G-7 Zirvesinin ardından
G7, yani Yediler Grubu dünyanın en gelişmiş yedi ekonomisini bünyesinde barındıran bir platform. Üyeleri Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya ve Kanada. Her yıl bir üye ülke bu platformun toplantılarına ev sahipliği yapıyor. Ev sahibi ülke çeşitli düzeylerde etkinlikler düzenliyor, dünya ekonomisini etkileyen konular hakkında akademik nitelikli öneriler yayınlıyor. Bu yıl sıra Fransa’daydı. Gelecek yıl dönem başkanlığı Amerika’ya geçiyor.
G7’nin amacı küresel yönetişime katkıda bulunmak. Bazıları hiçbir katkısının olmadığını söylese de liderler zirvesinin toplanması, minimum düzeyde dahi olsa ortak kararlar alabilmesi önemli. Ancak aldığı kararlar bağlayıcı değil, çoğu kendi kendilerine tavsiye niteliğinde. Yine de dünyanın ekonomisi güçlü, siyaseti etkili yedi ülkesinin eğilimlerini gösterecek mahiyette. Zirve deklarasyonlarına bakarak bazı kestirimlerde bulunmak mümkün.
***
G7 ilk kez 1973’de düşünülmüş, dört üye diye başlanmış ama çok geçmeden sayı altıya çıkmış, 1976’da Kanada’nın katılımıyla yedi sayısına ulaşılmış. Bir yıl sonra AB de toplantılara katılmaya başlamış, G8 haline 1997 yılından sonra Rusya Federasyonu’nun davet üstüne üye olarak katılımıyla dönüşmüş. Kırım’ın işgali yüzünden Rusya’nın dışlanmasıyla 2014’den bu yana grubun adı yine yedi rakamıyla birlikte anılmakta. Fakat ABD Başkanı Trump bir süredir Rusya’yı tekrar G7’ye katmak istiyor.
Geçtiğimiz yıl Kanada’da düzenlenen olaylı zirvede Trump konuyu gündeme getirmişti. Bu yıl da gündeme getirdiği, İngiltere, Almanya, Kanada ve Fransa’nın itirazlarına rağmen 2020 zirvesinde Putin’i katılımcılar arasında olacağı söyleniyor. Ki bu da küresel yönetişim açısından önemli. Sorular çözülmese de konuşulabiliyor. Ayrıca zirvelerin ve toplantıların marjında yer alan planlı ve plansız toplantıların da sorunların yönetimine ve çözümüne katkıda bulunduğunu unutmamakta yarar var.
24-26 Ağustos’ta Fransa’nın Biarritz kentinde düzenlenen bu yılki zirvede de pek çok küresel sorun masaya yatırıldı. Resmi gündemi ekonomik eşitsizlik olan toplantıda ticaret savaşları, küresel ısınma, uluslararası güvenlik, İran ve Amazon ormanlarındaki yangınlar farklı oturumlarda ele alındı. Ev sahibi Fransa Cumhurbaşkanı Macron bir son dakika atılımı yaparak İran Dışişleri Bakanı Zarif’i de Biarritz’e davet etti. İran da belli ki sesini duyurabildi.
İran sorunu henüz çözülmedi ancak Trump’ın açıklamalarının tonu değişti. Cumhurbaşkanı Ruhani ile şartlar olgunlaşırsa buluşabileceğini söyledi. Trump’ın şartlardan ne kast ettiği, dönüş yolunda ya da gelecek birkaç gün içinde fikrini değiştirip değiştirmeyeceği tabii ki bilinmiyor. Her an her şey olabilir, Trump ve yönetimi her şeyi yapabilir. Yeni bir yaptırım paketini uygulamaya koyup Zarif ve Ruhani’nin manevra alanını daraltmayı da deneyebilir.
Türkiye açısından bakıldığında ABD-İran ilişkilerindeki tansiyonun düşme emareleri göstermesi önemli. İran’a uygulanan yaptırımlar nihayetinde bizim üstümüze de yük oluyor. Bir başka önemli konu da Amerika’nın Rusya’yı yeniden G7 platformuna dahil etmek istemesi. Biri müttefikimiz, diğer komşumuz İki büyük ülkenin yakınlaşması, sorunlarını konuşabilecekleri zeminlerin sayısının artması Türkiye’nin genel olarak lehine.
Diğer yandan bu yakınlaşmanın Suriye’de kurduğumuz zor denklemleri etkileme potansiyeli taşıdığını da görmezden gelemeyiz. Amerika-Rusya yakınlaşması dünyadaki gerginliğin ve çatışma risklerinin azaltılmasına yardımcı olurken, Suriye söz konusu olduğunda Türkiye’nin çıkar ve beklentilerini dikkate almayan bir uzlaşmaya varmalarına da yol açabilir. Ne de olsa geçmişte “quid pro quo” olarak adlandırılan bu tür büyük devlet uzlaşmaları çok yaşandı.
***
Türkiye’nin G7 Zirvesi’nden çıkartması gereken bir başka sonuç ise Libya’da çözüm için taraflar üstündeki baskının, daha doğrusu Türkiye’nin desteklediği, BM’in meşru kabul ettiği Trablus Hükümeti üstündeki baskının artma olasılığının yükseldiği. Zirve Deklarasyonunda da zaten Libya için tüm tarafları ve bölgesel aktörleri kapsayan bir uluslararası konferans çağrısı yapıldı ve Afrika Birliği ile BM’nin çabalarının desteklendiği vurgulandı.
Deklarasyonda ticaret savaşlarının bitmesi gereği üstüne de muğlak cümleler var ama onların yorumu iktisatçıların alanına giriyor. Umarız bu alanda da ilerleme kaydedilir ve ticaret serbestisinin önüne konan engeller kalkar. Trump’ın açıklaması, yorumlar ve analizler olumlu yönde. Çin’le sorunların aşılabileceğini söyleyenler, yazanlar hiç az değil. Yine de ihtiyatlı olmakta, ticaret savaşlarının sürebileceğini varsaymakta yarar var diye düşünüyorum…