Muhalefetten Erdoğan'a rezerv tepkisi: Türkiye böyle bir tabloyu ilk kez yaşıyor

Muhalefetten Erdoğan'a rezerv tepkisi: Türkiye böyle bir tabloyu ilk kez yaşıyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Merkez Bankası rezervleriyle ilgili yaptığı açıklamaya muhalefetten tepki gecikmedi. CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Ülkemiz böyle bir tabloyla hiçbir zaman karşılaşmadı” ifadeleriyle tepkisini dile getirirken, Gelecek Partili İbrahim Turhan da “Rezerv satışının iddia edildiği gibi koronavirüs salgınıyla ya da uluslararası alanda ortaya çıkan finansal dalgalanmalarla hiçbir ilgisi yok” dedi.

Muhalefet Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Merkez Bankası'nın kasasında 95 milyar dolar var" sözlerine cevap verdi.

CHP Sözcüsü Öztrak, CHP Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında, "128 milyar dolar nerede? Bu döviz rezervleri neden açık, şeffaf bir şekilde ihaleyle satılmadı?" diye sordu. Öztrak, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın döviz rezervleriyle ilgili açıklamalarına da "Hayırdır? Damadınıza yeni bir koltuk mu hazırlıyorsunuz?" diye yanıt verdi.

Gelecek Partisi Kurucular Kurulu Üyesi İbrahim Turhan, da "Rezerv satışının iddia edildiği gibi Koronavirüs salgınıyla ya da uluslararası alanda ortaya çıkan finansal dalgalanmalarla hiçbir ilgisi yok. Gelişen piyasa ekonomileri arasında Türkiye’den başka bu kadar yüksek miktarda döviz satan yok. Bu nasıl küresel etki?" açıklamasında bulundu. 

Öztrak, şöyle konuştu:

"Bugün rezervlerden bahsediyorsunuz; 18 Şubat itibariyle, TCMB’nin net döviz rezervleri eksi 600 milyon dolar. Merkez Bankası’nın kasasında kendine ait döviz bırakmamışsınız. Yine 56 milyar dolarlık, SWAP yükümlülüklerini de dikkate alırsak şubat ortası itibariyle Merkez Bankası net rezervleri eksi 57 milyar dolar oluyor.

Ülkemiz böyle bir tabloyla hiçbir zaman karşılaşmadı. Şu kadar rezerv var, bu kadar rezerv var sonra... Bıraktık devletin ve ekonominin ihtiyaçlarını karşılamayı Merkez Bankası kendi döviz yükümlülüğünü dahi bu rezervlerle karşılayamaz. Oysa 2019’un hemen başında SWAP yükümlülükleri de dâhil net rezervler artı 54 milyar dolardı. İki yılda ne oldu da Merkez Bankası 70 sente muhtaç hale geldi? İşte bu “devlet krizidir”. Bunun sorumlusu kim Sayın Erdoğan?

Biz aylardır soruyoruz. Bu 128 milyar dolar nereye, nasıl, kimlerin imzasıyla satıldı? Bu döviz rezervleri neden açık, şeffaf bir şekilde ihaleyle satılmadı? Neden gizli, saklı, arka kapı operasyonları kullanıldı? Bu işlemler tahkikattan, müfettiş denetiminden geçti mi? Biz bu soruları millet adına soruyoruz. Ama saray ve şürekâsı avazı çıktığı kadar bağırıyor. Bu kakofoniye önce yeni Hazine ve Maliye Bakanı sonra da bu konuda uzun süredir su pus olan AK Parti Genel Başkanı katıldı. Hayırdır? Damadınıza yeni bir koltuk mu hazırlıyorsunuz?"

BABACAN: TAM BİR TİYATRO 

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Ordu’da katıldığı yerel bir televizyon programında Erdoğan'ın açıklamalarına tepki gösterdi. Babacan, “Merkez Bankası ‘şu kadar döviz satıyorum’ demedi. Piyasaya müdahale görüntüsü oluşmasın diye şeffaf olmayan yöntemleri kullandılar. Tam bir tiyatro” dedi.  

“Bir kazanan vardır; bir de çarçur eden” diyen “Babacan Biz bu milletin alın terini biriktirdik; devletin sağ cebini de sol cebini de doldurduk. Partili cumhurbaşkanı ve akraba bakan el ele verip Merkez Bankası’nın rezervlerini harcadı, biriktirdiği yedek akçeyi bir gecede sıfırladı” ifadelerini kullandı.

TURHAN: REZERV SATIŞININ PANDEMİYLE İLGİSİ YOK

Gelecek Partisi Kurucular Kurulu Üyesi İbrahim Turhan, Erdoğan’ın ‘ödemeler dengesi tarafında bir sıkıntıyla karşılaşmamak için planlı ve kontrollü döviz işlemleri yapıldı’ dediğini hatırlatarak, “Kendisine teşekkür etmeliyiz. İlk defa Hükümet tarafından, en yetkili ağızdan Merkez Bankası’nın rezervlerinin satıldığı kabul edilmiş oldu” dedi.  

Erdoğan’a yanlış bilgi verildiğini düşündüğünü dile getiren Turhan, “İleride ‘kandırıldım’ demek durumuna düşmemesi için konuyla ilgili bilgi sahibi olan herkese sorumluluk düşüyor. Türkiye Cumhurbaşkanının yanıltılmasına ve yanlış yönlendirilmesine göz yummamak yurttaşlık görevidir” ifadelerini kullandı.  

Birincisi; rezerv satışının iddia edildiği gibi koronavirüs salgınıyla ya da uluslararası alanda ortaya çıkan finansal dalgalanmalarla hiçbir ilgisinin olmadığını belirten Turhan, Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarına şu ifadelerle tepki gösterdi:  

Gelişen piyasa ekonomileri arasında Türkiye’den başka bu kadar yüksek miktarda döviz satan yok. Bu nasıl küresel etki? 

"SATIŞ SALGINDAN ÖNCE BAŞLADI"

Ayrıca rezerv satışı Kovid salgınından çok önce, 2019 Mart sonunda başladı. Ekonomik saldırı iddiası da dayanaksız. Temel neden TL faizini piyasa koşullarına aykırı biçimde ve gereksiz yere düşük tutma inadıydı. Hem faizi düşük tutup hem TL’yi genişletince para dövize yöneldi. 

“Ödemeler dengesi tarafında bir sıkıntıyla karşılaşmamak” gerekçesi de geçerli değil. Tersine, düşük faiz ve aşırı kredi genişlemesi yapılırken bir de kur yapay biçimde düşük tutulunca ithalat arttı. Bu politika bizatihi ödemeler dengesi sorununun sebebidir. İddia doğru değil. 

Döviz işlemlerinin planlı ve kontrollü  olduğu, piyasa kuralları çerçevesinde, hukuka ve ahlaka uygun olduğu iddiasına gelince, burada da Sn. Cumhurbaşkanı yanıltılmış olmalı. Merkez Bankası döviz satışını planlı ve kontrollü yapmış olsa ya ihale ya doğrudan müdahale ile yapardı.  

"DÖVİZ SATIŞI ÖNCEDEN PLANLI VE ŞEFFAF DEĞİLDİ"

İhale yapılmadığını biliyoruz. Döviz satışı önceden planlı ve şeffaf değildi. 

Şimdiye kadar TCMB tarafından gerçekleştirilen doğrudan döviz müdahaleleri aynı gün kamuoyuna duyuruluyor, tutarlar müdahalenin yapıldığı tarihten 15 işgünü sonra yayınlanıyordu. Bu da yapılmadı. 

“Uluslararası finansal dalgalanmalara karşı sıkıntıyla karşılaşmamak için planlı ve kontrollü döviz işlemleri yapıldı” diye Sn. Cumhurbaşkanını bir kere daha kandırmaya çalışan malum kişiler, 130 milyar rezerv satarken aynı dönemde TCMB Para ve Kur Politikası metninde ne demiş: 

“Dalgalı döviz kuru rejimi uygulaması devam edecektir. Uygulanmakta olan kur rejiminde, döviz arz ve talebini belirleyen esas unsurlar, iktisadi temeller, uygulanan para ve maliye politikaları, uluslararası gelişmeler ve beklentilerdir.” 

... ve devam ediyor: 

“TCMB’nin nominal ya da reel herhangi bir kur hedefi bulunmamaktadır.” 

Yani, kuru belli düzeylerde tutmak için, bir kişisel inat uğruna dışa açık bir ekonomide aynı anda hem faizi hem kuru baskı altında tutmak gibi mantıksız bir şey yapmayacağız denmiş. 

Metinde, döviz müdahalesinin hangi durumlarda yapılacağı da belirtilmiş: 

“TCMB kurlarda ekonomik temellerden kopuk aşırı dalgalanma görüldüğünde alış ya da satış yönünde müdahalelerde bulunabilecektir.” 

Ya şeffaf ihale ya da kamuoyuna duyurulacak doğrudan müdahale yoluyla. 

“Döviz kurundaki hareketlerin fiyat istikrarını kalıcı olarak etkilemesi durumunda ise TCMB para politikası duruşunu değiştirerek gerekli tepkiyi verecektir.” 

Yani TCMB, “kurdaki hareket kısa dönemli değilse ve geçici dengesizlikten kaynaklanmıyorsa o zaman faiz artırırım” diyor. 

"BİR KUMPAS GİRİŞİMİ OLMASIN?"

TCMB’nin politika belgesinde bu hususlar açıkça zikredildiği halde Sn. Cumhurbaşkanını kamuoyu karşısında zor duruma düşürmek için yanlış yönlendirip böyle konuşmasını sağlamışlar diyesi geliyor insanın. 

Bir kumpas girişimi olmasın? 

Tarihte iktidar mücadelesinde benzerleri var. 

“İstismar, haksız kazanç ve hukuka aykırılık olmadığı” iddiasına gelince, bunu ancak tarafsız ve adil bir soruşturma yapılırsa anlayacağız. 

Zira işlemler şeffaf değildi. 

Satışın hangi yöntemle yapıldığı, hangi dönemde, hangi kurdan ne kadar satıldığı, kimlerin aldığı belli değil. 

130 milyar gibi yüksek bir meblağın satılma gerekçesi de belli değil. 

Döviz likiditesinde olağanüstü bir kuruma yoktu. Kurun aşırı oynaklığına değil seviyesine müdahale edildi. 

Yani iddia edilenin aksine piyasa kurallarına da Merkez Bankasının yerleşik uygulamasına da uygun değil 

NE KADAR DÖVİZ REZERVİMİZ VAR?

Son olarak sabrınızı zorlayarak ne kadar döviz rezervimiz olduğuna bakalım. 

5 Şubat itibarıyla $96,4 milyar brüt döviz rezervi var. 

Ama döviz yükümlülükleri, yani borçları da var. Bunları düşünce kalan net uluslararası rezerv $14,1 milyar kalıyor. 

Bunun da hepsi TCMB’nin değil. İçinde TL karşılığı swap yoluyla sağladığı, “emanet” dövizler de var. 

Piyasayla, yani bankalarla yapılan swaplar $41,7 milyar. Katar’dan “hatır çeki” ile alınan $15 milyarı da ekleyince $56,7 milyar yapıyor. 

“Kemiksiz” rezerv için bunu da düşeceğiz. 

Kısacası sonuç olarak swaplar düşüldükten sonra TCMB’nin kendisine ait net rezerv pozisyonu -46 milyar dolar! 

Bunun adı “finansı yönetmek” midir? 

Bu kıskanılacak bir başarı mı? 

“Çıldırma” tanımlaması TCMB’yi net açık pozisyona düşürenler için daha uygun değil mi? 

Takdir sizin. 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR (6)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
6 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN