İşleri toparlamaya vakit var mı?
Siyasi atmosfer, son kamuoyu araştırmaları ve özellikle ekonomide derinleşen sorunların gösterdiği şey, zamanın iktidar lehine çalışmadığıdır. Tablo, derin siyasi analizlere gerek olmadan çıplak gözle anlaşılabiliyor. Esasen, demokrasilerde işlerin yolunda gitmesiyle gitmemesi arasındaki fark kolaylıkla görülebilir; öyle de oluyor. Başta hayat pahalılığı, gelir düşüklüğü ve işsizlik olarak tanımlanabilecek ciddi bir ekonomik problem yumağı vardır. Buna dış politikadaki sıkışmışlık, içeride yaygın liyakat problemi, yargıda yaşanan sıkıntılar ve başkalarını eklemek de gerekiyor. Mesela, her krizde giderek zayıflayan reaksiyon kapasitesi, sevk ve idarede beceri kaybı gibi..
Ama ekonomi hepsinden öncelikli ve iktidar krizden çıkmak için hala bir plana sahip değildir. Üstüne üstlük krizdeki her ekonominin en sevmediği kış ayları da kapıya dayanmak üzeredir.
İktidarın bir planı yok ama seçim tarihini belirleme imkanına sahip olması ve muhalefetin de neredeyse zamanında bir seçime rıza gösteren görüntüsü Cumhurbaşkanı Erdoğan’a büyük bir hareket alanı ve zaman sunuyor. Sorunları böylesine büyük bir ülkede siyasi muhalefetin erken seçim baskısı pek cılız sayılır. Belki, nasıl olsa her geçen günün lehlerine işleyeceğini düşündükleri için, belki aday belirleme açısından işlerine böylesi daha elverişli geliyor olabilir. Ama, baskının zayıf olması her durumda Erdoğan’ın işine geliyor. Geliyor ama zamanı iyi değerlendiremedikten sonra anlam da taşımıyor. Cumhurbaşkanı, sorunların ciddiyetini kabul etmek yerine, bilinen üslup ve yaklaşımı sürdürecekse önündeki zamanın aleyhine sonuç doğuracağını tahmin etmek de derin analiz istemiyor.
İşlerin bu noktaya gelmesine başkanlık sisteminin sınırsız ama karar süreçlerini yok eden verimsiz yetki mekanizması yol açtı. Böyle bir geniş hareket alanının sanıldığı kadar ve bilhassa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hayal ettiği kadar iyi sonuç doğurmadığını yaşayarak gördük. Şimdi ise işleri toparlayabilmek ve Erdoğan’ın içinde bulunduğu durumdan çıkışı -dramatik şekilde- yine bu pratiğe dayanarak sorunlara odaklanmasında yatıyor.
Şimdiden sonra herhangi bir kesimle; Kürtlerle, liberallerle veya küstürülen diğer kesimlerle ittifak veya sempati boyutunda ilişki kurabilmesi mümkün görünmüyor. Kuracak olsa veya kurmayı deneyecek olsa dahi sorunlar büyümeye devam ederken böyle girişimler sonuç üretmeyecektir. Her durumda tamamen icraata odaklanması ve olup bitenlerin arkasında komplo-lobi-dış güç aramak yerine sorunlarla yüzleşmesi, siyasi alanını genişletmek veya en azından kan kaybını durdurmak için Cumhurbaşkanı’nın elinde bulunan tek seçenektir. Tıpkı “çıraklık dönemi”nde olduğu gibi yoğun ve kurallı bir çalışmaya şiddetle ihtiyacı vardır. Kolları sıvasa ve herşey yolunda gitse de bunun seçim sonucunu garanti edip etmeyeceği bilinemez ama aksi durumda sonucunun ne olacağı şimdiden bellidir.
Gayet tabii ki sorunlarla yüzleşmek gerçekçi olmak, hamasetten uzaklaşmak ve karar mekanizmalarını zenginleştirmeyi gerektirir. Erdoğan uzun bir süredir bu yöntemleri terk etti ama geri döndüğü takdirde seçime kadar olan sürede sonuç alabilir. En azından bazı problemleri yatıştırabilir. Mevcut tutumunda ısrar ederse ne sorunlar aşılabilir ne de o sorunlara dair topluma anlattığı hikaye işe yarar. Bir kez daha hatırlatalım… Yerel seçim öncesinde durum -ekonomi, dış politika, yozlaşma tablosu vs- bugüne oranla görece daha iyi olmasına rağmen, o seçimde kullandığı dil ve izlediği siyaset işe yaramamıştı. Erken veya zamanında yapılacak bir seçimde de yaramaz…