer gibi okuyorsunuz. Ayrıca, eski İstanbul’un argosundan çoğumuzun unuttuğu veya bilmediği, ‘dipsiz kiler, boş ambar’, ‘dama demek’ ve ‘havyar kesmek’ gibi birkaç deyimle karşılaşacağınızı da belirteyim. Hamal Hoca’yı, Eyüplü Yamalı Nuri’yi, Defterdarlı Niyazi Hoca’yı, Meşeli Mescid Mahallesi’nden Yarım Hoca’yı, Toygar Tepeli Arziye Hanım’ı veya Sülüklülü Aynalı Bakıcı’yı başka nerede bulacaksınız, onlarla birlikte zamanda kakara kikiri bir yolculuğa çıkmak istiyorsanız, hemen ‘Eski İstanbul’da Derin İlimler’i alın.

RAFA KALDIRILMAYACAK BİR KİTAP

Haftada dört beş, hatta biraz daha fazla, kitap okuduğum doğrudur, ancak her hafta okuduğumdan daha fazla kitap evime giriyor. Bu yüzden bazı kitapları gecikerek okuyabiliyorum, şimdi onlardan ikisini söylüyorum: Donald Keene’in VakıfBank Kültür Yayınları’ndan çıkan ‘Japon Edebiyatının Zevki’ ve Funda Özsoy Erdoğan’ın Ötüken Neşriyât’tan çıkan ‘Kırklandım’ı. Bunları gecikerek okuduğum için nasıl üzüldüğümü tahmin edemezsiniz, ikisine de bayıldım. Benim, Amerikan, İtalyan ve Japon edebiyatlarını ne kadar çok sevdiğim biliniyor, en zoru da Japon Edebiyatı, çünkü bize dayatılan değerleri tersine çeviren bir ‘dünya’ Japon Edebiyatı… O ‘dünya’ya girebilmek içinse Japon estetiğinin unsurlarını ve Japon kurgusunun dinamiklerini bilmek gerekiyor. Donald Keene’in ‘Japon Edebiyatının Zevki’ tam da bunları içeriyor, üstadın beş konferasından derlenen metinlerin okura ‘pedagojik’ bir kolaylık kazandıracağından hiç şüpheniz olmasın. Donald Keene’in seçtiği temaları Rahip Kenko’nun ‘Aylaklık Üzerine Denemeler’inden hareketle açıklamasını da, iyi öğretmenlerin ders anlatma yöntemine benzettim. ‘Japon Edebiyatının Zevki’, öyle okunup rafa kaldırılacak kitaplardan değil, onu lûgatlarınızın ve ansiklopedilerinizin arasında tutun, çünkü sık sık açıp bakmak ihtiyacını duyacaksınız.

screenshot-7.jpg

SAMİMİ VE CESUR DENEMELER

Okumakta geciktiğime üzüldüğüm ikinci kitap Funda Özsoy Erdoğan’ın ‘Kırklandım’ına gelirsem, benim için haftanın en büyük sürprizi oldu. Salâh Bey’den sonra edebiyatımızda deneme türünün yerlerde süründüğünü söyleyemem, Enis Batur, Haydar Ergülen ve Fatin Hazinedar var, ama Funda’yı bugüne kadar ıskalamış olmam bütünüyle benim kabahatim. Funda’nın çok samimi bir üslûbu var, okurunu hemen ‘özne’nin acılarına ve sevinçlerine dahil ediveriyor. Kitaptaki bütün denemelerini kırklı yaşlarında kaleme almış, kırklı yaşları için ‘en maskesiz hâlim’ diyor, annesine dokunduğu yerlerde onun maskesizliğinden zaman zaman ben bile ‘bir tuhaf oldum’, sadece samimi değil, aynı zamanda cesur metinler. Beni öylesine merâklandırdı ki, en kısa zamanda onun hikâye kitaplarını ve romanını okuyacağım. Bir de, artık Enis Batur’un, Haydar Ergülen’in ve Fatin Hazinedar’ın peşine Funda’yı yazıyorum, denemelerini bundan sonra kaçırmayacağım.

i.jpg

‘ÖDÜNÇ KİTAP’ KAVGAM SÜRÜYOR

Geçen hafta ödünç kitap alıp da kötüye kullananlardan bahsettim. Biri getireceğini söylemiş, o nedenle onu affettim sayılabilir, ismini şimdilik vermiyorum, kitaplarımı getirdiğindeyse hassasiyeti için buradan kendisine teşekkür göndereceğim. Ama, diğerine gelirsek: Adam, gazeteye attığı elektronik postada, benden ödünç aldığı kitapları sahhafa sattığından hiç bahsetmiyor da, bir ‘bavul’ kitap almadığından dem vuruyor. Bu nasıl bir kafadır, anlamak mümkün değil. Yahu, olayın tanıkları var, kenarları beyaz şeritli uçuk mavi renkte kirli ‘küçük bir bavul’ ile gelip de, çıkaracağın dergi için epeyce kitap alan sen değil miydin? Ben sana ödünç aldığın ve üç kuruşa sahhafa sattığın kitaplardan istersen sadece üçünü anımsatayım: Ann Charters’ın ‘Kerouac, A Biography’, ‘Straight Arrow Boooks’un ‘73 baskısı. Ginsberg’ün ve Ferlinghetti’nin ‘Amerika’sı, Ada Yayınları’ndan ‘76 baskısı. Jack Kerouac’ın ‘Zen Kaçıkları’, Nevzat Erkmen çevirisi, Yol Yayınları’ndan ‘82 baskısı. Ayrıca, ahlâken kitap sayısının ne önemi var, sözün gelişi rakkam veriyorum, yirmi değil de bir kitap ödünç almış olsan bile, başkasının kitabını sahhafa satmak hakkını ve cesaretini nereden alıyorsun? Sen karıncayı uydurup belini incitmeden önce bunu düşünmelisin...

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
5 Yorum