15 Temmuz geldi
Türk Milleti o gece motoru biraz yeşilliklere sürdü galiba.
Durup kendine selam verdi o çok çağrışımlı gecenin içinde.
Planlı katıksız ihanet yönünü hainlere bırakırsak, halk cephesinde plansız bir devrimdi şüphesiz..
Tanklar, uçaklar, bombalamalar altında ayağa kalkan bir halk.
Aramızdan ayrılan sevgili dostlarımız da oldu. Çok yakın, kokusunu hâlâ unutamadığımız şehit kardeşlerimiz. Binlerce gazi. Kahraman kadınlar sonra.
Ve Türkiye’nin bütün meydanlarında milyonlarca insanın nöbet tutması. Dünyada ilk defa görülen müthiş bir şey.
Silahlı hava araçlarının suikastinden kılpayı kurtulan ve emniyetsiz hava sahasında uçuş yapmayı göze alarak İstanbul’a inip halkı direnişe çağıran tarihsel bir lider.
15 Temmuz geldi.
Türkiye 15 Temmuz’da yalnızca ihanetten beslenen bir fizik şiddete başkaldırmadı; aynı zamanda metafizik görünümlü bir mankurtluğun içiçe sarmallanmış çelik örgülerini de paramparça etti.
Şimdi mesele, 15 Temmuz ruhunun dünya sisteminin manipülatif desteğiyle başta siyaset, yargı ve bürokrasi olmak üzere değişik alan ve kademelerdeki ‘eski Türkiye’ özlemcilerini teşhis ve tedavi etmektir.
Bir yıldır 15 Temmuz’u konuşuyoruz.
Hangi sonuçları aldık ve tehlike bitti mi? Tehlike neydi, yani bu harekete kalkışanların gerçekte amaçladığı şey neydi ve kuklaların ardındaki güç şimdi ne yapıyor?
Halk darbe kalkışmasını püskürttü ama bazı ilgili ve sorumlu şahıslar/makamlar, yakaladıkları kimi küçük planlayıcıları bile yurtdışına salıvermekte bir beis görmediler. Kimse buhar olup uçmadı. Herkes gümrüklerden çıkıp gitti. I5 kuruşluk resmî borcun amansız takipçisi olup tahsili için 100 lira harcamayı göze alan Devlet aygıtının bazı birimleri, aynı hassasiyeti kanlı ihanet olayının takibinde o sıcak anlarda göstermedi.
15 Temmuz geldi.
Bazı sorularla. Açtıkları boşlukta öylece kaldığımız bazı dostlarla.
Ve kuşkusuz yüzlerce soruyla.
Mübarek olsun.
Güray Süngü roman yazıyor
Genç kuşağın değerli öykücüsü Güray Süngü harika öykü kitaplarından sonra şimdi okurlarının karşısına bir romanla çıkacak.
Bir süredir romanı üzerinde çalıştığını bildiğim yazarın, yeni romanında ortaya koyacağı roman tekniğini doğrusu en az içeriği kadar merak ediyorum.
Dün biraz kafa dağıtmak istemiş, yahut onu biraz delirtmiş (!) olmalılar ki sosyal medyada birkaç cümlesine rastladım. Bağlamından bağımsız olarak bir tanesini alıntılıyorum (çünkü diğerlerini silmiş, pek güzeldi oysa):
-Varoluşsal açlık çekiyorum albayım, sevilmeye ihtiyacım var.
-Pekmez iç
Bir öykücünün roman yazma denemesini ilginç ve biraz da dehşetengiz buluyorum. Bence lüzumu tartışılır bir cesaret denemesi. Roman yazmak daha değersiz olduğu için değil tabii. Tamamen türlere özgü teknik meraklarla.
Kendisiyle bu konuda küçük bir röportaj yapıp vereceği cevapları burada sizinle paylaşmayı düşünüyorum ve dediğim gibi bu Güray Süngü romanını merakla beklemeyi sürdürüyorum.
Görsel algı mühendisliği
İki gündür ön planda üniformalı bir asker figürünün bulunduğu Cumhurbaşkanlığı makamının logosunu taşıyan bir afiş tasarımı sosyal medyada çok tartışılıyor.
Hâkim görüş bu görselliğin 15 Temmuz algısına ve Türk askeri imajına zarar verdiği görüşünde.
Oysa makam forsu gözönüne alınırsa amaçlanan tam tersi olmalı.
Bilinçli bir çarpıtma isteğinden herhalde söz edilemeyeceğine göre hata nerede yapılmış olabilir?
Bir ‘son göz’ eksikliği mi var, özensizlik mi, çağrışımları hesaplayamama hâli mi? Hiç bilemiyorum.
ANONS
Meteoroloji hava sıcaklığının daha da artacağını söylüyor. Hayvanları unutmayalım. Yerel yönetimler de insanı dikkate almıyorlarsa bile hiç olmazsa hayvanlar için çeşmeleri artık akıtsa iyi olur.