Hindistan’ın uzay macerasından çıkartılacak dersler
Geçen hafta Hindistan’ın müthiş bir başarı öyküsü olan “Chandrayaan” uzay programını anlatmış, onların tecrübelerinden çıkartmamız gereken önemli dersler olduğunu belirtmiştik.
Şimdi bu derslerin bir kısmını özetle sıralamaya çalışalım:
Her şeyden önce “daha az hamaset daha çok iş” yapmamız gerekiyor.
Şunu yapacağız bunu yapacağız diye hamasi nutuklar atmak belki moral açısından geçici faydalar sağlıyor olabilir ama az gidiyoruz uz gidiyoruz, bir de bakıyoruz ki arpa boyu kadar yol almamışız. Ziya Paşa’nın mısralarını akıldan hiç çıkartmamakta fayda var:
“Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde”
Uzay çalışmaları yapmak, yüksek teknolojilere yatırım yapmak için çok büyük bütçeler şart değil.
Bir uzay programını yürütmek zannedildiği kadar pahalı değil. Hindistan’ın Chandrayaan-2 programı toplamda 141 milyon dolar gibi bir fiyata mal olmuş. Ülkemizde bunun kat kat fazlası bütçelerle çok sayıda inşaat projesi yapıldı. Mesela Ankapark fiyaskosunun maliyeti olarak açıklanan 700 milyon dolar, Hindistan’ın aya uzay aracı göndermek için harcadığı paranın neredeyse beş katı!
Kurumsallaşma çok önemli.
Sağlam müesseseler öyle birkaç günde ortaya çıkmıyor. Kurumlarımızı teslim ettiğimiz insanlara nefes alacakları bir hürriyet alanı açmamız, kendilerini gerçekleştirebilmeleri için imkânlar sağlamamız, kurumsal kültürlerini oluşturabilmeleri için zaman tanımamız gerekiyor. Hindistan’ın bahse konu başarıyı, Kailasavadivoo Sivan isimli bir köylü çocuğu 1982’de çalışmaya başladığı ISRO’da kariyer basamaklarını teker teker tırmanıp en başa geçebildiği için yakalayabildiğini görmemiz lazım. Kurumlarımızın başına nüfuzlu kişilerin eş, dost ve akrabalarını koyarak mesafe alamayız. İşinde tecrübe kazanmış, mesafe kat edebilmiş, liyakatli ekipleri bir arada tutmak için ne gerekiyorsa yapmamız lazım.
Dostlar alışverişte görsün diye “idare edilen” değil gerçekten iyi olsun diye emek sarf edilen bir eğitim sistemi, gerçek meyveler veriyor.
Hindistan Uzay Araştırmaları Kurumu ISRO’nun başkanı Kailasavadivoo Sivan’ın eğitim hayatı çok dikkat çekici. İlk ve ortaokulu köyünde okuyan Sivan, ailesinden üniversiteye gitmeyi başaran ilk kişi. Madras Teknoloji Enstitüsü’nde mühendislik okumuş, ardından Hindistan Fen Enstitüsü’nde (Indian Institute of Science - IISC) Uzay Mühendisliğinde (aerospace engineering) yüksek lisansını yapmış. Görüldüğü üzere Sivan’ın yolu hiç ülkesinin dışındaki yabancı eğitim kurumlarına düşmemiş! Mühendisliği tamamen ülkesinde öğrenmiş bir Hintlinin aya uzay aracı gönderen bir ekibin başında bulunması, her şeyden önce nüfusça bizden on yedi kat büyük bir ülke olmasına rağmen Hindistan’da eğitim adına doğru adımlara atılabildiğinin göstergesi sayılabilir. Eğitim kalitesini arttırmaktan sorumlu olan Hintli yetkililerin teneffüs zili bestelettirmek ve önlük diktirmenin çok ötesinde, ciddi, dişe dokunur çalışmalar yaptıkları açık seçik görülüyor.
Bilimsel çabaların devletin en üst düzeyindeki yetkililerce desteklenmesi gerekiyor.
Her vatandaş gibi her lider de ülkesinde bilimin ilerlemesini, yüksek teknoloji üretiminin artmasını arzu eder. Ama liderlerin bu arzuyu, çerçevesi belli, somut bir projeye dönüştürmesi beklenir. “Bütçe ayıralım da bilim insanları bir şeyler yapmaya çabalasın” demek yeterli değildir. Hele hele milli bir teknoloji stratejisi belirlememek, bu konuda bir yol haritası hazırlayıp gidişatı takip etmemek, bu konuyu siyasi gündemlerin arkasında bırakıp unutmak büyük bir eksiklik sayılır.
İnsan kaynağına sahip çıkmak lazım.
Çağımızın en kıymetli hazinesi yetişmiş insan. Bin bir meşakkat ile yetiştirilen insanlar kendi ülkelerinde hoyratlıklar, bürokratik zorluklar, ayak oyunları, siyasi-dini baskılar ve liyakatsiz idarecilerle uğraşmaktan usanıp kadir, kıymet bilen, iyi ücretler verip onları el üzerinde tutan Batı ülkelerine kaçıveriyorlar. Bu beyin göçünün önüne geçmek, ancak o nadide zihinlere hak ettikleri saygıyı göstermekle mümkün.
Heveslerimizi somut başarılara dönüştürmek için bir zihniyet devrimine ihtiyacımız var.