İşlerin neden bir sahibi yok?
Marmara’yı salya kaplıyor, dünyanın en güzel denizlerinden biri ellerimizde can çekişiyor. Çevre Bakanlığı ise meseleye, bilim insanları isyan ettikten ve gazeteler yazdıktan sonra muttali olabiliyor. Aylar geçmiş tek bir önlem alınmadı, önlem alınması isteyenler umursanmadı. İş işten geçtikten sonra sadece birkaç gün önce büyük ve iddialı laflarla kollar sıvanmış gibi yapıldı. Mutlaka laflar büyük olmalı, iddialı olmalı ve illa da seferberlik havası verilmeli, zira iktidara yakışan budur. Talimat yağdırmanın, okkalı laflar etmenin işleri çözeceğini zanneden, uzmanlık ve tecrübeyi dışlayan yeni bir siyaset anlayışı türedi; bunlar her yana sert sert bakmaya, parmağıyla uzakları göstermeye bayılıyor. Artık teknik, rasyonel ve şeffaf olmak zinhar yol değildir. Bugünün atmosferi teknik olmayı değil hamaseti emrediyor. Devir böyle bir devir.
Açıklamalardan birisi şöyle:
“Söz konusu müsilajdan kaynaklanan kirliliğin 7 gün 24 saat esaslı çalışılarak deniz ortamından giderilmesi, toplanması ve yönetimine ilişkin 8 Haziran 2021 tarihinde en büyük deniz temizliği seferberliği başlatılacaktır. Bu çerçevede, Marmara Denizi’ne kıyısı olan valiliklerin koordinasyonunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı tüm merkez, bağlı ve taşra teşkilatları, büyükşehir belediyeleri, il ve ilçe belediyeleri ve katı atık belediye birlikleri, sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere ilgili tüm kurum ve kuruluşlarca bu çalışmanın başlatılması ve tamamlanıncaya kadar koordineli şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Tüm çalışmaların izlenmesi, kontrolü ve denetimi Bakanlığımızca yürütülecektir.”
Duyan da bütün bu kurumlar yeni ihdas edilmiş zannedecek…
En değerli zamanları uykuda geçiren, sadece “Şehircilik”le ilgilenen Çevre Bakanlığı’nın koordinasyonuna; hele de kontrol ve denetimine kim itimat eder artık? Ayrıca, hasarın, tahribatın, kaybın hesabını kim verecek? Yoksa bu işin arkasında da yine devleti hedef alan karanlık güçler var, o yüzden mi böyle rahatlar? Acaba, yine bakanlık derin uykudayken Avrupa’nın çöplerini memleketin her yerine döken karanlık odaklar fırsat bu fırsat Marmara’yı da mı kirlettiler? Nasıl olsa suçu yıkacak böyle bir adres var ve büyük oyunu belgelerle mi açıklayacaklar?
İş işten geçtikten sonra, telaşla, panikle, endişeyle talimat yağdırmak bir yönetim tarzı değildir. Esasen bu hazin durum sadece Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın problemi de değildir. Ülkede hemen hemen bütün ciddi işler sahipsizdir ve biz hangilerinin sahipsiz olduğunu ancak arıza ortaya çıktığında anlayabiliyoruz. Çünkü, küçük büyük her iddianın üzerine kapanan, eleştiriye kulak tıkayan, asla hata kabul etmeyen ve hata var diyeni hain ilan eden benzersiz bir idare tarzı vardır. Bakanlar da böyle fırsat varken, emek gerektiren, alkış almayan problemlere bakmak yerine gösterişli işlere mesai harcıyor. Şehircilik gibi güzel, hacimli ve faydalı dosyalar varken kim ne yapsın çevreyi; kim umursasın, Marmara’yı, Salda’yı, sahilleri, çöpleri?
Çevre öyle; iktisat, eğitim, hariciye, asayiş, mafyayla mücadele, ticaret, tarım hepsi öyle. Bütün bu sahalarda herhangi bir meseleyi henüz ortaya çıkmadan sezip önlem almak ve problem büyümeden çözmek kabiliyeti yoktur, bir vakitler varsa da kaybolmuştur. Her biri memleketin bugünü ve geleceğinde dert olabilecek birçok iş sahipsizdir. Sadece ortaya bir facia çıktığında kolları sıvamayı devlet idaresi zanneden siyaset anlayışı ülkeyi değersizleştirmeye devam etmektedir. Eğitimde birkaç günde bir değişen kararlar, hariciyede kavgalı ülkelerle şimdi panikle iyi ilişki aramak aynı yanlış anlayışın eseridir. Dahası… Meselenin, açlık çeken kitleleri kimin doyuracağını aramaya kadar varması boşuna değildir.
Liyakat, ehliyet ve kabiliyeti umursamayan, işleri sahipsiz kalan bir ülkenin denizinde salya oymayacak da ne olacaktı?