Referandumadumadum
Muharebe kaybedilirken doğru bir “ricat stratejisi” size uzun vadeli bir savaşı kazandırabilir.”
Bu cümle uzun yıllardan beri değerli okumalar yapan ve hem teorik hem de pratik alanda çok sağlıklı, tutarlı gözlemler yapan arkadaşım Ali Perçin’e ait.
Başlığı alıntıladık, o halde devamını da okuyalım.
“Herkesin ama neredeyse herkesin sözlerinden ve sitemlerinden kan damladığı bir günde adalet, eşitlik ve hakkaniyetten bahsetmenin su üstüne yazı yazmak hatta şimşekleri üstüne çekmekle bir olduğu bir dönemde fikirlerini açıklamanın en az susmak kadar zor olduğu günler yaşıyoruz.
Dindarların ve liberallerin bile “ayranının kabardığı” bir ortamda sükûnet, suhulet ve adalet adına konuşmak/yazmak bazen vacip seviyesine ulaşabilir.
Özgürlük, duyguların zirvesi.
Tarihteki ve hayattaki bütün başarıların olduğu gibi bütün belaların da ruhunda mündemiç duygu.
Kişi olarak, cemaat olarak, parti olarak, millet olarak ve devlet olarak kim bağımlı olmak ister? Özgürlük yaradılışın doğal bir niteliği, talep etmek bile zül. Herkes doğuştan özgür olduğunu, bunu hakettiğini bilir ve inanır.
Kim kendisi hakkında, ait olduğu topluluklar ve organizasyonlar adına bir başkasına bağımlı olmaya razı olur ki...
Kim özgürlük ihtimali varken, sınırlanmayı ve bağımlı olmayı tercih eder ki…
Ama özgürlük olgusu bağımlılar için ne kadar doğal ve haklı bir istek ise de, müesses nizamları ve onların koruyucularının otoritelerini sarsıcı özelliklere sahiptir. Tedirgin edicidir.
Gelelim Barzani’nin bağımsızlık referandumuna.
Irak Kürdistanı Türkiye’nin de desteğiyle müreffeh ve modern bir devletçik haline dönüşmüş durumda. Irak’ın diğer bölgelerinden izinsiz olarak hiç kimse gelip Erbil’e yerleşememektedir. Bütün nitelikleriyle, adeta, tam ulusal bir devlet olmuş.
İlaveten; Irak Merkezi hükümetinin devlet başkanı, dışişleri bakanı ve diğer bazı bakanlıklar Kürtlere tahsis edilmiş durumda. Böylece Kürtlerin onayı olmaksızın Irak hükümeti resmen son sözünü söyleyemiyor.
Tam bir imtiyaz ve ayrıcalık tanıma durumu.
Tüm bu tavizleri Kürtlere veren Irak hükümetinin istediği tek bir şey var: Birlik olalım ve ayrılmayalım.
Peki Barzani ne yapıyor: Tek kelimeyle NANKÖRLÜK.
Peki Barzani niçin böyle davrandı…
Kim davasını dünyevi bir menfaat için satmış ki, kim sevdiğini anne ve babasının tehdidi ve ricasıyla terk etmiş ki, kim özgürlüğünü bazı imtiyazlar için terk eder ki?..
Özgürlük düşüncesi, Barzani’nin aklını başından aldıktan sonra, bir sağır gibi tüm tehditleri duymazlıktan geldi, tüm vaatleri elinin tersiyle itti.
Her geçen dakika geri dönülmez yollarda ilerlemeye devam ediyor ve yol boyunca hem kendi başını hem de, başta kendi halkı olmak üzere, etrafındaki halkların başını belaya sokacak.
Son iki yüzyılda bazı Kürt hareketlerinin bağımsızlık istediğine dair elde veriler var, bugünden sonsuza kadar da Kürtlerin en az bir kısmının bağımsızlık isteyeceğine ve bundan asla vazgeçmeyeceklerini söylemek de ne abartı olur ne de iddia.
Kürtlerin de diğer bütün milletler gibi özgür ve bağımsız bir devlet kurma haklarını kabul etmek gerekir.
Ancak Türkiye dahil diğer üç ülkede bu özgür ve bağımsız devlet fikrine karşı ne yapmaları gerektiğine dair açık ve net bir fikre ulaşmış değiller. Ezme, sindirme ve cezalandırmaların uzun vadede bir çözüm olmadığını, elbette,bu ülkeler de bilmektedirler.
Başta Türkiye olmak üzere komşu ülkelerin bu duruma karşı çıkışlarının temelinde bu tıkanmışlık yatmaktadır.
Yani olan bitenin tek müsebbibi olarak, şahsen, sadece Barzani’yi görmek adalete sığmaz.
Barzani ve Türkiye dahil, tüm komşu ülkeler aldıkları “kararların meşruiyeti”ni dayandıracakları olgulara sahipler ve kimi dinlerseniz o haklıdır. Karşısındaki tarafa göre de haksız ve gayrimeşru olduğuna dair olgular ve veriler var.
Ancak böyle durumlarda dikkat edilecek en önemli konu üsluptur, söylenenlerdir, çünkü “kılıç yarası iyileşir ancak dil yarası hep kanar.”
“Muharebe kaybedilirken bile doğru bir “ricat stratejisi” uzun vadeli bir savaşı size savaşı kazandırabilir”
Gelelim başlıkta ne anlatmak istediğime, merak etmeyin, ne Çinli Sun Tzu’nun ne de Carl von Clausewitz’in savaş stratejilerinden bahsedeceğim. Onları Stratejist’lerimizebırakıyorum.
Viyana’da yeniliyoruz soluğu Belgrad’ta alıyoruz, Plevne’de yeniliyoruz, soluğu İstanbul’da alıyoruz, Süveyş’te yeniliyoruz soluğu Adana’da alıyoruz. Yani biz “ricat” yani geri çekilme işini iyi bilmiyoruz.
İngiliz İmparatorluğu dağılırken, “İngiliz milletler topluluğu commonwealth”i kurarak dağılıyor, SSCB dağılırken “bağımsız devletler topluluğu”nu kuruyor. Osmanlı dağılırken kendisine “düşman” 50 tane devlet bırakarak dağılıyor.
Kürtler, Osmanlı İmparatorluğunun sorunları çözülmemiş tek halkı olarak kaldı. Ya eski yolda devam edeceğiz ya da yeni bir yol bulacağız.
Üstelik yeni durum artık asla bir “ricat” olarak değerlendirilemez tam tersi “terakki” süreci olarak değerlendirilebilecek ortamdayız.
Bu yazıya valla billa ben Kürt kökenli değilim, bugünün kahramanları! Iraklı Türkmenlerin adını duymamışken ben onları savunduğum için bedel ödemiş bir insanım diye devam etsem mi… Yazan olarak beni bile baydı bu yazı, okuyuculara ya sabır. Yine ikna edici olamadım ve yine tek başıma kalakaldım duygusu yaşıyorum.”
Sizce bu arkadaşım yalnız mı?
MUSTAFA CAMBAZ FOTOĞRAF SERGİSİ / ANONS
Uluslararası Kültür ve Sanat Derneği (UKSD) tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığının katkıları ve TBMM Milli Saraylar’ın desteğiyle, İstanbul’da 15 Temmuz Şehidi fotoğraf sanatçısı Mustafa Cambaz’ın eserlerinden oluşan bir sergi düzenleniyor.
Sergi bugün saat 18.00’de Dolmabahçe Sanat Galerisi’nde yapılacak açılış töreniyle başlayacak.
7 Ekim Cumartesi günü akşamına dek (Pazartesi dışında her gün 09.00-17.30 saatleri arasında) ziyaret edilebilecek sergide, fotoğraf sanatçısı ve gazeteci Mustafa Cambaz’ın çektiği, Türkiye’nin değişik bölge ve yerleşim yerlerindeki tarihi, estetik ve kültürel değer taşıyan eser ve mekanların fotoğraflarına yer verilecek.
Sergi için hazırlanan katalog, Mustafa Cambaz’ın sanatçı kişiliği ile ilgili yazıların eşlik ettiği harika bir albüm niteliğinde.
Aynı sergi önümüzdeki ay Gümülcine’de de açılacak.
Usta fotoğraf sanatçısı şehidimizi rahmetle anıyoruz.