Erdoğan ve Araplar
Cumhurbaşkanı Erdoğan iki günlük gezi için Birleşik Arap Emirlikleri’nde bulunuyor. Gezi şerefine, Dubai’de Burc’el Halife kulesi ışıklı Türk bayrağı ile aydınlatıldı, İstiklal Marşı’mız çalındı.
BAE’nin devlet Başkanı Şeyh Halife bin Zayed el Nahyan’ın adını taşıyan bu yapı, dünyanın en yüksek kulesidir.
Erdoğan Dubai’de en yüksek protokolle karşılandı.
Bunlar memnuniyet veren gelişmelerdir fakat “Orta Doğu” kültüründe dostluklar ve düşmanlıkların kaygan tabiatını da unutmamak lazım.
Aynı kule, 2 Ekim 2020 gecesi Kıbrıs Rum bayrağıyla aydınlatılmıştı. BAE, stratejik ortağı Rum Cumhuriyetinin 1960’taki kuruluşunu kutluyordu. Böyle görkemli kutlamayı Atina bile yapmamıştı. (https://greekcitytimes.com/2020/10/02/burj-khalifa-lights-up-with-the-colours-of-the-cypriot-flag/
‘İHVAN’ POLİTİKASI
Ak Parti iktidarı 2011’deki Arap Baharından sonra adım adım Katar dışındaki hemen bütün Araplarla ihtilafa sürüklendi. İsrail’le neredeyse düşman devletler haline gelmiştik. Şimdi Erdoğan bütün bu ilişkileri düzeltmek istiyor.
Hem diplomatik yalnızlıktan çıkmak hem döviz kaynağı yaratmak için.
Zararın neresinden dönülse kardır, Erdoğan’ın Araplarla ve İsrail’le ilişkileri düzeltmek istemesi doğru bir politikadır.
Yanlış olan; İhvan-ı Müslimin’e destek vermek ve Mısır’daki darbeye karşı çıkmak uğruna bütün kurulu Arap rejimlerini karşımıza almaktı. Darbe demokratik dille elbette eleştirilmeliydi ama dış politikayı on yıl buna kilitlemek yanlıştı.
Çok şey yazılabilir, ben çatışmanın boyutlarını göstermek için sadece sembolik bir tek olaydan bahsedeceğim: Başbakan Erdoğan, darbeye destek verdi diye Ezher Şeyh’ini bile ağır dille eleştirmişti. (25 Ağustos 2013)
Bu, Türkiye başbakanının işi miydi?
Mısır hükümeti de Türk diplomatlara “pasaport izni” çıkarmamış, Türkiye’ye geri göndermişti! (29 Ağustos 2013)
DOĞU AKDENİZ’DE YALNIZLIK
Kurulu Arap rejimleri İhvan’ı tehdit görüyordu. Türkiye’nin İhvan’a böylesine ölçüsüz destek vermesi, hatta topraklarını İhvan üyelerinin propaganda çalışmalarına açması, Arap rejimlerini Türkiye aleyhine çevirdi.
Suud’un ve Körfez şeyhliklerinin Türkiye aleyhine kabul edilemez açıklamalarını buraya almıyorum. Her Arap Ligi toplantısında Türkiye’yi kınadılar…
Türkiye’nin “Arap rejimlerini değiştirmek istediğini” iddia ettiler.
Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi dışladılar. 15 Ocak 1919’da Kahire’de kurulan “Gaz Forumu” bu dışlanmanın bir ifadesiydi. Forum, Mısır’la birlikte Yunanistan, Rum Yönetimi, İsrail, İtalya, Ürdün ve Filistin’den oluşuyordu!
Libya açıklarındaki Nemesis tatbikatı, güney Ege’deki bir deniz tatbikat için Suudilerin F-15-C uçaklarının Girit Souda Askeri Üssü’ne konuşlanması gibi çok ortak askeri tatbikatlar da yaptılar.
Türk mallarına açık ve gizli ambargo uyguladılar…
‘TOPUNUZ BİR ARAYA GELSENİZ’
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tepkisi şöyle oldu:
“Arap Ligi kalkıyor hala Türkiye aleyhine oradan karar çıkartıyor… Sizin topunuz bir araya gelseniz zaten bir tane Türkiye etmezsiniz. Buna rağmen siz petrolünüzle konuşuyorsunuz, dolarınızla konuşuyorsunuz... Ama Türkiye duruşu ile konuşuyor…” (13 Ekim 2019)
Yürümedi tabii.
2021 Mart’ından itibaren Erdoğan ve Çavuşoğlu Mısır’a sıcak mesajlar vermeye başladılar. Mısır’la görüşmeler devam ediyor.
Erdoğan Ağustos 2021’de Şeyh Tahnun bin Zayed el Nahyan’ı kabul etti. İlişkiler başladı. Swap ve yatırım anlaşmaları imzalandı.
Ankara’nın dolara çok ihtiyacı var… BAE’nin Abu Dabi Kalkınma Holdingi’nin Başkanı Muhammed Hasan el Suwaidi ise “Türkiye’de alım yapmak için harika bir zaman. Varlık Fonu’yla görüşüyoruz” diyor. (Financial Times, 12 Ocak)
Dolar karşısında Türkiye’nin ticari varlıkları ucuzladığı için…
O ZAMAN GÖRMEK LAZIMDI
Bütün bunları öngörmek ve o sert kavgalara girmemek gerekirdi. İdeoloji ve hamaset değil, diplomasi yapmak gerekirdi.
O zaman tecrübeli diplomatlar çok uyardılar. Saygın tarihçi Şükrü Hanioğlu, dış politikada Osmanlı imajı vermekten sakınmak gerektiğini yazdı…
Bunlara kulak vermek gerekirdi.
Batı’dan kopmamak, hiçbir işe yaramayan S-400’leri alma uğruna F-35’leri ve yatırımları kaçırmamak gerekirdi.
Hülasa Türkiye Cumhuriyeti’nin yerleşmiş dış politika geleneğinden ayrılmamak gerekirdi…
Hasarı ağır oldu ama düzeltmeye çalışmak doğru, bundan sonra iyi olur inşallah.