İnadına Kanal İstanbul!..
AK Parti ve CHP arasında Kanal İstanbul üzerinden bugün yaşanan sert tartışmanın bir benzeri seksen dokuz yıl önce yaşandı. Tam seksen dokuz yıl önce dönemin iktidar partisi Cumhuriyet Halk Fırkası ülkemizin henüz bir aylık muhalefet partisi olan Serbest Cumhuriyet Fırkalıları “istemezükçülükle” suçluyordu.
Türkiye 1930 belediye seçimlerine 1929 ekonomik krizin devam eden yıkıcı etkilerinin gölgesinde gitmişti. Büyük Buhran’ın sebep olduğu tablo hiç iç açıcı değildir. Ülke ekonomik krizin etkisiyle intihar vakaları arttığı, her gün birkaç intihar vakası haberi geldiği, büyük iflasların yaşandığı, tefecilerin kol gezdiği, köylülerin vergi sorunları nedeniyle nefes alamayacak duruma geldiği günlerden geçiyordur.
Mesela dönemin gazete sayfaları, Ziraat Bankası’nın kredi borcu karşılığında ipotek ettirdiği binlerce dönüm arazinin satışa sunulduğuna dair haciz haberleriyle doludur. Ve dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt 1928 -1929 yıllarında, dört yüz elli bini ilamsız olmak üzere, toplam bir milyon elli bin icra vakası olduğunu açıklar. (Cem Emrence, 99 Günlük Muhalefet SCF sh. 52- 62)
Tekelcilik alıp başını gitmiştir. Tekelciliğin aldığı boyutlar, halk arasında “Tekele alınmadık bir hava ile su kaldı” şeklinde mizahileşmiştir. (Eyüp Öz, SCF ve Muhalif Ege, sh.54)
Serbest Fırka kurulmadan sekiz ay önce Fethi Okyar 2 Ocak 1930’da Millet Meclisi’ne verdiği soru önergesi şöyledir: “Bazı köylülerin, açlık ve sefalet içinde saman ve ahlat yemekle hayatlarını kurtarmaya mecbur kaldıkları gazete haberlerinde yer alıyor. Bu haberler doğru mudur? Doğru ise hükümet bu zavallıları açlıktan kurtarmak için ne tedbir düşünmüştür?”
***
1930 belediye seçimlerine işte ülke bu atmosferdeyken gidilir. Cumhuriyet Halk Fırkası’nın en güçlü seçim argümanı ise “şimendifer” yani demiryolu projesi olur. Hükümet ülkenin dört bir yanını demiryollarına kavuşturacaktır. Öncelikli politikası, devlet bütçesinin önemli bir kısmına mal olacak olan demiryollarıdır.
1930 belediye seçimlerinde SCF ile CHF arasındaki en sert polemikte “şimendifer” olur.
Hükümet, muhalefet partisini “ülkenin faydasını” istememekle suçlar. İsmet Paşa’ya göre Serbest Cumhuriyet Fırkalılar ülkenin iyiliğini, ülkenin kalkınmasını istemiyorlardır, demiryolları politikasına cepheden karşıdırlar. İsmet Paşa seçim meydanlarında Fethi Okyar ve arkadaşlarını halka “bunlar ülkemizde demiryolu istemiyorlar” diye halka şikayet eder.
Gerçek böyle midir peki?
Fethi Bey’e kulak verelim:
“Şimendifer yapılmasın diyen yoktur. Şimendifer fena bir şeydir, yapılmamalıdır demiyorum. Şimendifer yapılmalıdır. Şimendiferi yaparken mali kudretimizin düşünülmediğini, bu yüzden feci bir buhrana düştüğümüzü iddia ediyorum. Bir adam farz ediniz ki parasızdır, fakat borç ederek otomobil alır. Bu otomobili işletecek, ne de borcunu ödeyebilecektir. İsmet Paşa’nın şimendifer siyaseti bizi bu adamın durumuna düşürmüştür.”
Serbest Cumhuriyet Fırkasının Antalya Ocağı Başkanı merhum Burhaneddin Onat verdiği cevap, köylünün sırtındaki ağırlaşan vergi yükü ve ekonomik kriz nedeniyle vatandaşın içinde bulunduğu durumu ortaya koymaktadır:
“Bizi hükümetin demiryolu politikasına karşı olmakla itham ediyorlar. Bir parçacık aklı olan, memleketini seven bir insanın demiryolu istememesi mümkün müdür? Fakat demiryolunun raylarını travers yerine kemiklerimiz üzerine döşeyecekseniz buna sessiz kalmayız.” (C. Bayar’ın Arşivinden SCF Anıları, sh.30)
***
Hükümetin, SCF’ye yaptığı haksız ithamlar gazetelerde geniş yer bulurken, Fethi Okyar ve Burhaneddin Onat’ın açıklamalarına yer veren gazete sayısı üç değil.
SCF gerçekte ülkeye demiryolu yapılmasına karşı değildi, eldeki kaynakların uzun vadede sonuç getirecek kaldı ki bir yıl sonra da başlanabilecek olan demiryollarına değil, kısa sürede ülkeyi içinde bulunduğu krizden çıkartacak olan üretken yaptırımlara gitmesini istiyordu. SCF, köylünün belini büken zirai vergilerin ve hayvan vergilerinin hafifletilmesine yönelik adımlar atılmasını talep ediyor.
Bugün 89 yıl sonra sağduyu ile bakıldığı zaman İsmet Paşa hükümetinin Şimendifer politikasını eleştiren Serbest Cumhuriyet Fırkalıların haksız olduğu söylenebilir mi?
***
Elbette ki yıllar sonra bugünlere bakıldığında muhalefet partileri ve AK Parti iktidarı arasındaki Kanal İstanbul projesi üzerinden yapılan tartışmalar görülecek.
Her iki hadisede de dönemsel koşullar, şartlar ve siyasi yaklaşım aynı değil mi? Ülkemiz Şimendifer projesinde olduğu kadar değilse de büyük bir ekonomik krizin içinde. Ancak Kanal İstanbul projesinde mesele sadece ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik kriz ve ekonomik krizin etkileri de değil.
Mesele İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun dün basın açıklamasında “Kanal İstanbul demek” diyerek ortaya koyduğu iddialardı. Gerçekten de İmamoğlu’nun söylediği “Kanal İstanbul demek, susuzluğa mahkumiyet, deprem riskini tetiklemek, İstanbul’un doğasının sonsuza kadar kirlenmesi, 82 milyon insanın sırtına en az 110 milyar liralık verginin bindirilmesi, perişan olan trafiğin hepten perişan edilmesi, Karadeniz’in balıklarını ve balıkçılığı yok etmek” demek midir?
Bu iddialar oldukça vahimdir.
***
Umarım yıllar sonra bugünlere bakanlar, ülkenin içinden geçtiği ekonomik kriz ve ülke böylesi bir krizin içindeyken AK Parti iktidarının Kanal İstanbul projesi üzerinden muhalefet partileriyle girdiği sert polemikler boyutuyla görür.
Derinden bir nefes alarak “neyse ki tartışma ve inatlaşma olarak kalmış” denilir.
İstanbul için iş işten geçmemiş olur.