Aromaterapist Cumali Bora, ‘virüs katili’ olarak tanımladığı Cistus adlı bitkinin Türkiye’de yok pahasına satıldığını ve değerinin anlaşılamadığını söyledi. Cistus’un kanserden domuz gribine pek çok hastalığa şifa olduğunu kaydeden Bora bitkiyle ilgili yaptığı kapsamlı çalışmayı Karar’a anlattı, bir de uyarıda bulundu: “Lütfen insanlarımız bitkiden bireysel olarak istifade etmeye çalışmasın.”
KARAR RÖPORTAJ / IŞIL ÇALIŞKAN
Çocukken yakalandığı astım hastalığına bitkilerle şifa bulan Cumali Bora, yaklaşık 20 yıldır doğal tedavi yöntemleri konusunda araştırmalar yapıyor. Bitki ve meyvelerden 280 çeşit sabun üretiyor, dünyada bir ilke imza atarak Aromatik ve Tıbbi Bitkiler Borsası kurmayı hedefliyor. Ancak Bora’nın şu günlerdeki çalışmalarında önceliği Cistus adındaki bitki almış. Bora, kanserden domuz gribine birçok hastalığın tedavisinde önemli bir etkiye sahip olduğunu belirttiği bu bitkinin Türkiye’de yeterince değerlendirilemediğini söylüyor. Bora ile konuştuk...
Türkiye’de bitki kullanımı ve değerlendirmesiyle ilgili en çok hangi konudan yakınıyorsunuz? Bunun yanı sıra diğer ülkelerle kıyaslayacak olsanız neler söylersiniz?
İç piyasada insan sağlığını hiçe sayan, bitkileri sadece ticaret kapısı olarak gören şahıs ve işletmeler var. Çok ciddi suistimaller olabiliyor. Ayrıca üreticiler konuya çok hakim değil ve ana ürün olarak belirlediklerinden başka bitkileri üretme konusunda zayıflar. Bu da büyük değer kaybı. Tabii ihracat kaleminde de potansiyelimiz ölçüsünde yol alamamak can sıkıcı. Çin, bu sektörde dünyanın önde gelen ülkesi. Sadece ginseng çayı ve yan ürünleri üzerinden milyar dolarlık bir endüstri inşa etmişler. Tabii Batı ülkelerinde ciddi işletmeler ve pazar mevcut. Fakat bizim buradaki farkımız, doğal zenginliğimiz ve son yüzyılda unutmuş da olsak kendi şifa kültürümüz. Bunları bir araya getirmek, potansiyeli varlığa dönüştürecek. O noktada diğer ülkelerle kendimizi daha net mukayese edebileceğiz.
Ülkemizde 11 binin üzerinde bitki yetiştiğinden bahsetmişsiniz. Bu bitkilerin değerlendirilme durumu nedir?
Milletimiz genel olarak kekik, defne, kantaron gibi bitkileri tanıyor ve ihtiyacı olduğunda kullanıyor. Bunların yurt içinde bir pazarı mevcut. Bir de ihracat boyutu var. Kozmetik ve ilaç sektörlerinin ihtiyaç duyduğu bitkiler ihraç ediliyor fakat potansiyelin çok altındayız. Güncel ihracat verimiz 600 milyon dolar civarında. Orman ve Su İşleri Bakanımız Veysel Eroğlu bu rakamı yakın gelecekte 5 milyar dolara çıkarmayı hedefledikleri açıkladı. Ben bu yaklaşımı çok önemsiyorum. Hatta biraz daha ileri gidip, bu bitkileri tek tek markalaştıralım. Türkiye, her bir bitkiden milyar dolarlık girdi elde etsin istiyorum. Bu yönde çok önemli çalışmalarımıza üniversitelerimiz ve devlet kurumlarımızın destek ve katılımlarıyla devam ediyoruz.
Uzun süre araştırdığınız Cistus nasıl bir bitki?
Cistus, Akdeniz ve Ege sahillerimizde doğal yetişiyor. Çok güçlü bir antioksidan. İmmün (bağışıklık) sistemini güçlendiren ve ayağa kaldıran bir özelliğe sahip. Yunan kaynaklarında bu bitkinin varlığından 2 bin 400 yıl evvel bahsedilmiş. Hatta Yunan mitlerine konu olmuş, bu anlatılardan güzellik ve sağlık için kullanıldığını anlıyoruz. 90’lı yıllardan beri üzerinde yapılan araştırmalar Cistus bitkisinin çok kıymetli olduğunu kanıtlamış. Ayrıca araştırmalar neticesinde zengin polifenol, proanthocyanidin, bioflavonoid (P vitamin), kateşin, gallik asit ve diğer faydalı bioaktif bileşiklerden oluştuğu görülmüş. Tüm bunların tek bir bitkide bulunuyor olması onu özel kılıyor. Cistus’u 21’inci yüzyılın bitkisi olarak görüyorum. Bor madenine eş değer bir yer üstü zenginliği. Yeşil bor...
Bitkinin sen önemli yararı nedir?
Almanya’da yapılan klinik deneyler neticesinde farklı hastalıklarda çok olumlu sonuçlar alınmış. Örneğin Lyme (Borreliosis) kene ısırması sonucu vücuda geçen bir bakterinin sebep olduğu iltihabi bir hastalık. Dünyada her yıl yüzbinlerce kişiyi etkiliyor. 160 civarındaki hastalığın belirtilerini taklit edebilir. Sıklıkla birkaç şüpheli belirtiyle kendini gösterir ve bu durumda kolayca yanlış teşhis konulmasına yol açar. Doğru teşhis edilemediği için pek çok kişi, uzun süre eklemlerde şişlik, sıvı birikimi, hareket etmede zorluk, kas ağrıları, kireçlenme, boyun tutulması, zihinsel arazlar, sinirsel şikayetler ve aşırı yorgunluk hissedebilir. Ayrıca bakterinin kansere neden olduğu yolunda bulgulara da rastlandı. Cistus, bu hastalığın yok edilmesine vesile oluyor. Tüm gelişmiş ülkelerde görülen çok fazla insanı etkileyen bu hastalık, ülkemizde yokmuş gibi davranılıyor. Bu konuda yapılacak çalışmalarla halk sağlığı için bir çığır açabiliriz. Yanlış tedavilerle daha da bozulan sağlık ve hayatlar için bir ışık belirebilir. Tabii bir de zayi olan milli servet var.
Başka hangi hastalıklara iyi geliyor?
Bu bitkiyi virüs ‘katili’ olarak da adlandıranlar var. Günümüzde ismini duyduğumuzda bizleri korkutan farklı grip (kuş gribi, domuz gribi vb.) türlerinin vücut tarafından yenilmesinde çok etkili olduğu farklı çalışmalarla kanıtlandı. ABD’de yapılan bir başka araştırmada da DNA’da oluşmuş hasarın cistus kullanılarak tamir edilmesi hedeflendi ve başarılı sonuçlar elde edildi. Vücudumuzda sürekli üretilen serbest radikaller var. Ama bazen bunların üretimi kontrolden çıkabilir. Böyle bir durum oluştuğunda serbest radikaller kanser, DNA tahribatı ve mutasyon gibi ağır sonuçlara yol açabilir. Bu durumun oluşmaması için vücudun kendi ürettiği enzimlerin yanı sıra antioksidanlarla da desteklenmesi gerekir. Ve cistus doğadaki en yüksek antioksidan değere sahip bitkilerden. Mide ve bağırsak rahatsızlıklarının tedavisinde de harika neticeler sağladığı gözlemlenmiş. Ülser, bağırsak rahatsızlıklarına karşı da etkili. Geleneksel Çin tıbbı, bağırsakları ‘vücudun efendisi’ olarak tanımlar. Sıhhatli bir hayat, sıhhatli bağırsaklarla mümkündür. Yeri gelmişken söyleyeyim Çin ve Uzakdoğu tıbbından da istifade etmeliyiz ve bir win-win ilişkisi kurmalıyız. Cilt sağlığı ve problemlerinin çözümündeki etkisi tartışılmaz. Akneden tutun da yaşlanmayı önlemek ve kişisel bakımda da çok faydalı. Katiyetle sağlık çalışanlarımızın işlerine müdahale gibi algılansın istemem. Lütfen insanlarımız da yanlış çıkarımlarda bulunup bitkiden bireysel olarak istifade etmeye çalışmasın.
Bu bitkinin ülkemize getirisi ne olacak?
Bu çalışma üretim, turizm, ihracat kalemleriyle desteklendiğinde ekonomimize yakın gelecekte milyarlarca dolarlık girdi ve tasarruf sağlamak mümkün. Cistus’un en önemli özelliklerinden birisi de insan dahli olmadan yetişmesi. Yani hala saf, kültürü tarımı yapılmıyor. Bu fıtri hal onu daha da özel kılıyor. Ama bakıma, rehabilite edilmeye toplanmaya ihtiyacı var. Cistus şu an ilaç ve kozmetik şirketleri için Yunanistan menşeili denilerek tedarik ediliyor. Evet Yunanistan sahil şeridinde de bu bitki yetişmekle birlikte çoğunlukla ve yoğunlukla Ege ve Akdeniz kıyı şeridimizde mevcut. Tüm bilimsel araştırma ve deneyler bu bitkinin çok özel olduğunu ispat etmişken Cistus devletimiz kurumlarınca koruma ve kontrol altına alınmalı.
ALTERNATİF TEDAVİ TIBBIN GERÇEK YÜZÜ
Alternatif tedavinin önemi nedir?
Aslında bugün alternatif tedavi ya da tıp olarak isimlendirdiğimiz sektör, tıbbın gerçek yüzü, temel dinamikleri. Alternatif tedavinin, bizlere bahşedilmiş bu muhteşem vücuda dair öğrendiklerimizin bir bileşkesi olduğuna inanıyorum. Aslında buna ‘alternatif’ demek sanki biraz haksızlık. Alternatif tedaviler, birçok hastalığın oluşmasına engel olmaya ya da gerçekleşmiş hastalıkları doğal içerikli ilaç ve yöntemler kullanarak tedavi etmeye çalışır. Bugün dünyanın farklı coğrafyalarında farklı yöntem ve ilaçlarla bu tedaviler uygulanıyor. Özellikle Uzakdoğu’da bizim anladığımız manada doktorların ve hastanelerin dışında bitkiler, kokular, terapiler ve kürler kullanılan tıp kuruluşları mevcut. Ülkemizde de bu konuda altyapı çalışmalarının yapılıyor; doktorlarımız fitoterapi, alternatif tedaviler gibi alanlarda eğitim alıyor.
İnsanlar artık ilaç tedavisinden çok bitkisel yöntemlere başvuruyor.
Birini diğerinden daha değerli varsaymak yanlış. Bugün bir çoğumuz ilaç kullanmaktan imtina ediyoruz. Antibiyotiklerle ilgili geleceğe dair kaygılarımız mevcut. Sağlık Bakanlığı’nın hem ilaç kullanımını düzenleyen hem de alternatif tıbbın da etkin kullanılmasını destekleyen çalışmaları mevcut. Ama modern tıbbı reddetmek düşünülemez.
11 BİN ÇEŞİT BİTKİYİ BORSADA DEĞERLENDİRELİM
Türkiye’de tıbbi ve aromatik bitki borsası ve enstitüsüne ihtiyaç duyulduğunu belirtmişsiniz. Konuyla ilgili çalışmalar ne aşamada?
Topraklarımızda 11 bin çeşidin üzerinde bitki yetişiyor. Bunların birçoğu tıbbi ve farmakolojik olarak kıymetli. Fakat bu ticarete biz yön veremiyoruz. En başta fiyatı biz belirlemiyoruz. Bu noktada piyasada yapıcı bir kuruma, bir borsaya ihtiyaç var. Maalesef fiyatını belirleyemediğiniz ürün üzerinde söz hakkınız sınırlı. Bu borsa, vatandaşımıza ve ülkemize söz hakkını, gücünü teslim edecektir. Böylece fiyatlar üzerinde spekülatif baskı oluşturulması engellenecek ve ülkemizin küresel fiyatlar üzerinde söz sahibi olma gücü artacaktır. Enstitünün de insan kaynakları yetiştirilmesi, akademik çalışmaların yoğunlaştırılması, insanımızın algı ve bilinç seviyesinin yükseltilmesi noktasında çok katkısı olacaktır. Mesela; harikulade zengin bitki örtüsüyle memleketimiz, kişisel bakım ve doğal kozmetik sektöründe dünya liderlerinden olmalı. Ama biz bu zenginlikten gereği gibi istifade edemiyoruz. Başka sektörlerde olduğu gibi nihai ürüne, katma değere ve markaya dönüştüremiyoruz. Keza farklı dinamikleri olsa da ilaç sektörünü de bu söylediklerime dahil edebiliriz. Tıbbi Aromatik Bitki ve Ürünler Borsası ve Enstitüsü’nü hayata geçirebilmeyi arzu ediyoruz. Devletimizin, özellikle Cumhurbaşkanımızın desteğiyle bu konuda da güzel gelişmeler olacağına inanıyorum.