Murat Ülker, modern yaşamın insan sağlığı üzerindeki paradoksal etkilerini ele aldığı yazısında, sağlıklı olma çabasının nasıl “evrimsel uyumsuzluk” ile sonuçlandığını tartışıyor. Ülker, teknolojik gelişmelerin hızına uyum sağlayamayan insan bedeninin, stres, obezite ve uyku bozuklukları gibi sorunlarla karşı karşıya kaldığını vurguluyor.
İş dünyasının önde gelen isimlerinden Murat Ülker, kişisel bloğunda kaleme aldığı makalede, modern yaşamın insan sağlığı üzerindeki etkilerini ele alarak dikkat çekici bir perspektif sundu. Ülker, Dr. Robert Barrett ve Prof. Louis Hugo Francescutti’nin “Hardwired: Sağlıklı Olma İçgüdülerimiz Bizi Nasıl Hasta Ediyor?” kitabından ilhamla, sağlıklı olma çabalarının insan bedeni için paradoksal sonuçlara yol açabileceğini tartışıyor.
MODERN HAYATIN ‘EVRİMSEL UYUMSUZLUĞU’
Murat Ülker, insanlığın evrimsel süreç boyunca hayatta kalma içgüdüleriyle şekillendiğini, ancak modern dünyanın hızlı değişiminin bu içgüdülerle çatıştığını ifade ediyor. Teknolojik gelişmelerin ve yaşam standartlarındaki artışın fiziksel ve ruhsal sağlığı iyileştirmesi beklenirken, insanların daha stresli, yorgun ve tatminsiz hissetmesinin altında “evrimsel uyumsuzluk” yatıyor. Ülker, bu durumu şöyle özetliyor:
“Bizi hayatta tutmak için milyonlarca yılda gelişen biyolojik içgüdülerimiz, bugün aynı hızla değişen modern dünyaya uyum sağlayamıyor. Bu uyumsuzluk, davranışlarımızın bizi sağlıklı kılmak yerine zarar vermesine neden oluyor.”
SAĞLIKTAKİ GERİLEME: BİLGİ ARTIYOR, SONUÇLAR KÖTÜLEŞİYOR
Ülker’in makalesinde dikkat çektiği bir diğer nokta ise tıbbi bilginin katlanarak artmasına rağmen toplum sağlığındaki genel kötüleşme. Obezite, depresyon, intihar oranları gibi istatistikler, bireylerin sağlık konusunda bilgiye erişimi artsa da bu bilgiyi uygulamada başarısız olduğunu ortaya koyuyor.
ABD örneğinden yola çıkan Ülker, düşük eğitim seviyesindeki bireylerin yaşam süresindeki azalmaya dikkat çekiyor ve şu çarpıcı veriyi paylaşıyor:
“ABD’de yapılan araştırmalar, düşük eğitim seviyesindeki beyazların ortalama yaşam süresinin sadece bir nesilde dört yıl azaldığını gösteriyor. Bu, sağlıkta modern dünyanın çelişkilerinden biri.”
SOSYAL MEDYA VE BİLGİ KİRLİLİĞİ
Ülker, modern iletişim araçlarının, özellikle sosyal medyanın, bireylerin sağlık algısını nasıl şekillendirdiğini sorguluyor. Bilgi kirliliği ve çılgın diyet trendlerinin yanı sıra, sosyal medya beğenileri ve onaylanma arzusunun insan psikolojisi üzerindeki zararlı etkilerine dikkat çekiyor.
“Sağlık bilgisi paylaşımı, genellikle sosyal medyada paylaşanın kendine sağladığı faydayı önceleyen bir hâl aldı. Bu durum kafa karışıklığı, aşağılık duygusu ve kaygıyı artırıyor” diyen Ülker, bilinçli karar verme becerilerinin bu ortamda zayıfladığını vurguluyor.
DOPAMİN VE BESLENME ALIŞKANLIKLARIMIZ
Ülker, insan beyninin evrimsel olarak ödüllendirme sistemine bağımlı hale geldiğini ve bunun modern dünyada nasıl bir tuzağa dönüştüğünü örneklerle açıklıyor. Özellikle şeker, yağ ve tuz içeren gıdaların kolay erişilebilir olması, beynin dopamin salgısını artırarak bireyleri bağımlı hale getiriyor.
“Beynimiz, hayatta kalmamızı sağlayan besinleri arzulamak üzere programlanmıştır. Ancak modern dünyada bu arzular kontrolden çıkıyor ve sonuç olarak tip 2 diyabet, obezite gibi sağlık sorunları artıyor” ifadelerine yer veren Ülker, dengeli beslenme ve bilinçli tüketimin önemini vurguluyor.
UYKUNUN ÖNEMİ VE İHMAL EDİLEN GERÇEKLER
Murat Ülker, makalesinde uykuya da geniş yer ayırıyor. Uykunun fiziksel ve zihinsel yenilenme için temel bir ihtiyaç olduğunu belirten Ülker, modern yaşamın uyku düzenini bozarak bireylerin sağlığını ciddi şekilde tehdit ettiğini dile getiriyor.
“Beynin uykuya ihtiyacı olduğunda, başka hiçbir şeyin önemi kalmaz. Ancak bugün çoğumuz, haber akışlarını takip etmek veya sosyal medyada daha fazla zaman geçirmek için uykumuzu feda ediyoruz” diyen Ülker, bu davranışın uzun vadeli sağlık sorunlarına yol açabileceğine dikkat çekiyor.
GELECEKTEKİ MÜCADELE: HIZLI DEĞİŞİME UYUM SAĞLAMAK
Makalesinin sonunda Ülker, bireylerin modern dünyanın hızlı değişimine ayak uydurabilmesi için kendilerini daha iyi tanıması gerektiğini vurguluyor. Sağlıklı olmanın sadece fiziksel değil, aynı zamanda zihinsel ve sosyal bir süreç olduğunu belirten Ülker, şu çarpıcı cümleyle yazısını sonlandırıyor:
“İçgüdülerimizi anlamak, sağlıklı bilgi süzgeci oluşturmak ve iletişim kirliliğinden sıyrılmak, modern dünyada sağlıklı kalabilmek için atmamız gereken ilk adımlardır.”