Jale Sancak yeni romanı ‘Uyanan Güzel’de uyuyan güzelden uyanan güzele dönüşen Vahide’nin öyküsünü anlatıyor. Romandaki olayların fonunda gri bir şehir, aradaki bölümlerinde ise o gri şehrin masalı var. Bu masal, hayattaki tüm olumsuzlukları, insanların acımasızlıklarını anlatsa da umut vermeyi sürdürüyor.
İNCİ DÖNDAŞ / İSTANBUL
Öyküleriyle tanınan, bugüne kadar Haldun Taner Öykü Ödülü’ne ve Duygu Asena Roman Ödülü’ne layık görülen Jale Sancak, okurun karşısına fonda ‘gri şehir masalı’ olan, bir kadının değişimini anlattığı ‘Uyanan Güzel’ adlı romanla çıktı. Sancak bu kez tarih boyunca göz kamaştırmış ama güç, para, iktidar tutkusuyla yanıp tutuşanların gri binalara mahkûm ettiği bir şehirde yaşayan ve yıllardır içine kapanan bir kadının aşkla uyanışını anlatıyor. Ona bu yolda Adrian adlı bir sokak müzisyeni yardım ediyor. Sancak’ın romanın başrolündeki karakterleri sağlam duruşlu, doğayı seven, insana değer veren ve yardımsever. Tam da günümüzde sayısı gittikçe azalan, özlem duyduğumuz insan profili. Arada ‘gri şehrin masalı’nı da okuduğunuz romanda geç kalmış Vahide ile bir sürü şeyi erken tatmış Deniz ile kalbini tamamen Vahide’ye açan Adrian sizi sarıp sarmalıyor. Romanın her bölümün cümlesi özenle yazılmış. Son cümlesi de öyle. Jale Sancak ile ‘Uyanan Güzel’i konuştuk.
* Betimlemeleriniz, zengin anlatımınız ve kahramanlarınızın çeşitliliğine baktığımızda ‘Uyanan Güzel’i yazmak için size neler ilham verdi?
Öncelikle yaşadığı, maruz kaldığı şeyler nedeniyle değişen bir kadını, farkına varışını ve olumlu değişimini anlatmayı hedefledim. Güçlenen, yoluna tek başına devam edebilen kadınların yarattığı bir etki bu diyelim. Soran, sorgulayan, mücadele eden gençler ise bir başka esin kaynağım. Binlerce yıllık muhteşem bir şehrin, İstanbul’un olumsuz değişimi, çevre sorunları, kimi toplumsal açmazlar, dünya düzeninin kıyıcılığı da anlatmak istediğim konular arasındaydı.
* Kadın ve erkek karakterlere eşit mesafede duruyor,sunuz. Böyle davranmaya özellikle dikkat mi ediyorsunuz?
İnsan, malum, tek boyutlu değildir. İnsanı anlattığımıza göre kurmaca karakterlerin de birer gerçek insan gibi yazılması, tek boyutlu olmaması gerekir. Gerçek yaşamdaki gibi iyi ve kötü yanları, yanlışları ve doğrularıyla yansıtılmalıdır. İdealize edilen karakterler -amaç ulvi bile olsa- çoğu zaman sahici değildir ve hakikate uzaktır. Bunu tercih etmem, zaten seçtiğim meseleler de izin vermezler o tür kahramanlara. Eşit mesafede durmaya gelince, bir cinsi yüceltmek, kollamak, ötekini aşağılamak, maksatlı olarak ötekileştirmek doğru bir yazarlık tutumu değil bana göre. Asıl dert, insanı anlamaya çalışmak, anlatmak.
* Bu romandaki hangi karakter sizi daha çok yordu; Vahide, Adrian, Deniz?
Üçü de. Vahide başrolde olsa bile, hepsini en iyi şekilde, derinlikli, inandırıcı anlatmayı amaçladım. Aslına bakarsanız olay örgüsünden dile, ayrıntılardan bütüne noktadan virgüle, ince ince, milim milim çalışılıyor bir metin yazılırken. Defalarca okunup düzeltilebiliyor. Bu nedenle baştan sona her noktasıyla yorucu.
* Romanı sürükleyen karakterleri kurgularken kimlerden esinleniyorsunuz?
Romandaki karakterler gerçek hayattaki bazı kişileri andırsalar bile, tanıdığım, özellikle esinlendiğim insanlar değiller, tamamen yarattığım, düş ürünü kişiler. Elbette bazen tam tersi de olabiliyor.
* ‘Uyanan Güzel’deki karakterlerin değişimine tanıklık ediyoruz. Sizin için romanı karakter mi inşa eder, yoksa anlattığınız olaylar mı?
Her şey karakter ya da karakterler merkeze alınarak, onlar aracılığıyla anlatılır. Ne var ki her defasında aynı şey olmaz, bazen eserin önceden belirlenen ana çatışması karakteri doğurur, bazen de karakter meseleyi getirir. ‘Uyanan Güzel’in temel meselesi olan uyanış ve değişim Vahide’yi getirdi romana.
* Bu neden gri bir masal? Neden biraz belirsiz bu rengi tercih ettiniz?
Masaldan ziyade şehir gri. Malum yaşadığımız şehir çok uzun zamandır, ama bugün artık iyice gri. Çünkü beton gridir. Fabrika bacalarından, sayısız taş binadan, egzoz borularından süzülen dumanlar, zehirli gazların oluşturduğu atmosfer gridir. Yağmur bile gri yağmaktadır neredeyse.
* Bu romanı tamamladığınızda kendinizi nasıl hissettiniz?
Dert edindiğim meseleleri söylemiş olduğum ve okurla paylaşacağım için bu roman biraz yatıştırdı beni.
ÇOK SEVDİĞİM ÖYKÜDEN UZAKLAŞMIŞ DEĞİLİM
* Son dönemde genelde öykülerinizle sizi okuyoruz. Şimdi yeni bir romanla okurların karşısına çıktınız. Bu iki türü karşılaştırdığınızda yazın dünyasında hangisinde kendinizi daha iyi hissediyorsunuz?
‘Uyanan Güzel’ ikinci romanım. Şiirle başladım, oyunlar yazdım ama ağırlıklı olarak öyküyle uğraştım. Bu türler arası dolaşım daha çok malzemenizin neye izin verdiğiyle ilgilidir. Yoksa çok sevdiğim öyküden uzaklaşmış değilim.
* Edebiyat ödülleri alan bir yazarsınız. Ödül, yazı yazarken üzerinizde bir baskı oluşturuyor mu?
Ödüllendirilmek güzel elbette, ne var ki yazarken aklımın ucundan bile geçmeyen bir şeydir ödül. Benim için aslolan anlamlı bulduğumu üretmektir.
Jale Sancak hep kitap 184 sayfa 15 TL