Türkiye ve Almanya, her şeye rağmen…
Almanya’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sempati göstermek epeydir büyük bir kabahat sayılıyor.
Resmî görüşmelerin medya önündeki kısmında Erdoğan’a diplomatik nezaket icabı güler yüz göstermek bile riskli bir davranış.
Gözümden kaçan güler yüzlü bir fotoğrafı varsa bilmem, ama gördüğüm fotoğraflardan anladığım kadarıyla Almanya Cumhurbaşkanı Ralf-Walter Steinmeier, misafiri Erdoğan’ı ağırlarken o riskten fellik fellik kaçtı.
Bir fotoğrafta, suratından düşen bin parça.
Başka bir fotoğrafta, iki bin parça.
Başka bir fotoğrafta, üç bin…
‘Bunu kerhen yapıyorum, sakın beni Mesut Özil ile aynı kefeye koymayın’ diye haykırıp durdu lisan-ı hal ile.
Bayan Steinmeier de Tayyip-Emine Erdoğan çiftiyle fotoğraf çektirirken surat astı.
Almanya Başbakanı Angela Merkel ise Erdoğan’la ortak basın toplantısında bir iki kere hafifçe gülümsedi.
Türkiye’de tutuklu bulunan Alman vatandaşlarını tabii ki Merkel de dert ediyor; Türkiye’de insan hakları, basın özgürlüğü, hukuk devleti konularında ciddi sorunların olduğu görüşünü tabii ki Merkel de paylaşıyor; bu sorunlardan sorumlusu olarak tabii ki Merkel de Erdoğan’ı görüyor; ‘Erdoğan dostu’ damgasını yemekten tabii ki Merkel de çekiniyor; bununla beraber, Türkiye ile ilişkilerin bir an evvel düzelmesini Almanya’nın menfaatleri bakımından elzem gördüğü ve kısa vadede Erdoğan’sız bir Türkiye görmediği için, Erdoğan’ın ziyaretinin sunduğu fırsatı olabildiğince iyi değerlendirmek istedi ve ‘bir çuval inciri berbat etmemek’ şuuruyla Erdoğan’a gülümsedi.
Dediğim gibi; hafifçe… Risk alacak kadar değil… Yine de, risk sath-ı mailine girdiği için, cesurca diyebiliriz.
Halihazırdaki Almanya vasatında bu hafifçe gülümsemeler ‘Vallahi de billahi de sizinle ilişkilerimizi düzeltmeyi çok ama çok istiyorum’ demektir.
Merkel, Türkiye ile iyi ilişkileri -Erdoğan ile de iyi ilişkileri- muhafaza etmek ve geliştirmek istediğini, bunu zorlaştıran bazı iç siyasi hassasiyetleri aşmaya çalıştığını öteden beri belli ediyor. (2 Haziran 2017 tarihli Karar’da yayımlanan “Merkel” başlıklı yazım, bu ‘işaretler’le ilgiliydi.)
Almanya’da hükümetin başında halen Merkel’in bulunması, Türkiye ile ilişkilerde sağduyunun galebe çalması için bir şans.
***
Alman basını da Erdoğan’ı Steinmeier gibi asık suratla karşıladı.
Erdoğan aleyhinde elinde avucunda ne varsa, bu ziyaret vesilesiyle bir kere daha ortaya döktü.
Ama doğruya doğru; Türkiye ile ilişkilerin her şeye rağmen düzeltilmesi gerektiği, dolayısıyla Erdoğan’la işbirliğinin gerekli ve kaçınılmaz olduğu yolunda yazılar da çıktı Alman basınında.
Keşke, “Madalyonun iki yüzü var. Biz sadece bir yüzüne bakıyoruz. Erdoğan yönetiminden duyduğumuz rahatsızlıkla o kadar meşgulüz ki, maruz kaldıkları terörist saldırılar ve askerî darbe teşebbüsü ile alâkalı bazı kimselerin Almanya tarafından himaye edildiğine dikkat çeken Türklerin rahatsızlığı ile zerre kadar ilgilenemiyoruz” mealinde yazılar da çıksaydı.
Ben görmedim.
Alman tarafı, Erdoğan’ı eleştirirken ayağını sağlam bir zemine basmadığını kabul etmeli.
Tabii ki biz de Alman tarafını eleştirirken ayağımızı sağlam bir zemine basmadığımızı -hürriyet ve adalet konusunda gerçekten ciddi sıkıntılarımızın olduğunu- kabul etmeliyiz.
Birbirimizi eleştirirken, her birimiz kendi özeleştirisini de yapmalı.
Neyse işte…
Türkiye-Almanya ilişkileri her şeye rağmen düzelme yoluna girmiş gibi görünüyor ve bu sevindirici.