Yeni okumalar ışığında Ziya Gökalp
Bugün yirminci yüzyılın başındaki bunalımların neredeyse aynısını yaşıyoruz, millet olarak. O günün meselesi bugünün meselesi hâlâ. Ne olduğumuz, ne olmamız gerektiği hakkında hâlâ bir kafa karışıklığı mevcut. O günlerde bu kafa karışıklığına dönemin önemli düşünürü Ziya Gökalp aslında çok pratik bir formül sunmuştu; “Türk milletindenim, İslam ümmetindenim, Garp medeniyetindenim” demişti.
Yaşadığı döneme ve sonraki zamanlara damgasını vurmuş bir düşünür Gökalp.
Geldiğimiz nokta itibariyle Gökalp’in formülünün büyük oranda -hâlâ- geçerli olduğunu söyleyebiliriz.
Türk toplumu, Gökalp’in formülünün sarkacında gidip gelmekte hâlâ.
***
Türkiye’de sosyolojinin ‘kurucu babası’ olan ve kimlik problemimizle ilgili belki de bilimsel mânâda ilk verileri sunan Gökalp, takipçileri tarafından yeni yayımlanan eserlerle yeni değerlendirmelere tâbi tutuluyor.
Bugünlerde okuduğum “Yeni Okumalar Işığında Ziya Gökalp” kitabı bu çalışmalardan biri.
Şu cümleler kitaptan: “Gökalp, umutsuzluğa düşmüş, yılmış Türk milletine yirminci yüzyılın başında “Yeni Hayat” diyerek millet merkezli yeni bir yol göstermiştir.”
Şunlar da: “Gökalp İslam’ı ve İslamlaşmayı Türk olmanın çok önemli bir bileşeni olarak görmüştür.”
***
Elimdeki kitap editöryal bir çalışma. Editörlerden yazar Mustafa Yiğit’i “Milli İrade-Ziya Gökalp’te Meşruiyetin Kaynağı” kitabıyla tanıyoruz. Diğer editör ise daha çok “Nominalist Aydınların Soykütüğü” eseri ile tanınan akademisyen İkbal Vurucu.
Takdim yazısında Gökalp hakkında bugüne kadar pek çok çalışma yapıldığı, ancak üretilen eserlerin çoğunun tarih, kültür, medeniyet ve milliyetçilik kavramları ile sınırlı olduğu anımsatılıyor ve Gökalp düşüncesinin bugüne kadar üzerinde durulmayan yönlerine ışık tutulduğu vurgulanıyor.
***
Kitabın zengin bir içeriği var.
Mustafa Yiğit’in makalesinde Gökalp, İttihat ve Terakki’deki genelgeleri hazırlayan bir siyasetçi ve ‘kamu ruhunu’ savunan bir siyaset bilimci olarak karşımıza çıkıyor.
Burçin Öner imzasıyla kaleme alınan “Rus Narodnizminden Gökalp Halkçılığına Türk Popülizmi” adlı makalede ‘halka doğru’ söylemi eşliğinde Gökalp düşüncesinde modern bir kavram olan popülizmin izleri sürülmüş.
Emine Erden Kaya ve Merve Özel Özcan tarafından kaleme alınan “Gramsci’de Organik Aydın Kavramı: Bir Model Olarak Ziya Gökalp” yazısındaysa Gramsci’nin “organik aydın”ının Gökalp’in toplumun “güzideler”ine benzerliği ve bir organik aydın portresi olarak Gökalp’in ‘yeni Türkiye’deki rolü anlatılmış.
Soy kütüğü tartışmalarının yoğunluk kazandığı son günlerde Erol Turan ve Kaan Karaduman’ın “Ziya Gökalp ve Gustave Le Bon: Demokrasi ve Kimlik Bağlamında Karşılaştırmalı Bir Analiz”ini ayrıca okumak gerekir diye düşünüyorum. Bugünkü popüler olan soy kütüğü meselesine yirminci yüzyılın başında bu iki bilim adamı nasıl bakmışlar diye merak edenlerin ilgisini çekebilecek bir makale.
Turan ve Kızılelma’sız Gökalp kitabı düşünülemez.
Yakından tanıdığım dostum Hakan Boz, “Milli Mefkûrenin İmkânlarında Yeni Bir Dil Kurmak Mümkün Mü?” sorusuna vevap arıyor.
“Ziya Gökalp ve Kurucu İdeoloji” adlı inceleme Süleyman Güngör imzası taşıyor.
Gökalp’in dünya görüşünde Kızılelma hedefi, Türkçülük, Turan ülküsü etrafında doyurucu analizler okuyucuyu bekliyor.
Gökalp yeniden ve farklı bir gözle okunmuş olacak bu eserle. Kanaatim o.
***
Gökalp’in -yirminci yüzyılın başlarında- üzerinde kafa yorduğu meseleler bugün de canlılığını koruyor. Bugün de yine aynı meseleleri konuşuyor aynı soruların cevaplarını arıyoruz.
Gökalp, yaşadığı çağı ve toplumu yakından gözlemleyen bir sosyolog düşünür. Toplumuna ve devletine önerisi var. Onun söyledikleri ve yazdıkları yalnız Türk düşünce tarihi açısından değil aynı zamanda günün meselelerini anlayabilmek ve doğru bir şekilde yorumlayabilmek için hâlâ önemini koruyor.