Türkiye'de özellikle gençlerin ümitsiz olduğunu belirten DEVA Partisi lideri Babacan "Türkiye'de şu an ben mutluyum diyen yok. Tek mutlu kesim, yüksek faizden yararlanmak için girip yüksek faizi alıp cebine koyan yabancı yatırımcı" diye konuştu. Türkiye'de 'yoksulluk intiharı' diye bir kavramın oluştuğunu da söyleyen Babacan "Sayın Erdoğan’ın ve iktidar partilerinin toplumsal desteği aşağıya doğru düşüyor. Artık bundan sonra bunun yukarı dönme şansı yok" dedi.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Türkiye'de pırıl pırıl gençlerin ümitsiz olduğunu belirten "Türkiye'de şu an ben mutluyum diyen yok. Tek mutlu kesim, yüksek faizden yararlanmak için girip yüksek faizi alıp cebine koyan yabancı yatırımcı" diye konuştu.
Babacan, FOX TV'de İsmail Küçükkaya'nın konuğu oldu, gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Türkiye'de 'yoksulluk intiharı' diye bir kavramın oluştuğunu belirten Babacan "Sayın Erdoğan’ın ve iktidar partilerinin toplumsal desteği aşağıya doğru düşüyor. Artık bundan sonra bunun yukarı dönme şansı yok" dedi.
Babacan şunları kaydetti: "Esnafımız ve çiftçimiz borçlarını ödemek için zararına satış yapıyor. Türkiye'nin her yerinde, aynı durum var. Yanlış ortakları çoğaltan mevcut hükümet yoksulluk ve işsizlik sorununu kesinlikle çözemeyecek.
41 ilde kongre yaptık, esnafla, sivil toplumla, yerel basınla buluştuk. Sayın Erdoğan’ın ve iktidar partilerinin toplumsal desteği aşağıya doğru düşüyor. Artık bundan sonra bunun yukarı dönme şansı yok. Bu ülkede 'yoksulluk intiharı' diye bir kavram oluştu.
Babacan'ın açıklamaları şöyle:
"Hükümetten gelen açıklamalar beni çok tatmin etmiyor. Aşı konusunda bilgileri bilim insanlarından alıyorum. Bilim insanları aşı yaptırmanın çok faydalı olduğunu söylediler. Etkinlik oranı yüzde 50’ymiş, 70’miş, 90’mış, ondan bağımsız olarak söylüyorum; aşı koruyor. O yüzden aşılamanın başlamasına hayırlı olsun diyorum.
Aşı konusunda iki önemli sorun var. Biri, ülkeye gelen aşı miktarının azlığı, diğeri ise adil dağıtım konusu. Yeni Zelanda kendi nüfusunun 5 katı, Kanada ise 9 katı aşı tedarik ediyor. Bilim insanları bir ülkenin korunması için nüfusun yüzde 60’ının aşı olması gerektiğini söylüyor.
Türkiye’nin nüfusu 84 milyon, her vatandaşın 2 doz aşı olması gerekiyor ve aşı 6 ay koruyor. Türkiye’ye 6 ay yetecek aşı miktarı 100 milyon doz. 2021’in tamamına yetmesi içinse 200 milyon doz aşı gerekiyor. Ama gele gele 3 milyon doz geldi.
"AŞI DAĞITIMI ADİL VE ŞEFFAF OLMALI"
Aşının adil dağıtımının esas olması lazım. Geçtiğimiz günlerde bir üniversite rektörü ‘Avrupa’da üretilen bir aşının ikinci dozunu oldum’ dedi. Bazı insanlar bulamazken bu insanlar nasıl buluyor? Hangi tedarik kanalıyla Türkiye’ye geliyor? Aşıyı yaptıranlar ve yaptıramayanlar diye iki sınıf vatandaşın oluşması ülkemize çok büyük zarar verir. Adil ve şeffaf bir sistem lazım.
Bakın, 'yoksulluk intiharları' başladı. Böyle bir kavram oluştu. Daha dün akşam Ankaralı bir esnaf Ankara Kalesi’nden kendini atarak intihar etti. Yazıktır bu memlekete. Çiftçinin traktörüne haciz konmaya başlandı. Biz böyle bir şeyi daha önce yaşamamıştık. Esnafımız kepenk kapatıyor. Şu partili cumhurbaşkanlığı inadından vazgeçmek lazım..
"ÜLKEYE YATIRIM YAPAN YOK"
Aksi halde bu ülkenin sorunlarını çözmek mümkün değil. TÜİK'in açıkladığı rakamlara inanıyorsak bile işsizlik, tarihin en yüksek seviyesinde. Pırıl pırıl gençlerimiz yarınlardan ümitsiz. Türkiye‘de ‘ev genci‘ diye bir toplum kesimi oluştu. Okulda da işte de değiller.
Mevcut hükümet bu ülkenin işsizlik ve yoksulluk sorununu kesinlikle çözemeyecek. Çok açık söylüyorum. Çünkü bu ülkeye yatırım yapan yerli ve uluslararası yatırımcı yok. Çünkü keyfiliğe dayalı bir yönetim anlayışı var. Hukuk reformu yapmadan ekonomiyi çözemezsiniz. Bu ülkenin eğitim sisteminin kalitesini yükseltmeden ekonomiyi düzeltemezsiniz. Bu ülkenin gözbebeği olan Boğaziçi Üniversitesi’ne partili birini rektör atarsanız bu ülkedeki sorunları çözemezsiniz.
"ÇİFTÇİ ÜRETTİKÇE BORÇLANIYOR"
Sürekli nakit akışı olan projelerde özel sektörün işe girebilmesi için bir miktar devlet garantisine ihtiyaç var. Bizde devlet garantileri çok yüksek. Çünkü projelerin ihale aşamasında sınırlı sayıda firma ‘davet’ edildi, projeler pahalıya mal oldu. Bu tür ödemeler için yıllık bütçede ayrılan rakam 31 milyar lira. Çiftçiye verilen destek 22 milyar lira. Geçen yıl da 22 milyardı. Yani çiftçi desteği enflasyon kadar bile artırılmadı. Oysa cumhurbaşkanlığı bütçesi yüzde 28 artırılmış.
Pandemi döneminde dünyanın en önemli konusu gıda güvenliği. Tarımda kendi kendine yeten ülke olmak yerine bu hesapsız kitapsız işler yüzünden her şeyi ithal ediyoruz. Gübre, ilaç, mazot hepsi dövize bağlı. Hepsinin maliyetleri döviz kuru kadar sıçradı ama çiftçimizin satış fiyatı o kadar artmadı. Çiftçimizin 130 milyar lira borcu var şu anda. Çiftçi ürettikçe borçlanıyor...
Türkiye’de şu an ben mutluyum diyen yok. Tek mutlu kesim, Merkez Bankası faizi yüzde 17’ye çıkardıktan sonra Türkiye’ye gelen, kısa vadede parasını tutup yüksek faizi ve kur farkını cebine koyduktan sonra çıkıp giden yabancı yatırımcı. Onun dışında Türkiye’de mutlu herhangi bir kesim yok.
"ARTIK KİMSE İNANMIYOR"
Cumhurbaşkanı yıllarca Avrupa düşmanlığı üzerinden siyaset yaptı. ‘Haç-hilal’ dedi, ‘Ey Avrupa!’ dedi. Avrupa ile Amerika’nın Türkiye ile ilgili ortak tavır alacağı bir dönemde, ekonomide de sıkışınca ‘Geleceğimiz Avrupa’da’ demeye başladılar. Eğer samimilerse hemen Avrupa Birliği’nin kamu alımları mevzuatını uygulasınlar. Bakalım projelerin maliyetleri nasıl düşüyor, görelim.
Eğer Avrupa Birliği diyorlarsa demokrasi, özgürlükler konusunda ülkeyi Avrupa standartlarına çıkarsınlar, görelim. Cumhurbaşkanının, Sayın Bahçeli’nin daha önce söylediklerini bugün söyledikleri ile alt alta koysanız tamamen zıt ifadeler. Aynı şeyi bende göremezsiniz. Çıkarın seneler önce söylediklerimi, bugünle aynı. Ama onlar o kadar çok U dönüşü, o kadar çok zikzak yaptılar ki söylediklerine artık kimse inanmıyor."