Diplomasiden Zoomplomasiye…
Amanda Podany, Brotherhood of Kings (Kralların Kardeşliği) kitabının girişinde British Museum’un 55 numaraları galerisindeki pişmiş kilden tabletin M.Ö. 1350’li yıllarda Mısır Kralı Amenhotep’e , Mitanni Kralı Tushratta tarafından gönderilen o zamanın diplomasi dili Akatça yazılmış bir mesaj olduğunu anlatır. Bu mesajın krala nasıl iletildiği üstüne bir kısmı varsayıma dayalı açıklamalarda bulunur ve bize diplomasinin Mezopotamya’daki köklü geçmişini aktarır.
Keith Hamilton ve Richard Langhorne ise The Practice of Diplomacy (Diplomasi Pratiği) adlı, yıllar önce Delhi’de diplomat bir arkadaşımın götürdüğü kitapçıdan aldığım çalışmalarında diplomasinin, insanların mesajı dinlemenin mesajcıyı yemekten daha iyi, daha akılcı olduğunu anlamalarından sonra geliştiğini vurgular. Bizi kitabının ilk sayfalardan itibaren önce Mezopotamya’ya, sonra Çin’e, Antik Yunan’a, Roma’ya ve Bizans’a götürür. Diplomasinin bir uygulama ve kavram olarak gelişimini, değişimini anlatır.
* * *
19’uncu yüzyılda para almadan uzun yıllar çalışılan, mesleğe girmeye hevesli genç diplomatların mesela Fransa’da yıllık en az 6 bin Frank gelirlerinin olması beklenen, pek çok yerde asillere özgü bir iş diye kabul edilen, Rusya’da temsil ettikleri ülkenin vatandaşı olmalarını bile gerektirmeyen diplomatlık ve tabii ki diplomasi zaman için farklılaştı. Fakat özü büyük ölçüde aynı kaldı.
Diplomatlar mesaj taşıdılar, önce krallarının, sultanlarının sonra da ülkelerinin ve vatandaşlarının çıkarlarını müzakere ederek korumaya çalıştılar. Bazen tehdit ettiler, bazen de taviz verdiler. Ama hep konuştular ve muhataplarını ikna etmeye, kendi ülkelerinin pozisyonuna çekmeye gayret ettiler. Bunu yüzyıllar, hatta binyıllar içinde oluşan gelenek gereği nezaketle yaptılar.
Ketum davrandılar, sırlarını ve pazarlık pozisyonlarını muhatapları kadar halklarından da sakladılar. Diplomasi denilen, sözleşmelerle korunan, dokunulmazlık sağlanan bir genel uygulamanın, bir küresel kültürün parçası oldular. En zor zamanlarda bile müzakere edebilmeyi, aracılar vasıtasıyla da olsa konuşabilmeyi başardılar. Dışarıdan hoş görünse de hayatları zor ve yıpratıcıydı. Dünyanın her yerinde terörün ve şiddetin hedefi oldular.
Ama yılmadılar, benim görebildiğim kadarıyla dünyada da Türkiye’de mesleklerini genellikle sevdiler. Ancak şimdi sevdikleri meslekleri tehdit altında. Ulaşım ve iletişimdeki gelişmelerle birlikte önemi giderek azalan diplomasi Korona salgınıyla aracıyı, mesajın taşıyıcısını devre dışı bırakmaya aday bir döneme giriyor. Doğrudan diplomasi çok daha kolay hale geliyor.
Günümüz diplomasisinde tek başına inisiyatif alabilen zamanında İstanbul’da görev almış İngiliz Büyükelçi Stratford Canning gibilere çoktandır yer yok. Önemli konular uzunca bir süredir doğrudan müzakere ediliyor, talimatlar kesintisiz olarak merkezlerden alınıyor. Temsil hala önemli olsa da müzakere giderek daha fazla bakanlar, başbakanlar, devlet başkanları düzeyine kayıyor.
Şimdi ise diplomasinin tüm yapılış biçiminin değiştiğini, liderlerin Zoom, Skype ve benzeri mecralar üstünden konuştuklarını, müzakere ettiklerini, BM Güvenlik Konseyi toplantısının bile bu şekilde uzaktan yapılabildiğini, petrol kotalarını düşürmek gibi önemli bir “başarının” dahi online gerçekleşebildiğini görüyoruz. Belli ki Korona pek çok alan gibi diplomasiyi de zorladı, kendi kurallarını kabul ettirmeye başladı, yeni bir diplomasi biçimi doğurdu.
Foreign Policy’de Daniel Shapiro bu yeni diplomasi tarzına “Zoomplomacy” demiş, başarılı uygulamalarından örnekler vermiş. Neyse ki konuştuğu pek çok emekli ve görevde diplomat video görüşme yönteminin diplomasinin imkanlarını yeterince kullanmaya engel olduğunu, koridor diplomasisi yapılamadığını, jestlerin okunamadığını, vücut dillerinin anlaşılamadığını söylemiş. Gerçek pazarlığın kameradan kameraya değil insandan insana yapıldığının altını çizmiş.
Trump’ın eski İsrail Büyükelçisi Shapiro kendi tecrübelerinden de hareketle her şeyin kayıt altına alındığı bir ortamda “off the record” konuşmaların yapılamayacağını vurgulamış. Ona göre online-diplomasi ile mutabakata varmak daha zor. Ne de olsa liderler bir toplantıya giderken bir şekilde uzlaşmak ve aile fotoğrafında yer almak için gidiyor. Fotoğrafın, seremoninin, törenin olmadığı bir ortamda uzlaşma için fedakarlık hiç kolay değil.
* * *
Shapiro klasik diplomasinin, yüz yüze müzakerenin bitmeyeceği kanaatinde ama okuyucusunu yine de Zoomplomasi’nin kalıcı olacağı yönünde uyarıyor. Gerçekten de bu yöntemin kalıcı olması olasılığı yüksek. Çünkü maliyetsiz, bir yerden bir yere gitmeyi, büyük bütçeli toplantılar yapmayı gerektirmiyor. Bir başka avantajlı tarafı da katılımcıları konuştukları konuya konsantre olmak zorunda bırakması. Zoom kullanırken masadan kalkmanın ve ikili görüşmeler yapmanın imkansız olması.
Bana öyle geliyor ki yeni nesil diplomatların online diplomasi, online müzakere hakkında eğitim alması, değişime uyum sağlaması gerekiyor. Benzeri üniversiteler için de geçerli. Uluslararası İlişkiler bölümlerinin İletişim, Psikoloji ve Yazılım Mühendisliği bölümleriyle işbirliği yapmalarında, disiplinler arası yüksek lisans programları açmalarında yarar var. Diplomasi bitmedi ama yeni bir nitelik kazandı. Kil tabletten bu yana mesajı taşıyan insan yerini kameraya, telefona, bilgisayara bırakmaya başladı. Olabildiğince mutlu ve keyifli bir Bayram günü dileğiyle…