Metrobüste tacize uğrayan kadının şikayeti üzerine savcılık, cinsel saldırı suçuyla dava açtı ve tacizin toplu taşımada olduğunu belirterek cezada artırım yapılmasını istedi. Mahkeme sanığa ceza verdi ancak 'metrobüs toplu yaşam alanı değildir' diyerek de cezada artırım uygulamadı.
İstanbul'da yaşayan bir kadın yolcu işe gitmek için metrobüse bindi. Yolculuk sırasında bir kişinin elle tacizine uğradı. Kadının şikayeti üzerine tacizde bulunan kişi hakkında soruşturma başlatıldı. Savcılık, sanık hakkında cinsel saldırıdan dava açtı. Olayın toplu taşıma aracında olduğunu belirterek verilecek cezada artırım uygulanmasını da talep etti.
MAHKEME ARTIRIM UYGULAMADI
Habertürk'ün haberine göre, yargılama sonucunda sanık mahkeme tarafından 'basit cinsel saldırı' suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, metrobüsün insanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğu bulunduğu yerlerden olmadığı gerekçesiyle verdiği cezada artırım uygulamadı. Verilen cezanın açıklanması da geri bırakıldı.
Bu karar toplu taşıma araçlarının ortak yaşam alanı olup olmadığı sorusunu gündeme getirdi.
HUKUKÇULAR CEZANIN ARTIRILMASI GÖRÜŞÜNDE
Mahkemenin verdiği bu karar yargı çevresinde tartışma yarattı. Avukatlar, toplu taşıma araçlarında işlenen taciz olaylarının artırım nedenleri arasında olması gerektiğini ve buranın da zorunlu yaşam alanı olduğu görüşünde.
Avukat Ramazan Bulut, mahkemenin vermiş olduğu karara katılmadığını ifade ederek şu açıklamayı yaptı: "Yerel mahkeme metrobüsün toplu yaşam alanı olmadığından bahisle bu artırıma gitmemiş. Oysa uygulamada nerelerin toplu yaşam alanı olduğuna dair bir kanunu tarif yok. Bu bazen bir hastane olabilir. Okul olabilir. Yurt olabilir. Bana göre stadyumlarda buna dahildir. Metrobüsler de buna dahildir. Çünkü 102/3 maddesi buralarda işlenmesinin artırılması nedenini buradaki suçları işlemenin daha kolay olduğundan bahisle bu artırıma gitmiştir. Yani toplu yaşam alanlarında fail kendini daha rahat saklayabilmektedir. Ve daha rahat bu suçu işleyebilmekte. Yasada o yüzden bu tür toplu yaşam alanlarının bu tür suçların işlenmesini kolaylaştırdığından bahisle artırım yoluna gitmiştir. Ülkemiz genelinde ekonomik koşullar göz önüne bulundurulduğunda ülkenin yüzde 80’ine yakını metrobüse binmek zorunda. Dolayısıyla bu bir zorunluluk teşkil ettiği için ve metrobüs mesafelerini de göz önünde bulundurduğumuz insanlar bunu kullanmakta zorunludur. Çünkü toplu yaşam alanları insanların birlikte zorunlu olarak bulundukları alandır. Ben bu yüzden metrobüslerinde toplu yaşam alanı olduğunu değerlendiriyorum. Ve yerel mahkeme ceza verirken de bu suçun toplu yaşam alanlarında işlendiğinden bahisle suçu yarı oranında arttırılması gerekiyordu."
Avkat Rezan Epözdemir de kararın isabetli olmadığını belirtti: "Burada mahkemenin kanun koyucunun iradesini baz alması gerekirdi. Amaca göre yorum yapması gerekirdi. Kanun koyucunun iradesinin persfektifiyle bakarsa metrobüsünde toplu olarak insanların bir arada bulunduğu bir yer ve oradaki sanığında mağdureye karşı eyleminde bu metrobüsün içerisinde bulunmanın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle bahsi geçen eylemi gerçekleştirdiğini kabul etmeliydi ve suçun nitelikli halinden hüküm kurmalıydı. Kelimelerle ve sözlerle sıkı sıkıya bağlı kalmış. Metrobüs bir yaşam alanı değildir demiş. Ve burada uygulanamaz demiş. Kanaatimce bu isabetli değil. Burada artık kanun koyucunun iradesi ve amacına göre yorum yapmalıydı ve geniş yorumlanmalıydı. Burada esasa müessir olan şey şu. Toplu olarak vakit geçirilen bir yerde onun sağladığı kolaylıkla cinsel saldırı suçunun işlenmesi metrobüste kanaatimce tam bu tanıma uyar. İster bir öğrenci yurdunda ister yetiştirme yurdunda isterse metrobüste meydana gelsin bu hadise hiçbir fark yok kanaatimce burada da bu hükmün uygulanması gerekirdi."