Tarihçi Prof. Dr. Ali Akyıldız ‘Haremin Padişahı Valide Sultan’ kitabında, haremi yöneten padişah anneleri hakkında ilginç bilgiler kaydediyor. Saray kadınlarının sık sık büyüye başvurduklarını belirten Akyıldız, Kösem Sultan’ın Sultan İbrahim’in iyileşmesi için başvurduğu Cinci Hüseyin Hoca’nın verilen yetkiler sayesinde hiyerarşide yeri olmamasına rağmen Anadolu kadıaskerliğine kadar yükseldiğini söylüyor.
ERKUT TEZERDİ / İSTANBUL
Osmanlı tarihi üzerine çalışan İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ali Akyıldız, yeni kitabı ‘Haremin Padişahı Valide Sultan’da haremi yöneten padişah annelerini anlatıyor: Bazıları yaşadıkları dönem saltanatın belki de en etkin söz sahibi kişisi olurken, bazıları Kösem Sultan gibi büyüye başvuruyor, bazıları da rüşvet ağıt oluşturuyor. Akyıldız’la kitabını konuştuk.
* Kitapta haremin mahiyetini, valide sultanlığın gelişimini, valide sultanların görevlerini, özel ilgilerini, devlet teşrifatındaki yerlerini, kurdukları vakıfları ve hayır eserlerini anlatıyorsunuz. Bu konuyu neden anlatma ihtiyacı duydunuz?
90’ların ortasında padişah kızlarının hayatlarını, valide sultanlarda yaptığım gibi, kurumsal olarak ele almak istediğim için o yıllardan beri veri toplamaktayım. Bir türlü kısmet olmadıysa da ‘Mümin ve Müsrif Bir Padişah Kızı: Refia Sultan’ kitabı bu konudaki çalışmaların türevi olarak ortaya çıktı. İslâm Ansiklopedisi için ‘Valide Sultan’ maddesini yazdığımda bu konuyu ve haremi bir bütünlük içerisinde kitaplaştırma hevesine kapıldım ve neticede Osmanlı haremi ve valide sultanlık kurumunu kesintisiz bir süreç olarak ele alan yegâne eser olan bu kitap ortaya çıktı.
* Sizce her anlamda en etkili valide sultan kim? Osmanlı’nın kaderinin değişmesi açısından nasıl bir yol izliyor? Ayrıca etkisi en az hissedilen valide sultanla karşılaştırıldığında nasıl bir sonuç ortaya çıkıyor?
Her birinin yaşadığı şartlar farklı olmasına rağmen herhalde en etkilisi Kösem Sultan’dır. Çok kritik bir dönemde üç padişaha naibelik yaptı. Eşi I. Ahmed’in hasekisi olarak başladığı siyasi kariyerini, 11 yaşında tahta geçen oğlu IV. Murad, psikolojik sorunları olan diğer oğlu Sultan İbrahim ve 6 buçuk yaşında padişah olan torunu IV. Mehmed zamanlarında etkin bir biçimde sürdürdü. Çok hassas dengelerin olduğu Osmanlı başkentinde bu kadar uzun süre iktidarda kalmak kolay değildir. Şartlar aynı olmadığı için etkisi az hissedilen validelerle mukayese sağlıklı sonuçlar vermeyebilir.
* Dönemin Venedik elçisinin raporlarında Kösem Sultan için iddia edilen “iltimas ve rüşvet karşılığında bazı kişileri üst makamlara getirmesi” konusunda neler söylersiniz? Başka hangi valideler böyle eylemlerde bulunmuş?
Venedik kaynakları böyle söylüyor. Osmanlı kaynakları, adamı Cinci Hoca’nın rüşvet ve iltimasla makamları sattığını belirtir. Yine, Mihrişah Sultan naif ve düzgün bir insan olmasına rağmen, kethüdası Yusuf Ağa, dönemin en zenginlerinden biri olup bunu rüşvetle edindiği kaynaklarda zikredilir. Validelerin adamlarının yolsuzluklarından habersiz olmaları mümkün mü? Bu konuda en şöhretlisi Safiye Sultan’dır. Kurduğu rüşvet ağı ve aldığı rüşvetler yerli ve yabancı kaynaklarda uzun uzun anlatılan Safiye Sultan’ın rüşvet mekanizmasının merkezinde kira kadını Esperanza Malki vardı.
* Kitabınızda “Harem halkının sayısı ve burada yaşayanlarla ilgili rastlanabilen en derli toplu arşiv kaynaklarından biri I. Mahmud dönemine ait” diyorsunuz. Kayıtlara göre 440 kadın yaşıyormuş burada. Bu normal bir sayı mı? Ayrıca padişah vefat edince kadınlara ne oluyordu?
Bu, I. Mahmud’a kadar olan dönem için geçerli bir tespit olup sonrasında harem mevcudunu gösteren bu tür defterler vardır. Defter, haremde yaşayanların isim ve görevleriyle ilgili ayrıntı verdiği için önemlidir. Sayı normaldir zira, haremdeki kadın sayısı her dönemde yüzlerle ifade edilir. Tespitlerimize göre haremin mevcudu 1652’de 967 kişi ile en yüksek sayıya ulaşır. 16’ncı yüzyılın son çeyreğinden itibaren vefat eden padişahın kadın, kız ve cariyeleri bugünkü İstanbul Üniversitesi’nin bulunduğu yerdeki Eski Saray’a gönderilir, şehzadeler ise Topkapı Sarayı’ndaki Şimşirlik Dairesi’nde sıkı gözetim altında tutulurdu.
* Kitapta büyü yapmaya yönelen Kösem Sultan’dan bahsediyorsunuz. Bu konuyu biraz anlatır mısınız? Büyücülerle neler planladı? Ve sonucunda ne oldu?
Sadece Kösem Sultan değil, öncesinde ve sonrasında saray kadınları sık sık büyüye başvururlardı. Bu konudaki ilk örneklerden biri Hürrem Sultan olup, Busbecq, onun kamuoyundaki şöhretinin ‘sihirbaz kadın’ olduğunu belirtir. 19’uncu yüzyıl hareminde de büyünün hayli yaygın olarak kullanıldığını biliyoruz. Kösem Sultan’ın oğlu Sultan İbrahim’i iyileştirmesi için başvurduğu Cinci Hüseyin Hoca, valideyle oğlunun verdiği yetkiler sayesinde ilmiye hiyerarşisinde yeri olmamasına rağmen Anadolu kadıaskerliğine kadar yükselir ve kadılıkları rüşvet karşılığı satarak büyük bir servete kavuşur. Kösem Sultan’ın bütün bunlardan habersiz olabileceği düşünülebilir mi? Neticede, Sultan İbrahim’in tahtı kaybetmesinden sonra mallarına el konulan Cinci Hoca da katledilir.
* Valide sultanlar Osmanlı’nın son döneminde öne pek çıkmadılar. Haremde bir değişim mi söz konusu?
III. Murad döneminden 17’nci yüzyılın ortalarına kadar olan ve popüler literatürde ‘Kadınlar Saltanatı’ olarak nitelendirilenler kadar olmasa da sonraki validelerin de fırsat buldukça bu gücü kullanmak istediklerine dair işaretler vardır. Gülnuş Sultan ve Pertevniyal bu bağlamda öne çıkar. Halkın, aynen padişahlar gibi, Bezmiâlem ve Pertevniyal’e dilekçe sunduğunu ve bunlara imkân ölçüsünde olumlu cevap verildiğini biliyoruz. Bu gücün etkisizleşmesinin bir nedeni bürokratik farklılaşma ise diğerinin de bazı padişahlar tahta geçtiğinde annelerinin hayatta olmaması.
TEAMÜLLERİ GÖZ ARDI ETMELERİNİN DEVLETE MALİYETİ BÜYÜK
* Valide sultanların Osmanlı’nın yükselmesine ve çöküşüne nasıl katkıları oldu? Bunu örneklerle açıklar mısınız?
Özellikle Nurbanu Sultan ve Safiye Sultan’ın oğullarının iktidarını fiilî olarak paylaşmaları ve kurdukları ekipleriyle devlet işlerini yönlendirmeleri, dönemin aydınlarınca eleştirilir; eksik akıllı olarak nitelendirilen kadınların bu tutumunun sakıncalarına değinilir. 17’nci yüzyılda şehzadelerin sancağa çıkarılması uygulamasına son verilmesi ve Şimşirlik’teki şehzadelerin çocuk yapmasına izin verilmemesi neticesinde küçük yaşta çocuklar tahta geçtiği için bürokratların saraydaki muhatabı ister istemez anneleri, yani valide sultanlar olur. Dönemin aydınlarının ‘padişah-ı mânevi’ veya ‘padişah-ı mecazi’, yani padişah olmadığı halde yetkilerini kullanan kişi olarak nitelediği validelerin iltimas ve rüşvetle makam ve mevkilere ehliyetsiz kişileri getirip bürokratik teamülleri göz ardı etmelerinin devlete maliyetinin büyük olduğu ifade edilebilir.