DEVA lideri Ali Babacan, iktidarın dindar seçmeni ‘kazanımların elden gidecek’ diye korkutmasını eleştirdi. KARAR TV’de Taha Akyol ve Elif Çakır’ın konuğu olan Babacan “Bizim iktidarımızda dindarların kazanımları artar, eksilmez” diyerek seçmene seslendi: İnançlarımız uğruna yoksulluğu tercih etmek zorunda değiliz. Hem zengin hem inanç özgürlüğünün tam yaşandığı bir ülke olabiliriz.
YATIRIMCI BİRAZ IŞIK GÖREBİLSE PARA AKACAK
Anayasa’nın gücü ve sistemdeki değeri eskisi gibi değil. Dünyadaki para bolluğunda Türkiye varlık içinde yokluk çekiyor. Yatırımcı hukuk ışığını görse Türkiye’ye oluk oluk para akacak.
BU ZİHNİYETLE REFORMDAN BİR ŞEY ÇIKMAZ
Hukuk reformundan hiçbir şey çıkmayacak. Güçler ayrılığına, yargı bağımsızlığına inanmıyorlar. Bu yaklaşıma sahipler. Bu zihniyet değişmeden yapılan her şey göstermelik.
İMAR RANTI SİYASETİN FİNANSMANI
İmar rantlarıyla ilgili çalışmalar yaptık, yeni mevzuatlar hazırlandık. Fakat Sayın Erdoğan’a kabul ettiremedik. Siyaseti finanse eden imar rantı karşı cephe olarak karşımıza çıktı.
ERDOĞAN’IN SESSİZLİĞİ ÇOK VAHİM
Gazetecilerin, siyasetçilerin tehdit edilip hedef gösterilmesi kabul edilemez. En basit konularda topa giren Cumhurbaşkanı açıklama yapmadı. Bu konuda bir duruş sergilememesi vahim.
SEÇMENİ RÖVANŞLA KORKUTMA
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan KARAR TV’de gündeme ilişkin konuları değerlendirdi. Hükümete sert eleştiriler yönelten Babacan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2018’de yenildiğini ve bunu konuşulmadığını söyledi.
“Yoksulluk ile din özgürlüğü aynı kefeye konursa vatandaşımız yoksulluğu tercih edebilir” uyarısı yapan Babacan ekledi: Hükümet iki kötüyü gösterip birini tercih etmeye zorluyor. Dikkat edin, hep korkutuyor. ‘Ben gidersem daha kötüsü olur’ diyor. ‘Beni destekle daha iyisini yapayım’ demiyor.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, KARAR TV’de ‘Gündem Özel’ programında Taha Akyol ve Elif Çakı’ın sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın böyle bir ortamda erken seçime gitmeyeceğini belirten Babacan, bir de uyarı da bulundu: “Yoksulluk ile din özgürlüğü aynı kefeye konursa... Vatandaşımız yoksulluğu tercih edebilir. Buna çok dikkat etmek gerekiyor” dedi.
Babacan açıklamalarına şöyle devam etti: “Bölge farkı olmadan, ilgi gören tek partiyiz. Van’daki ilgi de Samsun’daki ilgi de aynı. Çünkü bize karşı bir kitle yok. Vatandaşlarımız, dediklerimize büyük ilgi duyuyor. Tam bir Türkiye partisi inşa ediyoruz. Yaptığımız anketlere baktığımızda, her partiden vatandaşlar var. Ankete katılanların yüzde 30’u daha önce AK Parti’ye oy verdiğini belirtiyor.
CUMHURBAŞKANI KANDIRILDIK DİYEBİLİR
Cumhurbaşkanı ‘Kandırıldık’ diyebilir, ‘Ben her şeyi doğru yapıyorum ama sistem yanlış oldu’ diyebilir. Ortakların hepsi zaman içerisinde çok zikzak yapmış, çok pozisyon değiştirmiş insanlar; bugün böyle derler, yarın başka bir şey. Bu aşamada herhangi bir birlikteliği ya da ittifakın bir parçası olarak görünmek istemeyebiliriz.
Babacan, hedef gösterilen yazarlarımız adına Taha Akyol’a kalem hediye etti.
2018 ZAFER DEĞİL YENİLGİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2018’de yenildiğini ve bunu konuşulmadığını belirten Babacan “Türkiye’de aslında 2018’den bu yana çok açık bir gerçek var. Bu gerçekte de dillendirilmiyor. 2018 seçimlerinde Sayın Erdoğan, seçim kaybetmiştir.
AK Parti seçimi kaybetmiştir, ancak bir başka siyasi partinin desteği ile Cumhurbaşkanı seçilebilmiştir. 50 artı 1, bir başka siyasi partinin seçmenleri açıkça desteği ile olmuştur. Yine Meclis’teki iktidar çoğunluğu AK Parti’nin ancak MHP desteği ile sağlanabilmiştir.
2018 seçimleri aslında AK Parti açısından, Sayın Erdoğan açısından bir yenilgidir. Zafer değildir. Çünkü o güne kadar hep tek başına iktidar olabilen, bir parti ve kişi ilk defa ortaklara mecbur kalmıştır.
İSTANBUL’U KAYBETTİLER:
Geldik, ertesi yılki yerel seçimlere. İstanbul’da, Ankara’da ne oldu? Cumhurbaşkanı’nın kendisi otobüs üzerinde ilçe ilçe dolaştı. Bir belediye başkanı adayı, bir Cumhurbaşkanı vardı. Ne oldu? Yenildi. Bunlar hiç konuşulmuyor. İstanbul’u, Ankara’yı kaybettiler.
İşte İstanbul aşık oldukları şehirdi. İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır, İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeden diyen başkası mıydı? Antalya, Mersin bunlar büyükşehirler. Şimdi burada çok ciddi bir yenilgi var. Ve bu yenilginin arkasından Türkiye’nin sorunları çözemeyen bir yönetim var şu an.
GAZETECİLER TEHDİT EDİLDİ
Gazeteciler, siyasetçiler tehdit edildi, hedef gösterildi. Sizler, KARAR gazetesinin yazarları, bir partinin lideri tarafından hedef gösterildiniz. Tehdit suçtur, şiddet suçtur, şiddeti teşvik etmek suçtur. Hukuk devletinde böyle bir şey kabul edilemez. Türkiye, savcıların alenen tehdit edilebildiği bir ülke oldu.
En basit konularda topa giren Cumhurbaşkanı hiçbir açıklama yapmadı. Cumhurbaşkanı’nın bu konuda bir duruş sergilememesi çok vahimdir. Bu ülke, 1990’ların sokak olaylarına geri dönmeyi hak etmiyor. Bu ülkenin gençleri böyle şeyler görmek istemiyor. Gençlerimizin yarınlarına umut olmamız gerekiyor ki, geleceklerini bu ülkede görebilsinler.
ERDOĞAN BU TABLODA SEÇİME GİTMEZ
Sayın Erdoğan, mecbur kalmadıkça böyle bir tabloda seçime gitmez. Çünkü daha 2,5 yıl gibi bir zaman var, bu tabloda riske atmaz. Şartlar zorlamadığı sürece... Dünya para basıyor, bu hükümet pandeminin başında IBAN numarasını verdi. Belediyelerin yardımları da engelleniyor, kaybedilmiş belediyeler ile uğraşmak beyhude.
Şu anda daha kötüsü ile korkutup destek almaya çalışıyorlar. Yönetim Türkiye’nin sorunlarını çözemiyor. Hükümet iki kötüyü gösterip birini tercih etmeye zorluyor. Dikkat edin, hep korkutuyor. ‘Ben gidersem daha kötüsü olur’ diyor. ‘Beni destekle daha iyisini yapayım’ demiyor. Daha iyisinin sözüne de kimse inanmıyor zaten.
Ali Babacan yayın sonrası gazetemizin yazarlarıyla gündeme ilişkin sohbet etti.
İKTİDARA REFORM ÇAĞRISI
Reformlar ile ilgili iktidara çağrı yapan Babacan, ilk önerisini de dillendirdi. Babacan şunları söyledi: “Hukuk reformunda, ekonomi reformunda bahsediyorlar şu anda, yakında açıklayacağız diyorlar. Mesela gerçekten samimiyseler, yapılacak ilk iş...
İhale mevzuatı hemen Avrupa Birliği ile uyumlu hale getirsinler. Şu an 28 ülke ortak bir kamu alım mevzuatı uyguluyor ve bu ülkelerin hemen hemen tamamı Türkiye’den daha ileri olan ve daha çok kamu yatırımı yapan ülkeler. Milyonlarca dolar yatırım yapıyorlar, bunların uyguladığı ortak bir mevzuat var...
SİYASETİN FİNANSMANI İMAR RANTI
Taha Akyol’un imar rantı ile ilgili sorusuna cevap veren Babacan şunları kaydetti: “Gidişatta açıkçası korkuyorduk, bugün bahsettiğimiz o lüks inşaatlar var ya. Bizim o dönemde ‘Bunları yapmayın, yanlış yere gidiyor’ diye uyardığımız binalar, onlar şimdi boş duruyor. Dünyanın parası döküldü. Niye engellemedik? Güzel bir soru. Öncelikle imar rantları ve inşaat ile sanayi arasındaki dengeyi yeniden kurma ile ilgili mevzuat hazırladık. 25 kişilik ekip oluşturduk, defalarca toplandık.
Mevzuatın tamamını hazırladık, yeni kalemler oluşturduk. Parsel bazındaki imar değişikliği yasaklayan hükümler koyduk. Yasa metni, satır satır hepsi hazırdı. Ve bunu maalesef Sayın Erdoğan’a kabul ettiremedik. Çünkü bu işlerle uğraşan Bakan arkadaşlarımızdan, o dönemde itirazlar geldi. Çünkü bu işin, muhatapları var. Bu rant paylaşılıyor. Bu rant sadece iş camiasında paylaşılmıyor, yerel yönetimde, merkezi yönetimde, her yerlerde bu rant paylaşılıyor.
Aynı zamanda imar rantı, siyasetin önemli bir kaynağı. Siyasetin finansmanı imar rantı. Dolayısıyla o kadar çok farklı kesimlerden, bu rantı paylaşanlar vardı ki... Onlar bu sefer karşı cephe olarak karşımıza çıktılar. Bu birincisi. Eğer o gün Sayın Erdoğan, bizim hazırlığımıza ‘Yapılsın, tamam’ deseydi. Meclis’ten geçirir ve yapardık. Meclis’e bir yasa tasarısının gitmesi için Başbakan’ın imzası gerekiyordu. Niye yapmadınız diye soruyorsunuz ama bu yasal düzenleme gerektiriyordu.
S-400 KUTUSUNU ARALAYINCA YAPTIRIM GELDİ
S-400’lere milyonlarca dolar para verdik. Kutusunu hafif aralayınca hemen yaptırım geldi. F-35’ler için de milyonlarca dolar verdik. Ama ortak olduğunuz projeden kovulduk. NATO’nun en önemli savunma projelerinden birinde Türkiye 4 ortaktan birisiydi.
Şimdi para verdiği halde projeden kovulan, para verdiği halde uçaklarını alamayan bir ülke haline düştük. ABD’nin Paris Anlaşmasına dönüş kararı çok önemli. Ama bu yetmez, kaynak da ayırmalı. İklim değişikliğiyle ilgili paranın nasıl bulunacağı konusunda, zamanında 14 kişilik bir heyet olarak G20’ye sunduğumuz rapor uygulanmaya başlandı.