Millet ittifakı ve ‘Batı’ sorunu
Kültür ve siyaset hayatımızda derin fay hatları halindeki bölünmelerimizi yansıtan kavramlar vardır: Aşırı Batılılaşma, Batı hayranlığı, taklitçilik, Batı’ya benzemek ya da benzememek, Haçlı ittifakı, özümüze dönmek…
Bunlar duygusal etkisi yüksek fakat akademik içeriği çok zayıf kavramlardır. Bu bakımdan siyasette bir öyle bir böyle coşkuyla kullanılabiliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan hem “geleceğimizi Avrupa’da görüyoruz” demiştir hem Avrupa Birliği’nin “Haçlı ittifakı” olduğunu söylemiştir.
Millet İttifakı ana ekseninde 6 liderin yayınladığı ortak bildiride ise şu satırlar yer alıyor:
“Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği normları çerçevesinde temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı, herkesin kendini eşit ve özgür vatandaş olarak gördüğü, düşüncelerini özgürce ifade edebildiği, inandığı gibi yaşayabildiği demokratik bir Türkiye’yi inşa etmek…”
Partimize göre hizaya geçmeden biraz derinden bakmak, düşünmek gerekiyor.
BENZEMEK / BENZEMEMEK
Yazılarıma gelen okur tepkilerini, Türkiye’nin eğilimler haritası gibi okumaya çalıştım. ‘Bilimi Savunmak’ başlıklı yazıma gelen bir okur tepkisi fay hatlarımızdan birinin ifadesiydi:
“Eğitimde veya diğer alanlarda geri kalmamızın sebebini hâlâ batılılara benzemeyi beceremememizde arıyorsunuz. Hayret yüz yılı aşkın süredir eğitimimizi ve dahi hayat tarzımızı onlara benzetmeye çalıştık üstelik. Yazıyı biraz daha uzatsanız Gazali üzerinden dinimize de yükleneceksiniz gibi...”
Üniversite sınavlarında liyakat mi, kolaylık mı?
Matbaada, okuryazarlıkta, üniversite kurmada kaç yüz yıl geciktik, kaç asır kaybettik?
Batı’daki bilim devrimini izlemede gecikmemizin günümüzdeki etkileri?
İbn Rüşd’ü Müslümanların unutup Avrupalıların okumasının bize anlattıkları?
Yazımın konusu bu sorunlardı.
Şimdi, bu sorunların “Batı’ya benzemek”le ya da “benzememek”le ne ilgisi var?
Modernleşme meselesini “benzemek” veya “benzememek” tartışmasına indirgemek Batı’daki bilim devrimini, modern bilim zihniyetini anlamamızı engelleyen en önemli zihin problemimizdir.
Kaldı ki, Osmanlı’nın geri kalması, 17. Yüzyılda, geleneksel düzen ve değerler devam ederken başlamıştı.
ŞERİF MARDİN’İN TESPİTİ
Merhum Şerif Mardin, modernleşme tarihimizde, uzun geleneğimizdeki “eleştirel düşünce fakirliği” yüzünden Batı’daki gelişmelerin asıl faktörü olan bilimsel zihniyeti kavrayamadığımızı, Batı’yı “sathî bir şekilde okuduğumuzu” belirtir. (Makaleler, cilt 5, s. 242)
Bu yüzden:
“Batıyı felsefe ve iktisadi sistem değil, onu daha çok yüzeysel yönleri, âdab-ı muaşeret usulleri ve Batı’da hakim olan modalar açısından değerlendirenler ve kullananlar olmuştur.” (Makaleler, cilt 4, s. 17)
İşte zihinlerimizi işgal eden “benzeme” ya da “benzememe” tartışması bu düzeyde yani sathî ve bilim zihniyetinden uzak bir hayat tarzı kavgasıdır. Siyasette işe çok yaramakta, kutuplaşmayı derinleştirerek ortalama düzeyde bile analitik rasyonel düşüncenin gelişmesini engellemektedir.
Bugün de temel eksikliklerimiz eğitim, üniversite, teknoloji, hukuk düzeni, kurumlar ve üretim sahalarındaki modernleşme noksanlarımızdır. Bunları görüp gereklerine odaklanmak yerine meseleye hâlâ “benzeme benzememe” diye bakmak yine bir sonuç vermeyecektir.
UFUK AÇMAK
Batılı devletlerle somut ortak ve çatışan menfaatlerimiz var; ona göre diplomasi geliştirilir. Fakat siyasi ve ideolojik Batı düşmanlığı Türkiye’yi dış politikada zaafa düşürdüğü gibi anayasa hukukuna, iktisat ilmine ve genelde modern ilim zihniyetine olan ihtiyacımızı gözden kaçırmakta, ülkenin ufkunu daraltmaktadır.
AK Parti’nin de başarılı yılları AB sürecindeki yıllarıdır; o kıstaslardan uzaklaştıkça hem ekonomi hem dış politika sıkıntılara girdi.
Bugün, kurumlaşmış bir anayasal düzen isteyen 6 partinin ortak bildirilerinde “Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği normları çerçevesinde temel hak ve özgürlükler…” vurgusu yapmaları tarihi bir misyonun, bir sorumluluğun ifadesidir. Bunu bir “eksen düzeltmesi” olarak da anlamak mümkün.
Bildiride “seçimlerden sonra uygulanmaya başlanacak politikalar konusunda ortak çalışma” yapılacağı belirtiliyor. Bu hem ittifak ruhunu güçlendirecek hem bir umut yaratacaktır.
Bilim, hukuk ve özgürlük; bu yönde ufuk açıcı her gayret doğrudur.
Anayasamızın da gereğidir. (Madde 90)