Barcelona göklerinde ağlayan timsahlar
Barselona’nın sıcak gündemi daha geçen hafta turistler idi.
Bir turizm şehri olan Barselona’nın sakinleri turistlere neredeyse savaş açacaklardı. Orada burada gruplar hâlinde bir araya gelip yüksek sesle turistleri protesto eden eylemler yapıyor, şehrin duvarlarına “turist evine dön, seni istemiyorum” nevinden sloganlar yazıyorlardı.
Çünkü turistler otelleri çok pahalı bulduğu için ev kiralama yoluna gidiyorlar, bu da Barselona’da ev kiralarının yükselmesine ve kiralık ev bulmanın zorlaşmasına yol açıyordu.
Günlük hayatın anlaşılabilir hayhuylarıydı bunlar.
Sonra perşembe akşamı o saldırı haberi geldi.
Son zamanlarda Avrupa’da bir ‘salgın’ hâline gelen kalabalığın içine araçla dalma yöntemi bu defa Barselona’da gösterdi kendini. Turizmin kalbi olan bir caddede.
13 ölü, 100’den fazla yaralı.
Beklenen açıklama gecikmeden geldi Daeş’ten. Terör saldırısı üstlenildi.
Geniş çaplı soruşturma sürüyor, üç kişi gözaltında.
Terörle küresel mücadele sözleri yeniden havada uçuşmaya başladı.
Şu bir gerçek; terör küresel bir olgu. Terörün bileşenleri küresel, uğursuz bir güç oluşturuyor, bu açık. Ama timsah gözyaşlarına da karnımız tok.
Ortadoğu’da her yer bu timsahların ayak izleri ve gözyaşlarıyla dolu matmazel.
Yüzlerce uçakla, tırlarla Ortadoğu’ya istiflenen silahlar, ağır ölüm techizatları kimlerin eline ne için tutuşturuluyor dersiniz? Daeş’in silahları Mars’tan mı ithal ediliyor? Daeş’le savaşacak bahanesiyle dünyanın gözü önünde başka terör örgütlerini eğitip sahaya sürmek temelde ne anlama geliyor?
Ortadoğu’ya zihninde öldürme, yoketme refleksiyle bırakılan çocuklar bazan bir şekilde evlerine mi dönüyor yoksa?
Şimdiye kadar Avrupa’nın çeşitli kentlerindeki terör saldırılarında ölenlerin sayısı 600’ü geçti.
Mesele sayılardan ibaret olsaydı hesap makinasını elimize alır, meseleyi enine boyuna masaya koyardık.
Mesela sadece Suriye’de öldürülenlerin sayısı 600.000’i geçti. Bile isteye öldürülen bu insanların arasında kadınlar, çocuklar zannettiğinizden daha fazla.
Ne acılar yarıştırılabilir, ne de ‘benim/senin terörist’ daha iyidir.
Yüzlerin arkasındaki maskeler çıkmadıkça sürecek bu kan banyosu.
İnsanlar bir bombayla ansızın havaya uçarken; sürekli kınayan ve gözyaşı döken timsahlar göreceksiniz göklerde.
***
Acayip bir bilim adamı
Damgaların Evliya Çelebîsi
Adı Mustafa Aksoy.
Epey değişik bir akademisyen kendisi.
İncelediği konuyla ilgili olarak Anadolu’nun gitmediği köyü, kasabası kalmamıştır desek hata olmaz.
Hocamız kültürel antropoloji ile meşgul diyebiliriz. Damgaların tarihsel sosyolojisi üzerine çalışıyor demek de mümkün. Bunu damgalar/tamgalar üzerinden yaptığı araştırma, inceleme, yorumlamalarla gerçekleştiriyor. Ona bir tür “Damgaların Evliya Çelebisi” diyebiliriz. Hatta Evliya Çelebî’nin coğrafyasından daha geniş bir coğrafyayı da gezdiği muhakkak.
Bundan iki-üç yıl önce Tarihin Sessiz Dili Damgalar adıyla hacim ve içerik açısından müthiş bir eser ortaya koymuştu Doç. Dr. Mustafa Aksoy.
14 ülke ve 6 özerk cumhuriyeti adım adım gezerek 18 yıl verilen bu eserde, halı-kilimden başlayarak diğer dokumalar, at koşumları, mezar taşları, sokaktaki kimi işaret ve semboller, at koşumları, kimi evlerin cephe ve çatıları dahi incelenip yorumlanarak Türklere ait bir arka plan; arkeolojik ve etnografik dil yardımıyla bize aktarılmaya çalışılmıştı.
Ne zaman sohbet masamıza damlasa başka bir ülkeden gelmiş olurdu Mustafa Aksoy. Bazan steplerden, bazan Ukrayna’dan, bazan Moğolistan veya adını duymadığımız bir bölgeden, bazan da sevimli bir Türkmen köyümüzden. Ve çocuksu bir heyecanla bulduğu yeni sembolleri gösterir, gözlerinin içi parlardı.
Geçen akşam Arizona’ya gidiyorum diye ayrıldı aramızdan. Ve gitti.
Ve oradan gönderdiği resimler, semboller gösterdi ki Mustafa Aksoy yine bulmuş bulacağını, kuruyor kuracağını.
Daha önce Eskimolara kadar uzanan semboller yolculuğu şimdi “Yerliler” arasında devam edecek. Güneyin derinliklerinden bulup getireceği ve anlam bağlarını işaretler, semboller üzerinden kurup yorumlayacağı görüşlerini merakla bekliyoruz. Bir gün semboller üzerinden bilimsel metodlarla bütün dünyayı Türk ilan ederse şaşmam:)
Hocamızın Amerika’dan bulup gönderdiği bazı bulguların fotoğrafını meraklılar için yayınlıyoruz.