Dikkat! Psikopatlık bulaşıcı bir hastalık olabilir

''Psikopat'' ifadesinin hayatımızda gittikçe genişleyen bir yeri var. Genellikle hakaret olarak kullandığımız bu kelime aslında çok ciddi bir ruhi rahatsızlığa işaret ediyor.

Amerikan Psikiyatri Birliği, ilkini 1952 yılında çıkardığı “Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı”nın güncellenmiş beşinci versiyonunu (DSM-5) 2013 yılında yayımlamış. Psikiyatrların referans kitabı olma özelliği taşıyan bu eserde “anti sosyal kişilik bozuklukları” şöyle tanımlamıyor: “Çocuklukta ya da ergenlikte başlayıp yetişkinlikte devam eden, sürekli şekilde başkalarının haklarına saygı göstermeme ya da başkalarının haklarını ihlal etme hali. Bu hal psikopati ve sosyopati olarak da ifade edilir.”

Kitaba göre, psikopatlar şu davranışlarıyla tanınıyorlar:

* Kişisel fayda ya da zevk için sık sık kandırma ve manipülasyona başvururlar.

* Sürekli yalan söyleyip başkalarını dolandırabilir, çevrelerindekileri istismar edebilirler.

* Başka insanların isteklerine, haklarına ve hislerine saygı göstermezler.

* Tepkiseldirler, düşünmeden anlık karar verirler. Sonuçlarının neler olacağını hesaplamadan, kendilerinin ve çevrelerindekilerin başına ne geleceğini umursamadan bir anda radikal kararlar alabilirler.

* Çekilmez, sinirli, kavgacı olurlar.

* Sürekli olarak ileri derecede sorumsuzluk gösterirler. Mesela nasıl ödeyeceklerini düşünmeden sürekli borç alarak yaşamaya çalışırlar.

* Yaptıklarının olumsuz sonuçları konusunda çok az pişmanlık gösterirler.

* Başkalarını incittiklerinde, hor gördüklerinde, hatta başkalarından çaldıklarında ya umursamazlık gösterir ya da “ne yapalım hayat adil değil”, “ezikler kaybetmeye mahkûmdur” gibi yüzeysel mazeretler geliştirirler.

* Kurbanlarını ahmak, aciz olmakla ya da başlarına geleni hak etmiş olmakla suçlarlar.

* Genellikle yaptıklarından kaynaklanan zararları telafi etmez, hatalarını düzeltmezler.

* Herkesin “bir numaraya” (yani kendilerine) yardım etmek için yaşadığına ve o “bir numaranın” itilip kakılmamak için hiçbir şekilde durmaması gerektiğine inanırlar.

* Genellikle empati yetenekleri yoktur. Başkalarının hakları, hisleri ve acıları karşısında katı yürekli, şüpheci ve hor görücüdürler.

* Şişirilmiş ve küstah bir öz değerlendirme yaparlar. Mevcut veya gelecekteki problemlerine gerçekçi bir ilgi göstermezler.

* Aşırı şekilde peşin hükümlü, kendinden emin ve kendini beğenmiş olabilirler.

* Akıcı, süratli konuşup, yüzeysel bir çekicilik yaratabilirler.

***

Bu maddeleri okuyunca insan ister istemez gördüğü bildiği bazı insanların açıkça psikopat olduklarını, birçoğunun da psikopatlık eğilimi gösterdiğini düşünüyor.

Bazı araştırmalar tüm nüfusun yüzde 1’inin, hapishanedeki erkeklerin yüzde 31’inin, mahkum kadınlarınsa yüzde 11’inin psikopat olduğunu gösteriyor. “The Psychopath Test” isimli meşhur kitabın yazarı Jon Ronson’ın aktardığına göre kamu ve özel sektörde yöneticilik yapanlar arasında psikopat oranı yüzde 4. 2016’da Washington Post gazetesinde yayımlanan bir makalede ABD’de 261 şirket yöneticisi arasında yapılan bir araştırmada yöneticilerin yüzde 21’inin psikopat olduğunun ortaya çıktığı söyleniyor. Ronson, yöneticiler arasındaki yüksek psikopat oranın sebebinin kapitalizmin psikopatlığı ödüllendirmesi olduğunu ileri sürüyor.

Bu işin bir de sosyal boyutu var. Yönetici koltuklarında psikopat eğilimli -ya da doğrudan psikopat- kişilerin oturması, altlarına çalışan personelde de benzer eğilimleri teşvik edebiliyor.

Yani psikopatlık bulaşıcı olabiliyor!

Psikopatlarla çalışan insanların bir kısmı “var olmanın”, “yükselmenin” ve “elde edilen konumu korumanın” yegâne yolunun acımasız, duygusuz, manipülatif olmaktan ve hiçbir ahlaki sınır tanımamadan başkalarının haklarına tecavüz etmekten geçtiğini düşünmeye başlayabiliyorlar.

Kurumsal yapılarda yalan söylemek, mevzuatı delmek, çalmak, iftira atmak ve her türlü empatiyi ve pişmanlığı zayıflık olarak görmek gibi psikopatça eğilimler, tepeden aşağıya doğru kanser gibi yayılıyor.

Bu korkunç bulaşıcı hastalık daha fazla yayılmadan bir “aşı” geliştirmemiz lazım.

Merhameti, empatiyi, alçak gönüllüğü, doğru sözlülüğü, sözüne güvenilirliği teşvik edip ödüllendirecek, psikopatça eğilimleri teşhis ve teşhir edecek sağlam sosyal mekanizmalar kurmamız gerekiyor. Hem de bir an evvel.

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum