Cumhurbaşkanı Erdoğan Uludağ Üniversitesi Fahri Doktora Tevcih törenine katıldı. 2002'den bu yana Türkiye'deki gelişimin üzerinde duran Erdoğan, Türkiye'nin petrol kuyularının olmadığını fakat Anadolu büyüklüğünde vicdanı olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Uludağ Üniversitesi'nde açıklamalarda bulundu. Türiye'nin çevresinde yaşanan çatışmalardan etkilenip göç yollarına düşen mültecilere değinen Erdoğan, "Bizim petrol kuyularımız , doğalgaz rezervlerimiz yok ama Anadolu büyüklüğünde vizdanımız var" dedi.
İşte Erdoğan'ın açıklamalarının satır başları:
Bursa adımınızı ilk attığınızda sizi kuşatan bir şehirdir. Bursa Osmanlıların kurduğu bir şehir olmanın yanında Osmanlıları kuran 600 yıllık cihan devletini inşaa eden bir şehirdir.
"Veren el konumuna ulaştık"
Ülkemizin sadece teknoloji ithal eden bir ülke olmasından çıkması için tekno parklara büyük işler düşüyor. ULUTEK, en iyi 10 teknopark noktasında göğsümüzü kabartan çalışmalara imza atıyor. Türkiye'nin son 13 yılda kat ettiği mesafenin en net şekilde gördüğü alanlardan birisi insani yardımlardır. Hiç bir ülke ile mukayese edilmez. Alan el konumundan veren el konumuna ulaştık.
2002 yıllarında 85 milyon dolar dış yardım yapan ülkemiz 5 kıtada 140 ülkede bu yardımlarını devam ettiren ülke konumuna geldik.
"Anadolu büyüklüğünde vicdanımız var"
140'ın üzerindeki ülkeye, müslümandır, değildir ayrımı yapmadan 2014 itibariyle 4.5 milyar dolarlık yardımlar dünyanın en cömert 3. ülkesi olmuştur. GSMH'ye oranladığımızda ülkemiz yardımlarını en fazla arttıran ülke olmuştur dünyada. Bizim petrol kuyularımız, doğalgaz yataklarımız yok ama Anadolu büyüklüğünde vicdanımız var.
"Dünya vicdan olarak yok"
9 milyar dolar şimdi destek verdik. Yabancılardan bize gelen destek 417 milyon dolardır. Ve dünya nerede diye sorduğunuzda dünya küre olarak var da vicdan olarak yok!
"İhtiyacı olana el uzatmak genlerimizde var"
Bizim insanımızın idrakinde zerreden kürreye tüm varlığa tek bir nazarla bakmak gönüller yapmak vardır. Bizim ecdat mezarlıklarımız ve şehitlerimiz insan odaklı dış politikamızın sınırlarını çizer. Biz dört bir yanda mezarlıklarımızı ihya etme derdindeyiz. Bunlara bazıları değer vermez. Ama bizim ecdadımız taa oralara kadar gidip şehit düşmüşse orayı inşaa etmek bize bir hedef verir.
İhtiyacı olana ırk , dil, din mezhep ayrımı yapmaksızın el uzatmak bizim genlerimizde vardır. Acının rengi, ırkı, dini, dili yoktur. Günümüzde maddi imkan kıtlığı değil merhamet ve empati eksikliği vardır.
"Bataklıklarda ne işiniz var diyorlar?"
Zaman zaman dünyanın dört bir yanınla ilgilendiğimiz için şaşırıyorlar. Bataklık olarak tanımlanan yerde ne işimiz olduğu soruluyor. Daha 100 yıl önce çizilen sınırlara nasıl sırtımızı dönebiliriz? Sınırımızın en batısından en doğusuna kadar ecdadımız yaşamadı mı? Oraları gezdiğiniz zaman orada eserlerimizi görürsünüz.
"Suriyeli çocuğun vasiyeti beni ağlattı"
Geçen hafta basına yansıyan bir Suriyeli yavrunun ciğerlerimi dağlayan, gözlerimi yaşartan o vasiyeti hepiniz okumuşsunuzdur. Çok farklı bir şeydi. Ey ölüm meleği, acele eet ki cennette yemek yiyeyim diyen bir feryada eğer nasır bağlanmamışsa hangi yürek dayanır?
Eğitim, ülkeyi yönetme sorumluluğunu devraldığımız günden beri en öncelikli meselemiz oldu. Biz bütçede aslan payını eğitime ayırdık. Bizden önce savunmaya yrılırdı. Sizler bu sürecin en canlı şahitlerisiniz. 13 yıl öncesine göre ülkemizin kat ettiği noktayı bizzat tecrübe ediyorsunuz.
Eğitim politikaları
2002 yılında 76 üniversitemiz varken buna 117 ilave yaptık. Bizimle dalga geçtiler, bunlar tabela üniversitesi dediler. O zamanlar 10 üniversite adayından 1 tanesi girebiliyordu. Eksiklerimiz yok mu var ama ciddi mesafeler aldığımızı kimsenin inkar etmesi de mümkün değil. Akademik personel sayısında da ciddi mesafe kat ettik. Ünivesitelerimizde 149 bin akademik personel görev yapıyor.
Şimdi bilimsel rekabet başlamıştır ülkemizde. Şimdi tersine beyin göçü başlamış durumda. Ailelerine yük olmadan okul hayatlarını sürdürmek için düzenlemeler yapıyoruz.
"Üniversitelerimiz uluslarası oluyor"
Biz gençlere dedik ki sen memleketinde kal biz sana üniversiteyi getireceğiz dedik. Şimdi sıra kaliyetiyi arttırmakta. Kalite arttığında Türkiye'nin sıçraması daha hızlı olacak. 2002 yılında aylık 45 lira burs alıyorlardı. Şimdi ne oldu 330. Yılbaşından itibaren bu rakam 400 liraya çıkıyor. Master öğrencilerinki çok daha yüksek. Üniversitelerimizin artık uluslararası bir eğitim kurumuna döndüklerini görüyoruz.
MEB kanalıyla yurt dışına öğrenci gönderiyoruz. İnsana yapılan yatırım en kalıcı yatırımdır. 1 yıl sonrasını düşünüyorsan tohum ek, 10 yıl sonrası için ağaç yetiştir, 100 yıl sonrasını düşünüyorsanız insan yetiştirin.
"Sopa değil, kitap verin"
Geçenlerde ekranlarda izledim çok üzüldüm. Bazı öğrencilerimiz sırtlarında çıkardıkları sopaları arkadaşlarına dağıtıyorlar. Beklerdim ki çantasından kitabını çıkarıp arkadaşına dağıtsın. Talebeye yakışan budur. Marjinal örgütlerin sizi esir almasına izin vermeyin. Özlediğimiz gençlik farklı görüşleri sindirenler değil, kalemin ve sözün gücüne inanan gençliktir. Bunu bulmamız lazım.