Darbe sonrası yapılan soruşturmalar, FETÖ’nün TSK içine gizlenmiş mensuplarını korumak için her yöntemi kullandığını ortaya koydu. Askeri Hakim Albay Filiz Türkoğlu, darbeden tutuklanan dönemin Sahil Güvenlik Ege Deniz Bölge Komutanı Albay Yılmazaraslan’ın akaryakıt kaçakçılığını soruşturunca, eşi görevden alındı.
ÖZEL HABER / HİLAL ÖZTÜRK
FETÖ’nün kanlı darbe girişiminden sonra yapılan soruşturmalar, örgütün TSK içinde gizlenen mensuplarını korumak için, baskı, sindirme ve sürgün gibi yöntemler kullanarak kendilerinden olmayanları sistem dışına nasıl ittiğini ortaya çıkardı. Çarpıcı örneklerden biri de Ankara Başsavcılığı’nın soruşturmasındaki tanıklardan İzmir Güney Deniz Saha Komutanlığı’nda Yardımcı Askeri Savcı olarak görev yapan Deniz Hakim Albay Filiz Türkoğlu’nun ifadesiyle tespit edildi. Türkoğlu darbeden sonra tutuklanan ve TSK’dan ihraç edilen FETÖ şüphelisi dönemin Sahil Güvenlik Ege Deniz Bölge Komutanı Kurmay Albay Murat Yılmazaraslan hakkında, bir akarkayıt kaçakçılığı soruşturmasında mesleki nüfuz kullandığı iddiasıyla soruşturma başlattı ve erdandan dava da açan savcının eşi sürgün edildi.
Askeri Savcı Yardımcısı Türkoğlu darbe girişimi soruşturmasında verdiği ifadede şunları anlattı: “Sahil Güvenlik Ege Deniz Bölge Komutanlığının bir botunda meydana gelen akaryakıt kaçakçılığına ilişkin yaptığım bir soruşturma sırasında dinlediğim tanık ifadelerinde o tarihlerde Yılmazarslan’ın memuriyet nüfuzunu suistimal etmek suçunu işlemiş olabileceğine ilişkin bilgiler verildi. Komutanlıktan soruşturma talep ettim. Komutanlıkça verilen soruşturma emri üzerine Yılmazarslan hakkında yaptığı soruşturma neticesinde kendisi hakkında memuriyet nüfuzunu suistimal etmek suçundan iddianame düzenleyerek kamu davası açtım. Bu olay esnasında eşim Sahil Güvenlik Yüzbaşı Volkan Türkoğlu Sahil Güvenlik Ege Deniz Bölge Komutanlığı emrinde Harekat Şube Müdürü olarak görev yapıyordu. Yılmazarslan kendisinin amiriydi. İddianame düzenleyerek dava açtıktan çok kısa bir süre sonra eşim bir mesaj emriyle bulunduğu görevden İzmir Gaziemir Sahil Güvenlik Hava Komutanlığına atandı. Aslında askeri teamüllere göre hakkında dava açılan kişinin kızak bir göreve atanması gerekirken eşim adeta cezalandırılırcasına kızak bir göreve çekildi.”
Türkoğlu kendisiyle ilgili meslek hayatı boyunca atamalarının FETÖ’cü yapılanma tarafından özellikle yapıldığını, bu atamaları yapanlar tarafından sürekli kızak görevlerde tutulduğunu da belirterek “İzmir casusluk davası olarak bilinen davada mağdur olarak gösterildim. Bu davanın sanıkları arasında adımın geçtiği bir fiş kaydının elektronik posta ile iletildiği öne sürüldü. Bu fiş kaydını İzmir Casusluk davasını kurgulayanların şahsıma yönelik tehdidi olarak algıladım” dedi.
KARARGÂHI DİNLEYEN ‘KULAKLAR’ FİRARDA
Genelkurmay Karargahı’nda FETÖ adına dinleme yapan ve Orgeneral Hulusi Akar’ın odasına dinleme cihazı yerleştiren emir astsubayların firarda olduğu ortaya çıktı. Soruşturmalar bu kişileri yönlendiren örgütün ‘abileri’nin de kayıp olduğunu gösterdi. Dinleme yapan bu isimler astsubay Serhat Pahsa ve Şener Doğrugören. Ankara Başsavcılığı’nın hazıladığı çatı iddianamede bu kişiler sanık.
Rütbeleri astsubay olan bu iki isim, FETÖ’nün Genelkurmay karargâhındaki ‘gözü’-’kulakları’. Bu iki ismin FETÖ için önemini 15 Temmuz’dan sonra tutuklanan ve itirafçı olan Genelkurmay Başkanı’nın emir subayı Levent Türkkan deşifre etti. Türkkan ifadesinde, Hulûsi Akar’ın emir subayı olduktan sonra örgütün dinleme işini Serhat Pahsa ve Şener isimli Başçavuşa yaptırdığını itiraf etmişti. Astsubaylar Pahsa ve Doğrugören, 15 Temmuz girişimine kadar Genelkurmay Başkanı Org. Akar’ın emir astsubayı olarak görev yaptı. FETÖ ile bağlantıları tespit edilen bu iki astsubay, “Hulûsi Akar’ın odasına her gün kayıt cihazı yerleştirdikleri, gün içinde yapılan görüşmelerin kaydedilmesinin ardından cihazın alınarak ‘örgütte kendilerinden sorumlu’ abilere verdikleri belirlendi.