TANAP ile gün yüzüne çıkarılan, arkeoloji dünyasında ezber bozan eserler ‘Anadolu Medeniyetlerinin Saklı Tanıkları’ kitabıyla ölümsüzleşti. Kitabın editörlerinden Nezih Başgelen: “Kitabı çalışırken ülkemle ve kadrolarımızla gurur duydum. Ardahan’dan Edirne’ye kadar yapılan çalışmalarda normlara titizlikle uyulmuş. TANAP dünyaya referans olacak bir çalışmaya imza attı, kutluyorum. Ülkemizde diğer kuruluşlar da keşke böyle titiz çalışsaydı bugün elimizde çok bilgi olurdu.”
SALİHA SULTAN
Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi (TANAP) Azerbaycan doğalgazını Türkiye ve Avrupa’ya taşıma hedefinin dışında tarihi bir çalışmaya daha imza atıyor, Anadolu’nun gün yüzüne çıkmamış tarihi eserlerini de ülkemizin ve dünyanın kültürel mirasına kazandırıyor. Ardahan’dan Edirneye 1.811 kilometrelik güzergahı boyunca toplamda 20 ilimiz üzerinde ilerleyen proje kapsamında TANAP Doğalgaz İletim AŞ tarafından yapılan çalışmalarda, hat üzerinde 161 arkeolojik veya tarihi kültürel miras alanı tespit edildi. Bu 161 alandan, 106 adedi ise ilk kez bu çalışmalar sayesinde keşfedilerek, yapılan kurtarma kazıları ile ortaya çıkarılan eserler Anadolu’nun kültür mirasına eklendi.
Proje kapsamında, boru hattının geçtiği Erzurum, Ankara, Eskişehir, Kütahya, Bursa, Balıkesir ve Çanakkale illerinde toplamda 25 arkeolojik sahada kapsamlı ve bilimsel kazılar gerçekleştirildi. Balıkesir’deki kazılarda çıkarılan eserlerin bir bölümü ise Bandırma Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmeye başlandı. Yapılan kazıların buluntuları ise Türkiye’nin kültürel mirasına saygı projesi ve tarihe bir iz olarak ‘Anadolu Medeniyetlerinin Saklı Tanıkları’ isimli bir kitapla ölümsüzleştirildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı iş birliğiyle yapılan bu çalışma Anadolu’nun hala birçok gizemi bağrında taşıdığına ışık tutarken, ezberleri de bozuyor, arkeloji dünyası için yepyeni araştırmaların kapılarını aralıyor. ‘Anadolu Medeniyetlerinin Saklı Tanıkları’ kitabının tanıtımı, 13 Şubat’ta Bandırma Müzesi’nde gerçekleştirildi.
Soldan sağa, TANAP Çevre ve Uyum Direktörü Fatih Erdem, arkeolog Engin Coşar, TANAP Genel Müdürü Saltuk Düzyol, arkeolog Nezih Başgelen ve kitabın kreatif direktörü V. Bahadır Bayrıl kitabın Bandırma Müzesi’ndeki tanıtım toplantısında.
Etkinlikte proje kapsamında yürütülen kazı çalışmaları ve sonuçları hakkında bilgileri kitabın editörleri arkeologlar Nezih Başgelen ve Engin Coşar aktardı. Coşar, ilk olarak dokuz ayda İngilizce ve Türkçe hazırladıkları kitabı herkesin anlayabileceği bir üslupla hazırladıklarını, popüler bilime hitap edecek şekilde okura sunduklarını vurguladı. Ayrıca, bu kazıların sonuçlarının Erzurum ve Kuzey Doğu Anadolu’daki tarihi 1.500 yıl geriye aldığı görüşünü aktararak, TANAP projesinin güzergâhı üzerindeki tarihe zarar vermeden titizlikle yürütüldüğünün altını çizdi. Projenin ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) Raporu kapsamında yapılan yüzey araştırmalarında toplam 106 adet arkeolojik saha keşfedildiği bilgisini veren Coşar, “Tespit edilen alanların birçoğu ilgili koruma kurullarınca tescil edilerek koruma altına alındı. Projenin inşaat çalışmaları esnasında tesadüfi olarak 48 adet hiç bilinmeyen yeni arkeolojik saha da keşfedildi. Bildiğimiz 11 kadar alan vardı ancak rastlantısal ortaya çıkan alanlarla birlikte toplamda 25 kurtarma kazısı yapılarak çok sayıda arkeolojik yerleşim ve 1200’ü aşkın arkeolojik eser kültür envanterimize kazandırıldı” bilgilerini verdi.
‘ARTIK KARAZ KÜLTÜRÜNÜN MERKEZİ ERZURUM DİYEBİLİYORUZ’
Coşar, tesadüfen bulunan alanlardan birinin de Erzurum’un yaklaşık 28 kilometre batısında keşfedilen Alaybeyi Höyüğü olduğunu söyleyerek, bu höyükte arkeoloji dünyasında merkezinin neresi olduğu hala tartışılan Karaz kültürüne ait buluntuların günyüzüne çıktığını aktardı. Karaz kültürünün Azerbaycan, Filistin, Lübnan, İran gibi bölgelerde görüldüğünü aktaran Coşar, “Alaybeyi kazılarında ortaya çıkan buluntular sayesinde artık Karaz kültürünün merkez noktası Erzurum diyebiliyoruz” dedi. Coşar, kazıların sonuçları hakkında ise şu genel değerlendirmeyi yaptı: “Roma, Doğu Roma Helenistik dönem ve Orta Çağ eserleri var. Yani alışılmış bir Anadolu uygarlıkları zinciri yok, birçok kültürün izi var. Mesela, normalde daha çok Aydın Manisa bölgesinde görülen, henüz çözümlemediğimiz Lidçe bir yazıt var.” Coşar, kazılarla ilgili daha önce ‘Kütahya Müzesi Yıllığı’, ‘Karaz’dan Büyük İskender’e Erzurum Ovası’nda Yeni Bir Keşif-Alaybeyi Höyük’, ‘Mysia’dan Üç Nekrepolis, Üzümlü, Kalebayır, Şevketiye’ kitaplarını yayımladırlarını belirterek, ‘Anadolu Medeniyetlerinin Saklı Tanıkları’ kitabı ile çalışmaya dair dört eser ortaya konulduğunu, bu eserlerin dünyanın saygın kütüphanelerinde de yerini alacağını ifade etti.
PROJE 14 ÖDÜL ALDI
Tanıtıma ev sahipliği yapan TANAP Genel Müdürü Saltuk Düzyol da, Avrupa’nın en uzun ve en geniş çaplı boru hattı olan TANAP’ın mega bir proje olarak birçok ilke imza attığını aktardı. Düzyol, projenin Avrupa’da İngiltere merkezli ‘Global Business Outlook’ yayınının ‘Yılın Şirketi - Türkiye 2020’, Quadriga’nın ev sahipliğinde verilen ‘Avrupa Mükemmellik Ödülü’, ABD merkezli ‘World Commerce & Contracting, Innovation and Excellence Awards’ programı kapsamındaki ‘EMEA - Sosyal ve Ekonomik Fayda Sağlayan Kuruluş’ ve ‘Global - Sosyal ve Ekonomik Fayda Sağlayan Kuruluş’ ödülleri gibi 14 büyük ödüle layık görüldüğünü belirtti. Düzyol, “Tabii ki bu çalışmaların nasıl aktarıldığı da çok önemli. Bu sebeple Nezih Başgelen ve Engin Coşar çok önemli bir görev üstlendiler, kendilerine teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.
‘TANAP DÜNYAYA REFERANS BİR ÇALIŞMAYA İMZA ATTI’
Arkeolog Nezih Başgelen ise, yapılan kazıları ‘geçmişe saygı, olan bilgiyi dönüştürme ve topluma kazandırma konusunda en önemli çalışma’ olarak niteleyerek, “1.800 kilometreyi geçen bir boru hattından söz ediyoruz. Anadolu’da birçok kültürle harmanlanan bir kazı alanı söz konusu. Bence Cumhuriyet’in yüzüncü yılında yüz yılın projesi. Türkiye’nin sonuçlarını uluslararası platformlarda gururla paylaşacağı asrın projesi diyebiliriz” değerlendirmesini yaptı. Benzer kapsamlı bir projenin dünyaya örnek olan Keban olduğunu hatırlatan Başgelen, “Ama son yüz yıla bakarsak, TANAP bütün Türkiye’yi baştan başa kateden ve florasından tarih fışkıran, inanılmaz zor bir coğrafyada yapılan bir projedir” diye konuştu. Yapılan kazı çalışmalarının binlerce sayfalık raporu bulunduğunu aktaran Başgelen, kitapta ise bu zengin bilgiyi arkeolojiden anlamayanlara da aktarabilecekleri bir senaryo ile çalıştıklarını söyledi.
Başgelen, bu çalışmaların ileride belgesellere yansıyacağını vurgulayarak, “Kitabı çalışırken ben ülkemle ve kadrolarımızla gurur duydum. Normalde arkeolojik kazılar konusunda endişeli biriyimdir. Ardahan’dan Edirne’ye kadar yapılan çalışmalarda gidecek arabanın nasıl kullanılacağına kadar herkesin uyması gereken normlar titizlikle çalışılmış ve bu normlara uyulmuş. Bu kadar titiz bir çalışma daha hatırlamıyorum. TANAP dünyaya referans olacak bir çalışmaya imza attı, kutluyorum. Ülkemizde diğer kuruluşlar da keşke böyle titiz çalışsaydı bugün elimizde çok bilgi olurdu. Bu yüzden Arkeoloji dünyası adına TANAP’a teşekkür ediyorum” görüşlerini dile getirdi. Başgelen, Türkiye’nin arkeloji alanında dünya çapında gurur kaynağı olan ve kitaptaki metinlerin hazırlığına danışmanlık yapan profesörler Mehmet Işıklı, Mehmet Özdoğan, Mustafa Hamdi Sayar ve Oğuz Tekin’e de teşekkür etti.
İSKENDER SİKKESİ VE İSTİRİDYE KUTU DİKKAT ÇEKİYOR
TANAP’ın yürüttüğü kazı çalışmalarında elde edilen 1200’den fazla eserin birçoğu henüz depoda restorasyon bekliyor. Eserlerin öne çıkanlarının replikaları ise Ankara’da tarihinin ilk örneği olan müzede sergileniyor. Balıkesir ili Manyas ilçesi Kalebayır ve Şevketiye mahalleleri ile Gönen ilçesi Üzümlü mahallesi sınırlarındaki arkeolojik sahalarda bulunan eserler de Bandırma Müze’sinde görülebiliyor. Bandırma Müzesi’nde Kültür Bakanlığı’nın izli ile TANAP’a özel oluşturulan teşhir salonunda sergilenen eserlerde Kalebayır bölgesinde bulunan Afrodit temalı çok sayıda heykel dikkati çekiyor.
Yine Kalebayır’da bir mezarda bulunan ve dünyada sadece birkaç örneği olduğu bilinen, deniz kabuğundan yapılmış ünik istiridye kutu da buluntuların zengin örneklerinden. Buluntular arasında yer alan en eski eserin ise Alaybeyi kurtarma kazılarında ortaya çıkarılan Büyük İskender sikkesi. Pegasus betimi de yer alan bu sikke, MÖ 310-301 yıllarına tarihlendiriliyor. Testiden göz yaşı şişesine, cam kaseden takıya ortaya çıkarılan, özellikle cam eserler açısından şaşırtıcı bir zenginlik taşıyor. Kalebayır’da ortaya çıkarılan yazıtlar, taş eserler ise nekrofol tarihinin en zengin keşifleri olarak birçok araştırmaya kapı aralıyor. TANAP kazılarındaki buluntular bulundukları bölgelerde dönemin insanının yaşamına, inancına ve yas tutma biçimlerine ışık tutuyor.