‘Star Wars’un Leia’sı Carrie Fisher’ın anıları ‘Prenses Leia’nın Günlüğü’ adıyla yayımlandı. Fisher kitapta Hollywood’un ışıltısını “Şov dünyası erkekler için hazırlanmış bir yemek. Kadınlar ise bu yemeğin üzerine bolca serpiştirilmiş, gereğinden fazla kaliteli bir baharat” gibi sözlerle eleştiriyor. Rol arkadaşı Harrison Ford’la yaşadığı gönül ilişkisini de detaylıca anlatıyor.
ERKUT TEZERDİ / İSTANBUL
İki yıl önce 60 yaşındayken geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitiren ünlü oyuncu Carrie Fisher’ın günlükleri ‘Prenses Leia’nın Günlüğü’ adıyla Türkçeye kazandırıldı. Tüm zamanların en önemli fenomenlerinden ‘Star Wars’ (Yıldız Savaşları) serisindeki Prenses Leia rolüyle hafızalara kazanınan Fisher’ın bu kitabı aktrisin vefatının akabininde ‘The New York Times Kurgu Dışı Çok Satan’ listesinde birinci sıraya yerleşti, ‘En İyi Kurgusal Olmayan Kitap’ kategorisinde de Hugo Ödülü’ne aday gösterildi. Fisher’ın, 1977 yılında izleyiciyle buluşan ilk ‘Star Wars’ filmi ‘A New Hope’un çekimleri esnasında kaleme aldığı anılarını bulması nedeniyle kitaplaştırmaya karar verdiği ‘Prenses Leia’nın Günlüğü’, kimine göre heyecan verici, kimine göre sinirleri bozan sıra dışı sırlarla dolu bir otobiyografi. Fisher rol arkadaşı Harrison Ford’la olan gönül ilişkisini de isimlerden türettiği ‘Carrison’ adıyla detaylı bir biçimde aktarıyor.
Günlükleri tutmasının iki sebebine değinen Fisher, şunları söylüyor: “Birincisi, ben her zaman yazmışımdır; on iki yaşımdan beri. Yazmak beni sakinleştiriyordu. İkincisi, Harrison ile konuşamamamdı... Sadece elimdeki kalem aracılığıyla, önümdeki defter ile konuşabiliyordum.” Fisher’ın el yazısıyla yazdığı günlüğünden çıkan bu alıntılar ayrıca Hollywood’un ışıltılı atmosferine de büyük göndermeler içeriyor. Fisher “Dünya erkeklere ait ve şov dünyası erkekler için hazırlanmış bir yemek. Kadınlar ise bu yemeğin üzerine bolca serpiştirilmiş, gereğinden fazla kaliteli bir baharat” sözlerini kaydediyor.
‘Yıl, 1976’ydı’ diye başladığı kitabında aktrist, o sene doğan önemli kişileri, ölümleri ve sansasyonel olayları kronolojik biçimde sıralıyor. Hemen sonra Fisher, Prenses Leia olmayı sevdiğini veya Prenses Leia rolünü sadece kendisi canlandırdığı için mutluluğunu dile getirerek, 19 yaşındayken çekimleri İngiltere’de gerçekleşen oynadığı ilk ‘Star Wars’ filminden hiçbir ücret almadığının altını çiziyor: “Bana hiçbir ödeme yapmayacaklardı ve ekonomik sınıfta uçacaktım” diyen Fisher, çekimlerden önce kendisinden 5 kilo vermesi gerektini söylediklerinde zayıflamaya çalışmış ama başaramamış: “Başlangıçta 45 kiloydum fakat yarısını yüzümde taşıyordum.” Fisher, film serisinde kullandığı saç modelinin yapım detayları hakkında bilgiler de kaydediyor, bunu berbat ve gülünç bulduğu itirafında bulunarak ‘Star Wars’ yapımlarıyla dalga geçtiğini de vurguluyor. “Ne kadar dalga geçmiş olsam da o filmlerde yer almış olmayı seviyordum. Özellikle de, sadece oğlanlara ayrılmış bir hayalin içindeki kız olmayı. O filmleri çekerken eğlenmiştim. Akıl almaz bir itibar hikâyesi” diyor.
Hollywood’un şaşalı gösteri dünyasına katılmayı aslında hiç istemediğini de söylüyor Fisher. Kitapta konuyla ilgili “Tıpkı film gösterimlerinde dağıtılan bayat atıştırmalıklar gibi, insanda huzursuzluk ve aşağılanmışlık hissi yaratan, kaypak bir meslekti. Kişinin popülerliğinin zamanla neredeyse görünmez bir şekilde azalması bu huzursuzluk hissini körüklüyordu” sözlerine yer veren Fisher annesi, annesini başka bir kadın için terk eden babası, ünlü oyuncu olmadan önceki hayatı ve ‘Star Wars’un seçmeleri esnasında tanıştığı ünlü yönetmenler George Lucas, Brian De Palma ve rol arkadaşı ‘Han Solo’ Harrison Ford hakkında detaylar paylaşıyor: “İlk ‘Yıldız Savaşları’ filminin çekimleri sırasında Harrison Ford ile yaşadığım ilişkiyi anlatmadan o kadar çok yıl geçirdim ki, şu an nasıl anlatacağımı bilemiyorum. Sanırım şimdi yazmamın sebebi, üzerinden kırk yıl geçmesi.”
BEN AŞIK OLDUM AMA O DA İZİN VERDİ
Kitabın ‘40 Yıl Sonra’ başlıklı bölümünde Carrie Fisher, Ford’a karşı hisleriyle ilgili seneler sonra şunları anlatıyor: “Eğer Harrison, ona karşı bir şeyler hissettiğimi (en az beş his ama bazen yediye kadar çıkıyordu) göremediyse, demek ki düşündüğüm, bildiğim kadar zeki değildi. Yani ona aşık olmuştum ve o da buna izin vermişti. Kırk yılın ardından ortaya çıkarabildiğim en iyi tahmin bu.” Yıllar sonra bile Ford’un yanındayken garip hissetiğini belirten Fisher, onun kendisine aşık olmadığı için de kızgın değilmiş: “Eğer tekrar bir araya geleceksek bunu bir an önce yapmamız gerekiyor. Ve aslında hiçbir zaman tam olarak birlikte olmadığını biriyle yeniden bir araya gelmek, en hafif deyimiyle karmaşık bir durum.”