Derine inmeden bir seçime daha
Sistemimiz, siyasetimiz, bilgimiz, görgümüz herhangi bir mesele üzerinde derinleşmeden yüzeyde kalarak, işi hamasetle, sloganla yürütmekten başkasına elvermiyor. Şu kadar yıllık demokrasi, devlet idaresi ve siyaset tecrübesinin gelip gelebildiği yer bu değilse demir attığı yer burasıdır. Daha iyi zamanlarımız oldu, daha iyi siyasetimiz oldu, daha makul, mantıklı devirler yaşadık yaşamasına ama mevcut halimiz geçmişin bilmem hangi zamanıyla teselli bulmaya elvermiyor.
Türkiye’nin yılları bitmek tükenmez sosyal gerilim deneyleriyle, makyajlı rakamlarla, gürültülü sloganlarla, cambaza bak nidalarıyla geçip gidiyor. Saymaya kalksak iki elin parmaklarını aşacak ve yarınlara miras kaldıkça ülkenin değerini eksiltecek temel meselelerin ise kapağı açılmıyor. Türkiye’nin, derine inmeden, elleri taşın altına koymadan, risk almadan, yorulmadan bir seçime daha kapağı atmaktan başka politik vizyonu bulunmuyor. Böyle olduktan sonra; yani hiçbir ciddi meseleyi çözemedikten sonra, bir seçim bir seçim daha ne işe yarayacaksa…
Resmi ve sivil bütün kurumlar çökerken yerine eşi benzeri görülmemiş bir yaratıcılıkla sosyal ve politik kamplaşmayı koyan bir ülkeyiz artık. Kurumsa bu da kurum; herkes meşrebine göre bir tarafa sığınsın!
Dış politikadan Kürt meselesine, ekonomide gelecek -ve tabii bugün- vizyonundan eğitime, hukuktan kültüre kadar hiçbir sahada ülkenin önünde hedef yoktur. Hedef şöyle dursun, tamamı problemli bu alanlarla durumun ciddiyetinin kavrandığına dair emare yoktur. En acısı da şudur: Bu meseleler, yani müzminleşen problemlerin çözümü, tartışması ve üstesinden gelinmesi bahsi Türkiye’nin gündeminden çıkmıştır. Gündelik siyasetin beceri kaybını bastıran polemik ve sataşma ülkenin zaten zayıf olan analiz ve fikir geliştirme kabiliyetini silip süpürmüştür.
Eğitim öyle mi? Salgında okullarını dünyada en çok kapalı tutmayı hedefleyen ülkenin eğitimi mi? Rektörlerinin kahir ekseriyetinin bilimsel atıftan nasip alamamış üniversitelerin kalitesi mi?
Ya da düne kadar sayıp sövdüğümüz bütün memleketlerle şimdi temas kurabilmek için cümle sözleri unuttuğumuz düzende mi diplomasi vizyonu!
Veya enflasyonu, büyümesi, işsizliği belli belirsiz rakamların arkasına saklanan ülkenin ekonomisi için mi bir plan!
Hukuk mu acaba! Nasıl olsa mahkeme binaları yenileniyor, başka reforma ne hacet?
Hacmi, çapı, derinliği ne kadara büyük olursa olsun bütün meselelerini çözebilmek için fırsat üzerine fırsat kaçıran bir ülkenin hikayesini kara mizahtan gayrısı anlatamaz. Kaçan her fırsat meseleleri büyütürken, maliyeti artırıyor, çözümü imkansızlaştırıyor. Ülkeye değer katacak ve lafta değil gerçekte Türkiye’yi büyütecek dosyaların kapağı açılmadıkça itibar kayboluyor. İcraatın yerine laf, mesainin yerine hamaset böyle hakim oluyor.
Olsun ne gam! Mesele dediğin zaten seçimdir. Gerisi bu yazıda yapıldığı gibi lafı güzaftır.
Harika sistemin tek problemi olan seçim barajı da yüzde 7’ye düşürüyor mamafih. Ardından dar bölge veya daraltılmış bölge falan eklendi mi zaten gayrı milli olan muhalefet meselesi külliyen hallolacak. Mesele seçimdir ve sadece o bahiste derinleşmek yeterlidir.
Vaktin üç seneden fazlası geçti, iki seneden azı da eriyip gider. Memleketin ömründen beş sene böyle buhar olup gider. Başta hangi temel meseleler varsa yine onlar hükmünü sürer, ihtimal yenileri de eklenir ama biliyoruz ki millet yıkılmaz. Sadece yükü ağırlaşır, sadece geleceği kaybolur. O kadarı da olur…