Çanakkale’de siyaset!
Çanakkale Zaferi ve Milli Mücadele, milletçe mutabakat halinde olduğumuz az sayıdaki değerlerimizden ikisidir. Fakat siyasi kutuplaşma hastalığımız bu iki milli değerimize de bulaşıyor.
Şanlı Çanakkale zaferini sadece Atatürk’le anlatmak veya Atatürk’ü yok sayarak anlatmak bunun bir örneği.
Benim hayatımda Çanakkale zaferi hiç parti propagandasında kullanılmamıştı, maalesef artık buna da şahit oluyoruz.
İKİ KUMANDAN
Diyanet’in hutbesine bakarsınız Çanakkale zaferini anarken Mustafa Kemal zikredilmese de olur.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın tiwiti ise şöyle:
“Çanakkale Zaferinin 107. yıldönümünde başta Anafartalar komutanı Gazi Mustafa Kemal Paşa olmak üzere Çanakkale’yi düşmana geçilmez kılan, istiklal ve istikbalimiz için canlarını ortaya koyan tüm şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle yad ediyorum.”
Prof. Erbaş, bu mesajında Mustafa Kemal’i Sakarya savaşında ulaşacağı en yüksek askeri unvan ve rütbesiyle anıyor.
Mustafa Kemal Çanakkale’de Yarbay rütbesindeydi.
Çanakkale zaferi söz konusu olduğunda sadece Mustafa Kemal’den bahsetmek, onun sonraki Milli Mücadele liderliği ve Cumhuriyet’in kurucusu olmasıyla ilgilidir. Bu hemen bütün kurucu liderler hakkında yapılan ‘tarihi geriye doğru düşünme’ örneğidir.
Tarihi gerçeklikte ise iki kumandan ön plana çıkar: Biri 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’ni yöneten Müstahkem Mevki Kumandanı Cevat Paşa…
Öbürü Anafartalar Grup Kumandanı Yarbay Mustafa Kemal…
Biri Çanakkale’yi denizden, öbürü karadan “geçilmez” yapan kahramanların kumandanları…
DENİZ VE KARA SAVAŞLARI
Dönemin saygın gazetelerinden Tesvir-i Efkâr, Osmanlı’nın savaşa girişinin 1. Yıldönümü münasebetiyle 29 Ekim 1915 günlü sayısında bu iki kahramanı anlatıyordu: Miralay Mustafa Kemal Beyefendi ve Mirliva Cevat Paşa…
Denizden Çanakkale’yi geçemeyen Müttefikler, 25 Nisan’da Gelibolu yarımadasında Arıburnu bölgesine asker çıkarmaya başladılar. Karşılarında güçlü askeri birlikler yoktu. Yarbay Mustafa Kemal kendi inisiyatifiyle 57. Alay’ı ve bir dağ bataryasını Arıburnu’na sevk etti…
Burada kendi kararıyla inisiyatif alarak Müttefiklerin kara saldırısını püskürtmesi son derece önemlidir. Bunun üzerine Albaylığa terfi ettirildi.
Çanakkale deyince Cevat Paşa da Mustafa Kemal de unutulmamalıdır.
Tarihi kendi tarihselliği içinde görmek, kutuplaşma malzemesi yapmaktan sakınmak lazım.
MİLLİ TÖREN?
Çanakkale zaferinin yıldönümünde elbette muazzam bir eser olan 1915 Çanakkale Köprüsü’nün açılışı parti faaliyeti midir, devlet faaliyeti mi? Açılışı milli bir tören olarak yapmak, bütün partilerin katılımını sağlamak gerekirdi. Halbuki sadece AK Parti ve MHP vardı.
CB sistemiyle ilgili referandum kampanyasında da Çanakkale zaferi ve Mehmet Akif’in emsalsiz destanı kullanılmıştı. Sistem meselesinin Çanakkale ile ilgisi olmadığı gibi hayır diyenler de aynı Çanakkale hassasiyetine sahiptir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan genel başkan olarak parti faaliyetleri ile, devlet başkanı olarak resmi faaliyetler arasında bir çizgi çekmelidir.
ÜÇ çeyrek asır önce ‘Milli Şef’ İsmet Paşa, 1946’dan sonra bütün resmi törenlere Celal Bayar ve arkadaşlarını davet etti. Yurt gezilerinde yanına DP milletvekillerini aldı. Valilere tarafsız olmaları yolunda emir verdi. Bu konuda benim “Kuvvetler Ayrılığı Olmayınca” adlı kitabımda ayrıntılar vardır.
Bugün 2022 yılındayız.
Köprüler, havaalanları gibi büyük kamu yapılarında maliyet ve fayda analizleri ile eleştiriler yapılması normal, hatta gereklidir. Bu da bir kamu denetimidir çünkü.
Hazine yüzde 8 dolar faiziyle borçlanıyor; Düyunu Umumiye faizinden bile yüksektir bu! Temeldeki sebep kaynak israfı ve verimsizliktir. Bunlar konuşulmalı ki Türkiye layık olduğu gelişme seviyesine daha fazla gecikmeden ulaşsın...