Mekke’ye Giden Yol’un devamı
Muhammed Esed’in “Mekke’ye Giden Yol”u 1932’de bitiyor.
Sonra ne oldu?
Eşi Pola Hamide Esed, “Sonrasını da yazmalısın” deyip dururmuş üstada.
O ise “İkinci bir Mekke’ye Giden Yol olmayacak” diye kestirip atarmış.
Bu böyle 30 küsur sene devam etmiş.
Sonunda -90 yaşına merdiven dayamışken- Muhammed Esed, eşinin baskısına daha fazla dayanamayıp, o muhteşem otobiyografisinin devamı olan “Kalbin Yuvaya Dönüşü – Mekke’ye Giden Yol II”yi yazmaya başlamış...
Takdir-i ilahi; üstadın kalan ömrü, nefes kesici Hindistan-Pakistan macerasını (1932-1952) yazmaya yetti ancak; o bölümün bittiği yerde nefesi kesildi.
20 Şubat 1992’de Endülüs’te vefat etti ve Gırnata’nın Müslüman mezarlığına defnedildi Muhammed Esed.
Kitabın devamını (1952 ile 1992 arasında yaşadıklarını) Pola Hamide Hanım yazdı.
Türkçe’de -İngilizce aslından Sinan Yapıcı’nın tercümesiyle- yeni çıktı bu kitap.
***
1932’de Suudi Arabistan’dan Hindistan’a giden Muhammed Esed, “Yol Ayrımında İslam” adlı eserini orada yazdı ve ilk baskılarını orada yaptırdı.
Sahih-i Buhari’nin bir kısmının İngilice tercümesi ve şerhini de orada hazırladı ve bastırdı.
İkinci Cihan Harbi nedeniyle işgalci İngilizler tarafından -düşman ülke Avusturya’nın vatandaşı olduğu için- derdest edilip Ağustos 1939’dan Aralık 1945’a kadar toplama kampında tutulmasaydı, belki o zaman zarfında Sahih-i Buhari’nin tamamını tercüme ve şerh etmiş olacaktı.
Esaretten kurtulunca bu çalışmaya kaldığı yerden devam etmeyi düşündü; fakat Hindistan’ın bağımsızlığının ve bir kısım Hindistan toprakları üzerinde bağımsız Pakistan devletinin kurulmasının çok kısa bir müddet zarfında gerçekleşebileceği tesbitinden hareketle, Pakistan fikrinin içini Kur’an ve Sünnet’e dayalı bir devlet anlayışıyla doldurmaya yönelik makaleler yazıp neşretmeyi öncelemeyi daha uygun gördü.
1946-1947 yıllarında Arafat dergisini çıkardı; sadece kendisinin yazdığı bu dergide ‘Müslümanlar nasıl bir devlet istemeli ve nasıl bir devlet istememeli?’, ‘İslamî bir devlet hangi esaslara dayanır?’, ‘Günümüzde İslamî bir devletin anayasası nasıl olmalı?’ sorularını cevaplamaya çalıştı.
Pakistan’ın 14 Ağustos 1947’deki kuruluşundan iki ay sonra, Batı Pencap Eyalet Hükümeti’nin “İslamî Yeniden Yapılanma” birimini kurdu.
1948’de mezkûr hükümetin talebi üzerine, İslamî anayasa taslağı diyebileceğimiz “İslamî Bir Anayasa Hazırlamak” başlıklı bir makale yazdı; bu makale hem Urduca hem de İngilizce olarak yayımlandı.
1949’da Pakistan Dışişleri Bakanlığı’nın Ortadoğu biriminde çalışmaya başladı.
1951’de “Müslüman Uluslar Topluluğu” projesiyle ilgili fikir alışverişinde bulunmak için Pakistan Hükümeti adına Suudi Arabistan, Mısır, Suriye, Irak ve Türkiye’yi ziyaret etti.
1952’de…
Durun bir dakika; ne yapıyorum ben?
Böyle kuru kuruya anlatılmaz ki bu destan.
İçinde, Muhammed İkbal’le Muhammed Esed arasında geçen enfes muhabbetler var, Keşmir’in dağlarının eşsiz güzelliği var, tasavvufa pek mesafeli olan Muhammed Esed’in bile kalbini ısıtan ilginç bir tekke var, Hindistan ile Pakistan’ın ayrılışı esnasında tedhişçi Hindu çetelerinin terör estirdiği bir şehirde mahsur kalan Mevdudi ve talebelerinin Muhammed Esed tarafından kurtarılışı var, Muhammed Esed’in “ilk Pakistan vatandaşı” oluşunun inanılmaz hikâyesi var, Suriyeli bir Hıristiyan’ın Enver Paşa nostaljisi var, Ankara Ulus’ta bir esnafın Muhammed Esed’e ‘İşte ümmet!’ dedirten jesti var; var oğlu var…
Kitabı okumanız lazım vesselam.
***
“Kalbin Yuvaya Dönüşü – Mekke’ye Giden Yol”, İşaret Yayınları’ndan çıktı.
Aynı yayınevi sayesinde, Esed’in bazı makalelerinden ve konuşmalarından oluşan “Hukukumuz ve Ahvalimiz”i de ilk kez Türkçe -yine Sinan Yapıcı’nın Türkçesiyle- okuyabiliyoruz.
İşaret Yayınları, Esed’in Türkiye’de daha evvel “Yolların Ayrılış Noktasında İslam” ve “İslam’da Yönetim Biçimi” başlıkları altında basılan iki kitabını da yeniden -evet, yine Sinan Yapıcı’ya- tercüme ettirerek yayımladı; bu yeni tercümelerin başlıkları da yeni: “Yol Ayrımında İslam” ve “İslam’da Devlet ve Yönetim İlkeleri”.
Bu güzide yayınlar için yayıncıyı ve mütercimi can-ı gönülden tebrik ederim.