Hukuku ülkemizin köprüleri, havaalanları gibi değerlendirmek gerekiyor

Ülkemizin ekonomisinin sıkıntılı bir dönemden geçtiği muhakkak. Hükümetin, ocaklarda tencereler kaynayabilsin diye “tanzim satış noktaları” kurduğu bir ortamda aksini söylemek mümkün mü?

Peki bu krizden çıkabilir miyiz?

Elbette çıkabiliriz. Umutlu olmak adına hatırlamakta fayda var: Birleşmiş Milletler’in ‘yüzyılın krizi’ olarak tanımladığı, Avrupa’yı derinden sarsan, dünyaca ünlü finans şirketlerini neredeyse batma noktasına getiren 2008 ekonomik kriz, hükümetin yürüttüğü doğru politikalar neticesinde ülkemizi “teğet” geçmişti. Yani az hasarla atlatmıştık.

Hamaset ve popülizmi kaldıramayacağı alanlardan birisi de ekonomidir.

Birinci kural, ülkeler iktisadi krizlerden geçerken öncelikli olarak iktisatçıların ve iş adamların ne dediğine kulak vermeleri gerektiğidir.

Dünyanın en çok alıntı yapılan on ekonomisti arasında yer alan saygın iktisatçı Daron Acemoğlu, Türkiye’nin bu sıkıntıdan çıkıp yeniden “sağlıklı” ekonomik büyümeye geçebilmesinin “yabancı sermaye” ile mümkün olduğunu söylüyor.

Yabancı sermaye ülkemize nasıl gelecek? (Soruyu, neden ülkemizden gittiler diye de sorabiliriz.)

MIT (Massachusetts Institute of Technology) İktisat Profesörü Daron Acemoğlu şöyle diyor:

“Bunun için onlara yargının çalıştığını ve belirsizliğin ortadan kalktığını, para politikalarımızın daha rasyonel hale geldiğini gösteren şeyler yapmak lazım.” (24 Mart, Cumhuriyet)

Ali Babacan, Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı olduğu dönemde şöyle demişti:

“İleri bir ekonomi olmak için hukukun üstünlüğü şart. Hukuk yoksa o ülke kaosa girebilir. Hukukun olmadığı bir ülkede kalkınma olmaz.” (13 Mart 2015)

Gördünüz mü?

Ülkelerin kalkınabilmesi için o ülkede hukuk kurumlarının iyi çalışıyor olması şart.

***

Bir ülkenin güçlü olabilmesi için, ekonomik kalkınmayı sağlayabilmesi için kurumlarının kurallarla çalışıyor olması ve o ülkede hukuk devleti ilkesinin işliyor olması gerekiyor.

Hükümetin ekonomiyi canlandırmak, şirketleri üretime yönlendirebilmek için teşvik paketleri açıklaması yetmiyor. Türkiye’nin yabancı sermaye için tek başına kaynaklar açısından cazip bir ülke olması da yetmiyor.

O ülkede yabancı sermayenin kendisini güvende hissetmesi lazım. Bu ne ile mümkün? Yargı kurumlarının iyi işlemesiyle...

Yabancı sermaye, yatırım yapacağı ülkenin güvenli olup olmadığına nasıl bakıyor? Sürekli yazıyorum bir kez daha tekrarlayalım: Bir ülkeye yatırım yapacak olan yabancı sermaye sahipleri uluslararası kurumlar tarafından referans kabul edilen Venedik Komisyonu gibi AB İlerleme Raporları gibi uluslararası verilere bakarak kararlarını veriyorlar.

Bu bizim ülkemize mahsus bir kural değil. Dünyanın bütün ülkeleri geçerli bir durum.

Hükümet yetkililer,i sabah akşam ülkemizin hukuk devleti olduğunu, yargının bağımsız olduğunu söylemeleri yabancı sermaye için bir anlam ifade eder mi?

Tek başına hiçbir anlam ifade etmez.

Avrupa Parlamentosu üyesi Kati Piri tarafından hazırlanan “2018 Türkiye Raporu” AP Genel Kurulu’nda kabul edildi. Raporda, son yıllarda Türkiye’de “hukuk”, “hak ihlalleri” olduğu, 4 binden fazla hakim ve savcının işten atıldığı, bunun hukukun bağımsızlığı ve tarafsızlığına tehdit oluşturduğu, 570 avukatın tutuklandığı, bunun ise savunma ve adil yargılanma hakkına engel olduğu gibi maddeler yer alıyor. Dolayısıyla rapor, Türkiye’nin AB katılım müzakerelerinin askıya alınmasını öneriyordu.

Ülkemizin adalet bakanı olarak Sayın Abdülhamit Gül, AP’nin Türkiye kararının “ön yargılarla dolu” olduğunu söyleyerek tepki gösterdi.

Söz konusu rapor bağlayıcı değil ama olumsuz etkileri olabilir.

Peki, raporda yazılanların hepsinin gerçek olmadığı söylenebilir mi? Üstelik Adalet Bakanımızın yargı hakkında söylediklerini, uyarılarını da biliyoruz.

Yargıçların adaletli karar vermeleri tek başına yetmez. Aynı zamanda yargıçların kamuoyunu adaletle hükmettiğine inandırması lazımdır.

Türkiye’de eleştirilen yargı kararları dışarıda nasıl bir algı yaratabilir?

Amerika isteyince Rahip Brunson tahliye edildi...

Almanya Türkiye’yi uyarınca Die Wielt muhabiri Deniz Yücel tahliye edildi...

AYM ve AİHM kararları uygulandı mı?

Büyükada Davası’nda kızılca kıyametler kopmuştu. “İnsan hakları savunucularının korunması dijital güvenliği” konulu toplantıya katılan 11 kişi hakkında “silahlı terör örgütüne üye olma, yardım etme, darbe planlama” gibi suçlamalarıyla dava açıldı. Sonra... Öyle olmadığı ortaya çıkmadı mı?.

Son iki yıl içerisinde yarım milyon insan soruşturmadan geçti. Kırk bine yakın insan içeride tutuklu. İddianame hazırlanmadan cezaevlerinde tutulan binlerce insan var.

On binin üzerinde insana yargı “pardon” demiş.

Dışarıdan bakınca nasıl bir yargı algısı oluşur?

Bir garabet de HSK Eski Başkanı İbrahim Okur’un davasında yaşanıyor.

Mesela “Benim iyi bir hukukçu olduğumu, HSYK’da tarafsızlığımıza ve bağımsızlığımıza halel getirmeyecek şekilde çalışacağımı İbrahim Okur’a sorabilirsiniz?” diyen Mehmet Yılmaz HSK’nın başında. (Hürriyet, Taha Akyol, 16 Ekim 2014)

Bugün, İbrahim Okur’u kendisine referans kabul eden bir isim HSK’nın başındadır.

İbrahim Okur ise yargıyı FETÖ’cülere teslim etmek suçlamasıyla 3 yıla yakın zamandır tutuklu yargılanıyor.

Ve Okur’un davasında bir sürü garabet yaşanıyor. Mesela, soruşturma dosyasına İbrahim Okur’un FETÖ’cü olduğunu söyleyen “Güneş”, “Bulut” ve “Gündüz” lakaplı üç tane gizli tanık var. Yargılama önemli ölçüde bu üç gizli tanığın iddialarına dayanıyor. Yargılama esnasında bu üç gizli tanığın aslında tek bir kişi olduğu ortaya çıkıyor. Mahkeme ne diyor “Gizli tanıkları dinlemekten vazgeçtim.”

Üç yıla yakın zamandır HSYK’nın eski başkanı İbrahim Okur FETÖ suçlamasıyla tutuklu. İki yıl hakkında iddianame hazırlanmamış.

FETÖ bu ülkenin bekasını tehdit ettiyse ve İbrahim Okur bu terör örgütünün kritik bir adamıysa mesela Mehmet Yılmaz neden gidip şahitlik etmez?

Nasıl kendisine referans kabul eder?

Yok, eğer Okur FETÖ’cü değilse neden bu hukuk garabetine son verilmez?

Bu kadar önemli bir ismin davasında bu kadar hukuk ihlali yaşanabilir mi? Kimsenin davasında yaşanmasın elbette.

Ancak, eğer bugün ülkemizin ekonomisinde yaşanan sıkıntılar ülkemizdeki yargının düzelmesiyle aşılacak ise...

Bir an önce yargı kurumları kendisine çeki düzen vermeli.

Ülkemize yatırım yapacak yabancı sermaye, ülkemizde hukuk güvenliği var mı diye, uluslararası kurumların hazırladıkları raporlara bakıyor.

Hukuku, ülkemizin köprüleri, karayolu, demiryolları, havaalanları gibi düşünmek ve değerlendirmek gerekiyor.

YORUMLAR (49)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
49 Yorum