Zeytinburnu’ndan Zeytin Dalı’na bakarken
Cumartesi günü dostlarla birlikteydik; Dünyaya ilk sayısıyla merhaba diyen ÇETO’nun (Çocuk Edebiyatı Tercüme Ofisi) çıkışını küçük, içten bir buluşmayla kutlamak için. ZKSM (Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezi)’deki fuaye alanında iki zeytin ağacının arasındaki başlayan resepsiyon her yaştan yazar/çizer dostların katılımı ve kısa selamlama konuşmalarıyla çocuk ve çocukluk etrafında bir dostluk meclisine dönüşüverdi.
Kendisi de ÇETO’da bir fotoğrafıyla yer alan sanatsever Başkan Murat Aydın’ın samimi açış konuşmasının ardından Mustafa Ruhi Şirin, A. Sefa Özkaya, Zehra Betül, Abdülkadir Emeksiz, Zeynep Duygu Demir, Alper Kanca, İbrahim Kiras, Ömer Saruhanoğlu, Mustafa Demir, Çinli Aliya (6) Cenk Yaltırak, Kemal Kaptaner, M. Nafi Kaya yazar, çizer, çevirmen ve çocuk dostları olarak duygularını ifade ettiler.
70’ten fazla yazar çizerimizin hepsi salonda değildi. Torino’dan, Londra’dan, Ankara’dan, Samsun’dan dergimize değerli çalışmalarıyla katılan ama aramızda olamayan dostlarımızı da andık elbette.
Sonrasında küçük grupların kendi arasında sohbetleri, tanışmalar arasında gelişen minicik dostluk meclisleri…
Derginin arka planındaki gizli kahramanlarımız Halil Bey, Kâmuran, Mustafa ve Suphi Beyler. Sevil Hanım, Nedim Ali…Hak, yolunu açık etsin ÇETO’nun ve bu anlamlı yolculuktaki, çocuk dostu yol arkadaşlarımızın.
Ve başımızı Zeytinburnu’ndan çevirir çevirmez bütün kesafetiyle önümüzde beliren Zeytin Dalı! Biraz daha ileride kuşkusuz Zeytin Dağı.
Operasyonel başarıların arkasındaki temel hassasiyetler. AB raportörünün Bakan Ömer Çelik tarafından yerin dibine sokulan ve malum zihniyeti ilan eden açıklaması.
Ve gündeme hızla eklenen önemli toplantı: Soçi!
Derken gündeme bizon gibi dalan Amerikalı komutanın açıklaması: “Menbiç’ten çekilmeyeceğiz!”
Sis artacak mı, kaos yükselecek mi, yoksa her şey berrak bir kesinliğe mi kavuşacak? Olacak mı ne olacaksa?
O naif filmde sorulduğu gibi “artık çocuklara suyu kim anlatacak?”
ÇOCUK VE TARİH
Her çocuk ibnü’l-vakttir. Geçmiş ve gelecek kaygısından azade. Gelecekten korkmaz, geçmişe üzülmez. Lâ tehafû ve lâ tahzenûsırrıyla mesrur. Yalnız günü yaşar. Yüzünü güldüren hal saadetidir.
Büyüyünce aranılan bu saadet: Zamandan masuniyetin masumiyeti. Yeniden ibnü’l-vakt olma özlemi. Geçmişte biriken ve gelecekle beklenenin olmadığı şimdi sevinci. Sonra büyüdükçe çocukluk birikir. Biriken çocukluk bir geçmiş olur. Artık acıyı ve neşeyi kıyaslamanın ayar taşı.
Çocuk zamansız yaşayan çıplak. Ona geçmiş hüznü ve gelecek korkusu giydiren ebeveyn. Anne baba aile ve mekan geçmişini çocuğun üzerine geçirir. Okul donatımı sürdürür. Asıl terzi okuldur.
Çocuğun ortak geçmiş kaydı yok. Çocuk tarihten azade. Bu neşe topluma fazladır. Tadı kaçırılmalı ki yetişkin olsun. Tarihe maruz kalarak eşit kılınır: Müşterek hüzünden payına düşeni almalıdır. Saadeti geçmiş bilinciyle zedelenmelidir. Geçmiş derdi çocuğu almalıdır. Irgalana ki yetişe.
Tarih saadet düşmanı. Ta Nietzsche’den beri. Niçin var tarih, saadet için değilse? Masumiyet tarihle yiter. Geçmiş büyüdükçe gelecek korkutur. Hal silinir. Halin mahalli yok. Çocuk halsiz kalır. Hal neşesi bitende çocuk çocuk değildir. Dün ile yarın arasında rehindir. Geçmiş ve gelecek arasında mahpustur. Hali yoktur çünkü büyümüştür.
İlm-i hal saadetin anahtarı, ilm-i mazi kapıyı kaybettirir. Geçmiş bilgisi gelecek kaygısı doğurur. Ders alınmalı, aldanmamalı, çiğnenmemeli, büyümeli, övünmeli. Havf ve reca arasına yerleştikçe büyür çocuk. Geçmiş ve gelecek bilgisiyle artık ibnü’l-vakt değildir, zamanedir. Abdülhamit Kırmızı- ÇETO dergisi-s.1
BİR AYRINTI
Ayrıntılarda absürd biçimde derinleşebilmenin sıkı örneklerini veren öykücü Yasin Çetin, geçenlerde şöyle bir tivit attı ki hiç haksız sayılmaz:
Kitap basan bir matbaa işçisi bir çok edebiyatçıdan daha değişik kelimeler kullanıyor gün içinde.
- Tılsımlı Gecelerin kalıpları
geldi mi?
- Geldi abi. İkircik Hezeyanı’nın altında.
- İkinci Meşrutiyet?
- Birinci tekil şahıs adam kitabının bandrollerinin yanında abi.