Hatta daha fazlası sorulur…

AK Parti 3 Kasım 2002 genel seçimlerinden tek başına iktidar olarak çıktı. Tayyip Erdoğan siyasi yasaklı olduğu için başbakanlık görevini partinin kurucularından Abdullah Gül teslim aldı. Malum hikâye, önce Erdoğan’ın siyasi yasağı kaldırıldı, sonra Siirt’te seçimler iptal edildi, sonra AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan 9 Mart’ta Siirt’te yenilenen seçimlere katıldı, Siirt milletvekili seçildi, sonra Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından hükümeti kurmakla görevlendirildi. Ve sonra da 15 Mart’ta Erdoğan Gül’den görevi devraldı.

Tam yedi hafta sonra Bingöl’de deprem oldu. Bingöl 6,4 şiddetiyle sarsıldı. İki yüze yakın kişi hayatını kaybetti, 625 bina ya çöktü ya da bir daha içinde yaşanmayacak şekilde ağır hasara uğradı.

Bingöl depremini en acı kılan ise iki yüze yakın öğrencinin göçen yurt binasının altında kalmasıydı. O depremde göçük altında kalan yüze yakın çocuk hayatını kaybetti.

Sayın Erdoğan çiçeği burnunda başbakan olarak Bingöl’e gitmiş ve şu açıklamayı yapmıştı:

“Yeraltında fay kırıklarından önce bağışlayın söylemek zorundayım, kırılan ar damarlarıdır. Malzemeden çalmanın arkasında ahlak hırsızlığı, demokrasiden çalmak, hukuk kapkaççılığı, siyaset yankesiciliği ve kamu yönetimi kalpazanlığı yatmaktadır. Bu olay, kamu otoritesinin devlet imkanlarını nasıl kullandığını bütün çıplaklığı ile ortaya koymuştur. Olay kader diye geçiştirilemez. 17 Ağustos depreminden sonra TBMM’de deprem araştırma komisyonu kuruldu. Komisyon 38 öneride bulundu. Hükümetin neler yapıp neleri yapmadığı işte ortada. Sorun, sadece inşaat malzemesi çalmaya indirgenemez. Depremlerden sonra ortaya çıkan felaketler aslında geçmişten bugüne miras kalmış bir yönetim sorununun sonucudur. İnşaatlarda zemin etüdü, malzeme ve kontrol eksikliği varsa netice bu olur.” (6 Mayıs 2003, ‘Kırılan fay değil, ar damarı’, Hürriyet )

***

Erdoğan 7 Kasım 2010 tarihinde başbakanlığı döneminde Elazığ’da deprem konutlarının teslim töreninde şöyle demişti: “Afetlerin önüne elbette geçilemez ama tahribatın, can ve mal kaybının önüne elbette geçilebilir.”

11 Kasım 2011’da toplu açılış töreninde de şunları söylemişti: “1903’te Malazgirt’te 2 bin 626 kişinin vefat ettiği depremden ders çıkartılsaydı, inanın 1930’da Hakkari’de 2 bin 514 kişi hayatını kaybetmeyebilirdi. 1939’da tam 32 bin 961 kişinin öldüğü büyük Erzincan depreminden ders çıkartılsaydı, 1944’te Bolu-Gerede’de 4 bin kişi hayatını kaybetmeyebilirdi. 1966 Varto’da 2 bin 394 vatandaşımızı kaybettik. 1975’te Lice’de 2 bin 385 vatandaşımızı kaybettik. Bütün bu depremlerin üzerine Sakarya Gölcük İstanbul depreminde maalesef 17 bin 127 kardeşimizi kaybettik. Yaşanan onca felaketi unutup, hiçbir şey olmamış gibi davranamayız. Sadece müteahhitleri, denetim kuruluşlarını, yerel yönetimleri değil, artık tek tek kendimizi de sorgulamak durumundayız.

Allah’ın izniyle biz bu meseleyi çözeceğiz. Can kaybını, mal kaybını en az sev iyeye indirebiliriz. Sıfırlayabiliriz demiyorum, ama asgariye indirebiliriz.”

***

7 Mayıs 2014’te “Afete Hazır Okul Kampanyası”nın tanıtımında konuşan Erdoğan şöyle demişti:

“Afetleri engellemek mümkün değil. Ama bu tür olayların en az can ve mal kaybıyla sonuçlanması için hükümet olarak alabileceğimiz tedbirler var. Ülkemizin pek çok yerinde sel, toprak kayması gibi sıkıntıların yaşanabileceğini göz önünde tutmamız ve bunlar için gerekli tedbirleri almak zorundayız. Takdir-i ilahi karşısındaki acziyetimizi biliyoruz ancak Peygamberin buyurduğu gibi devemizi baştan sağlam bağlayacağız. Evvela bilimin, tekniğin, teknolojinin sunduğu imkanları sonuna kadar kullanacağız. Japonya’da 8-9 şiddetindeki bir depremde hiç can kaybı olmazken, hiçbir bina yıkılmazken, ülkemizde 6 şiddetindeki bir deprem ciddi mal ve can kaybına yol açabiliyor. Aradaki fark nedir? Fark Japonya’da binaların deprem gerçeğini göz önünde bulundurarak inşa edilmesi, biz de ise durumun dikkate alınmamasıdır.”

2 Ekim 2019 Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Erdoğan, yeni yasama döneminin ilk gününde son 20 yılda yaşanan depremlere değinerek dedi ki:

“Deprem değil, bina öldürür gerçeği, her depremde bir kez daha yüzümüze adeta şamar gibi inmiştir. Türkiye’de uzun yıllar boyunca inşaat faaliyetleri tabii afet faktörü gözetilmeden özensiz bir şekilde yürütülmüştür.”

***

Ve deprem geliyorum diye diye 6.8 ile Elazığ’a geldi. Erdoğan’ın TBMM’de yaptığı “deprem değil, binalar öldürür” sözlerinden 4 gün sonra deprem uzmanı Prof. Dr. Naci Görür nokta atışı yaparak Elazığ Sivrice’de büyük bir deprem olacağı uyarısında bulunmuş. Yetkililer bilim insanlarının uyarılarını dikkate alsalardı mal kaybı önlemezdi ama en azından bu kadar can kaybı yaşanmazdı. 41 kişi hayatını yitirdi. Depremde aldığı yaralar nedeniyle hastanelere başvuran 1607 kişiden 1523’ü taburcu oldu. Yüze yakın kişi ağır yaralandı. 76 bina yıkıldı. 645 binada ağır hasar meydana geldi.

Uzmanlar depremde yıkılan binaların yönetmeliğe uygun yapılmadığını açıkladılar.

Hakkını teslim etmek gerekir ki devlet deprem bölgesine anında ulaştı. İlk müdahaleler konusunda oldukça iyiydi. Kimse de devleti müdahale konusunda geç kalmakla, koordinasyonsuzlukla falan suçlamadı. Herkes hakkını teslim etti.

Ancak 18 yıllık AK Parti iktidarına haklı itirazlar yapıldı. Ancak kimse AK Parti’ye “neden depremi önlemediniz, durdurmadınız” demedi. Ama “Depreme yönelik ne yaptınız, hangi önlemleri aldınız. Bu çürük binalar nasıl yapıldı?” sorusunu sordu.

Bu sorulara verilecek yanıt “Depremi durdurma şansınız var mı, böyle bir imkân zaten söz konusu değil” olmamalıydı.

18 aylık iktidara sorulmaz ancak 18 yıllık iktidara “Deprem için ne yaptınız” sorusu da “Japonya’da 8-9 şiddetindeki bir depremde kimsenin burnu kanamıyorken, burada insanlar neden ölüyor?” sorusu da hatta daha fazlası da sorulur.

Şehirlerimizi depreme hazırlamak için harcanmayan paraların deprem durumunda ekstra riskler üreteceği söylenen Kanal İstanbul için harcanmasına karşı da çıkılır.

YORUMLAR (55)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
55 Yorum