Bayramlar bizden önce gelir…
Bugün bayram. Fakat o daha önce gelmiş eşiğimize oturmuştur çoktan. Boğaz’ın rüzgarlı bir yerinden çıkmıştır mesela kirpiklerinde tuz. Üsküdar önlerinde kendisine gülümseyecek bahtlı kişiyi beklemektedir. Edirne’de Selimiye’nin kubbesinde, Antakya’da Habib-i Neccar’ın bahçesindeki portakal ağacının dalında, Van’da Tuşba kıyısında, Konya Tuzgölü’nde hasılı ışığın ve karanlığın, rüzgarın ve durgunluğun yaşadığı her yere bizim için gelmiştir bizden önce bayram. Hastanelerin loş koridorlarına, kimya laboratuarlarındaki isli cam tüplerin ağzına, Artvin Şavşat’ta Karagöl’ün dibine yağmurla birlikte dünden gelmiştir. Karadeniz’in yüksek ve çok çiçekli yaylalarında, türbelerde, akraba mezarlarında, kavlamış çevizlerin karaltısına da gelmiştir.
***
Kainattaki memnun ve aşk yangını gerilimi görmek için kulak verip dinlemek gerekir onun ayak seslerini. Yeryüzünü ilk fırsatta kan ve iktidar duvarına döndürmeye çalışan kadim insanlık hastalığına bir kere daha merhem olmak, kötülükten yorulmuş çenelere şifa dağıtmak için gelmiştir bayram. Bebeklerin gözlerine bakın (ki Tanrı en çok oradadır), sabah erken köpüre köpüre kıyıya vuran denize, karşılıksız ötüp cilveleşen kuşları dinleyin. Bugün bıçağın altına uzanacak binlerce kurbanın şah damarındaki titreyişe dikkat edin. Bir andır hayat ile ölüm orada ve insan yıldızlar aleminde kaybolmaktan bu anı idrak ederek kurtulur. Bayram, gök sarmaşıkları, bulut buluşmaları, yaz sağanakları, gözlerden gönüllere akmaya razı merhamet çağlayanları için nasıl da gelmiştir. Dünden, daha önceki, daha evvelki zamandan bile bile, bekleye bekleye, hevesle nasıl gelmiştir. Dicle, Fırat, Sakarya, Kızılırmak boyunca gelmiştir, Mecnun gibi Leyla demektedir. Aşka inanmayan bayrama da inanmaz.
Çocuklara bir yarın atılımı yaşlılara bir geçmiş zaman hatırlayışıyla gelen bayram, sınır tanımaz, dil konuşmaz, güneşi kafasına şapka diye takmaz. O yüzden bayram, ülkelere, dillere, dinlere, ırklara, mezheplere değil kainata gelir, kainata dağılır. Her canlı, her varlık idraki nispetinde ona kavuşur, onunla kucaklaşır, onun hizasında durur. İster ki bayram, insan kabuklarından kurtulsun, yüklerinden arınsın, birkaç günlüğüne bile olsa yalanın ve ihtirasın kıyısından varoluşun yüksek erdemine tanık olsun. Sürekli yenilenme ve sonsuz güven bir kere daha billurlaşsın, bulanıklıktan sıyrılsın varlık çamuru.
***
Kainatta ve dünyada her manevi gün aynı zamanda şevk ve neşe de getirir. Bu gelen konuğu, dünyanın nimetleri yanında şiiriyle donatmak ve onu günlük hayatın içinde mutlulukla gezdirmek borçtur. Çocuklar bunun için sevindirilir. Yaşlılar bunun için ziyaret edilir. Küsler bunun için barışır. Bayram, elçidir ve onun mesaj getirdiği yerde olumsuzluk yoktur. Işığın doğduğu yerde gölge olmaz. Tanrı’dan ebedi yansımadır o.
Sabah erken vakitte uyanıp da bayram sabahının şevkiyle dünyanın farkına varan kişiden güçlüsü yoktur. Bu güç ona sevdiklerini daha yakın edecek, dağların keskinlikleri yumuşayacak, çöllerin ateşi sönecek, yoksulların ahı dinecek, savaş bir şeytan kuyruğu olan utancıyla saklanacak yer arayacaktır. Bütün bunlar, bizim bayramı bilme, onu görme, onu kucaklama, ona hoş geldin, esenlik getirdin, bizi yücelttin diyebilmemize bağlıdır.
Biz karşılamazsak yine gelir bayram. Üzüm bağlarını sessizce gezer. Şehirlerin kalabalık caddelerinde alnı ışıkla dolanır. Biçilmiş ekin tarlalarında, pirince durmuş ırmak boylarında, havaalanlarının uçaklara yatak olduğu uzaklıklarda da vardır o. Karşılamadığımız, elini sıkıp gözlerinden aydınlık toplayamadığımız her bayram binlerce kaybedilmiş iyilik ve yüceliş demektir.
***
Ben şimdi İç Anadolu’dan Ege’ye, Akdeniz’den Doğu Anadolu’ya yol alan rüzgarları düşünüyorum. Güneşin yaktığı bir Hitit kabartmasına konmuş kuşun gözündeki ışığı gözlüyorum. Irmakların üzerinde hızla akan sabah titreyişlerinin denizlere kavuştuğu yerlerde balıkların bile bayramı selamlayışlarını bilmenin şuuruyla gülümsüyorum.
Gelen sonsuza dek gelişini sürdürecektir elbette ama bir sonraki gelişe şahit olmak mümkün olacak mı onu bilmiyorum. Sırf bunun için bile hazırlanıyor, hoş geldin diyorum ona, gönlümüzün baharı, aşkımızın elması, inancımızın koruyucusu hoş geldin. Soframıza otur. Sessizce dinleyelim seni. Dinleşelim.