İran-Irak Savaşı'nda Saddam Hüseyin'in 16 Mart 1988 tarihinde Kürtlere karşı düzenlettiği 'El-Enfal Harekatı' adlı isyanı bastırma operasyonunda 'zehirli gaz' kullanılması sonucunda 3 bin 200 ile 5 bin arasında insan öldürüldü ve 10 bin ile 7 bin arasında sivil yaralandı. İşte, 'Kanlı Cuma' olarak tarihe geçen Halepçe Katliamı hakkında bilgiler...
Irak Yüksek Ceza Mahkemesi'nin 1 Mart 2010 tarihinde 'soykırım eylemi' olarak kabul ettiği Halepçe Katliamı'nda kullanılan kimyasal silahlar nedeniyle bölge halkında komplikasyonlar, çeşitli hastalıklar meydana geldi ve yapılan doğumlar sağlıklı gerçekleşemedi. Saldırı bazı ülkelerde parlamentolar tarafından insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak tanımlanıp kınandı.
HALEPÇE KATLİAMI NASIL OLDU?
Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in 23 Şubat-16 Eylül 1988 tarihleri arasında El-Enfal Harekatı'nı şiddetlendirdiği dönemde mart ayının ortasında İran ordusu Zafer-7 Harekatı adlı genel taarruz başlattı. Celal Talabani liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği'ne bağlı Peşmergeler de İran ordusu ile işbirliği yaparak Halepçe kasabasına girdi ve isyan başlattı.
Saddam Hüseyin, İran ordusunun ilerleyişini durdurmak için Irak Ordusunun Kuzey Cephesi Komutanı olan Korgeneral Ali Hasan al-Majid al-Tikriti'ye (batı medyası tarafından 'Kimyasal Ali' lakabı ile bilinir) zehirli gaz bombalarının kullanmasını emretti.
16 Mart 1988'de zehirli gaz bombalarını taşıyan sekiz MIG-23 uçağı tarafından Halepçe kasabasına bombardıman düzenlendi. Halepçe sakinleri, İran askerleri ve Peşmergelerle birlikte 5 binden fazla insanın öldüğü, 7 binden fazla insanın da yaralandığı tahmin ediliyor. Fakat İran-Irak Savaşı'ndan sonra bölgeye giren yabancılar tarafından bu rakamın daha da büyük olduğu tespit edildi.
Bu katliam Hiroşima ve Nagazaki'den sonra yapılan en vahşi katliam olarak tarihe geçti.
HALEPÇE KATLİAMI'NIN SONUÇLARI
19 Ağustos 1988'de Irak ve İran arasında ateşkes anlaşması imzalandı. Irak ordusu ateşkesten 5 gün sonra Halepçe'yi geri aldı ve bu işgal esnasında 200 sivilin öldürüldüğü iddia edildi.
Süleymaniye Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Fuat Baban, 7 Aralık 2002 tarihli 'The Sydney Morning Herald' gazetesinde yayımlanan 'Experiment in Evil' başlıklı makalesinde, Halepçe'de engelli doğum oranının Hiroşima ve Nagasaki'nin 4-5 katı olduğunu iddia etti. ABD ise bu iddiayı suistimal ederek Zayıflatılmış Uranyum mermilerini kullanmasını meşrulaştırmaya çalıştı.
Saddam Hüseyin, Halepçe Katliamı'nda Kürtlere karşı soykırım yaptığı suçlamasıyla da yargılanırken, Duceyil Katliamı'nda insanlığa karşı işlenen suçlardan da mahkum edildi ve 5 Kasım 2006 tarihinde asılarak idamına karar verildi.
486 KİŞİ HÂLÂ AĞIR HASTA, 142 ÇOCUK BULUNAMADI!
Halepçe katliamında hayatta kalanlara yardım amacıyla kurulan derneğin başkanı olan Lokman Abdülkadir, "Halepçe'deki kimyasal saldırı sonucu hâlâ ağır hasta olan 486 kişi var. Solunum ve görme sorunları yaşıyorlar" diyor. AFP'ye konuşan Abdülkadir'in, "Ne federal yetkililer ne de Kürt yetkililer onlara yardım etmek için bir bakım programı oluşturdu" sözleri dikkat çekiyor. Abdülkadir, korona virüsü salgını öncesinde kendilerine yardım edenin İran olduğunu, Tahran'ın her yıl az sayıda olmakla birlikte, bazı hastaları kabul ettiğini söylüyor.
Halepçeli ailelerin, 'kayıp' çocukları bulma arayışı da sürüyor. Yerel çocuk koruma programının yöneticisi Ayad Arass, "142 çocuk hâlâ kayıp" diyor. Bu çocukların birçoğunun, katliamın ardından yaşanan karmaşa sırasında İran'a kaçıp burada tedavi gördüğü sanılıyor.
"AMELİYAT İÇİN VERİLEN SÖZLER TUTULMADI"
Halepçeli Swiba Muhammed, geçmişte bir dönem adaletin yerine geleceğine inandığını, Saddam Hüseyin ile 'Kimyasal Ali' olarak anılan kuzeni Ali Hasan el Mecid aleyhinde tanıklık yapmak için 2006'daki dava sırasında Bağdat'a bile gittiğini anlatıyor. 60 yaşındaki Muhammed katliamda beş çocuğunu ve gözlerini kaybetmiş... 'Kimyasal Ali'nin, davada 'saldırıyı Irak'ı İran'dan korumak için düzenlediklerini' savunduğu davadan dört yıl sonra asılarak öldürülmesinin kendisine adalet getirmediğini söylüyor. "Yetkililer yıllarca, hayatta kalan çocuklarımın yüzünü nihayet yeniden görebilmem için beni yurt dışında ameliyat ettirme sözü veriyorlar. Ama hiçbirini sözünü tutmadı" diyor.
SİLAH SATAN AVRUPALI ŞİRKETLERE AÇILAN DAVA SÜRÜYOR
Halepçeliler, Saddam Hüseyin'in kimyasal silah depolamasına yardımcı olan Avrupalı şirket ve şahısları mahkemeye de verdi. Ancak katliamda öldürülen kişilerin 5 bin akrabasının 13 Mart 2018'de 25 Avrupa şirketi ile aralarında Iraklıların da bulunduğu şahıslara açtığı davadan henüz somut bir sonuç çıkmadı. Avukatlardan Ayad İsmail, "Şimdiye dek sekiz duruşma yapıldı ve haziranda bir duruşma daha var. Kanıtları görmek istediklerini söyleyen bazı şirketlere de celp gidecek" dedi. Ancak Lokman Abdülkadir, 'zamanın dolmakta olduğuna' dikkat çekti; Saddam Hüseyin'in devrilmesinden bu yana katliamda hayatta kalan 116 kişinin vefat ettiğini söyledi.
ZEHİRLİ GAZ, 'ELMA' KOKUSUYLA GELDİ
16 Mart sabahı kente atılan ilk bombanın sesini duyduklarında kardeşleriyle hızlıca yakınlardaki sigara şirketinin bodrum katına sığınan Halepçe sakini Ümit, uçakların yağdırdığı bombalar altında birçok Halepçeliyle birlikte korku içinde saldırının sona ermesini beklediğini belirtti.
"Uçaklar üzerimize yürüyordu. Çok korkunçtu. Şehre atılan her bombayla evler sarsıldı ve yoğun bir duman şehri kuşattı." diyen Ümit, o anları şöyle anlattı:
"Saat 11.35'te elma ve sarımsağın kokusunun bodrumun tamamına geldiğini iyi hatırlıyorum. Gırtlağımda bir şeyler olduğunu fark ettim. Sanki çok acı bir şey yemiş gibi gözlerim acıyordu. Ellerim gözlerimdeydi. O zamanlar elmanın kokusunun kimyasal gaz olduğunu bilmezdik. Nefes almakta zorlandığımız için bir an önce o bodrumdan kendimizi kurtarmak istedik."
Ümit, sığındıkları bodrum katından dışarı çıktıklarında önce nefes alabildiklerini ancak yavaş yavaş görüş mesafesini kaybetmeye başladığını ve zamanla ise bir karartının gözlerine indiğini söyledi.
"Beyaz bir perde gözlerimi kapattı, dizlerim de titriyordu." diyen Ümit, kimyasal saldırının etkisiyle oradaki bütün insanlar gibi kendisinin de güçsüz hissettiğini ve adım atmakta zorlandığını aktardı.