Gazze Şeridi'nde İsrail ordusu tarafından bir süre alıkonulan Filistinli Fatma Tambura, gözaltında yaşadığı işkence ve aşağılamayı anlatırken, "İsrail askerleri, İsrail bayrağını öpmeyi kabul etmediğim için beni ağır şekilde darp ettiler" dedi.
İsrail ordusu, 7 Ekim 2023'ten beri saldırılarını sürdürdüğü Gazze Şeridi'nin kuzeyine girip, sığınma merkezleri olarak kullanılan okul ve hastanelere baskınlar düzenleyerek aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu Filistinlileri gözaltına aldı.
Filistinli Fatma Tambura da, Gazze Şeridi'nin kuzeyine karadan girmeye başladığı ilk günlerde Gazze kentinin Şeyh Rıdvan Mahallesi'nde yer alan Amr bin As Okulu'na baskın yapan İsrail güçleri tarafından alıkonuldu. İsrail'deki hapishanelerde yaklaşık 2 ay tutulan Tambura, Gazze'deki sığınma merkezinden alıkonulduktan sonra yaşadığı işkence dolu günleri anlattı.
'GİYSİLERİMİZİ ÇIKARTTILAR'
Amr bin As Okulu'na 24 Aralık'ta zırhlı araçlarla baskın düzenleyen İsrail askerleri tarafından alıkonulduklarını dile getiren Tambura, "Askerler herkesi silahla tehdit ederek okul binasından çıkarıp bahçede topladı. Erkekleri kadın ve çocuklardan ayrı bir yerde topladılar ve iç çamaşırları dışındaki giysilerini çıkarmaya zorladılar" dedi.
Daha sonra herkesi gruplar halinde Şeyh Rıdvan Mahallesi'ndeki Takva Camisi'ne doğru yürüttüklerini anlatan Tambura, İsrail ordusunun ağır bombardımanı nedeniyle enkaza dönüşen Şeyh Rıdvan Mahallesi'nde oluşturulan çukur ve topraktan bariyerler arasında Takva Camisi'ne kadar yürütüldüklerini söyledi.
Tambura, İsrail güçlerinin üst araması ve soruşturmaya almak üzere herkesin Takva Camisi'ne girmesini istediğini, bazılarını da doğrudan zırhlı araçlara bindirerek gözaltına aldığını belirterek "Yol boyunca çocuklarım yanımdaydı ancak eşimin giysileri çıkarılmış halde Takva Camisi'ne girmesini isteyen askerler, beni çağırarak kimliğimi alıp camiye tek başıma girmemi istediler" diye konuştu.
11 GÜN İŞKENCE VE AŞAĞILAMA
Filistinli kadın, sözlerine şöyle devam etti:
"İsrail askerleri, adet döneminde olduğum halde onların önünde iç çamaşırlarımın tümünü çıkarmamı istedi ve başörtümü zorla çektiler. Daha sonra hakaret ederek elektronik cihazla üstümü aradılar ve cihazı vücudum hassas bölgelerine vurdular.
Üst aramasından sonra kıyafetlerimi giyince askerler beni camiden çıkardılar. Ellerim kelepçeli ve gözlerim kapalı halde şiddet kullanarak beni askeri araca bindirdiler."
Hayatının en zor anlarını yaşadığını anlatan Tambura, "Beni araca bindirdiklerinde kocam ve çocuklarımın akıbetini sordum. Bunun üzerine askerlerden biri yüzüme bağırarak susmamı ve sadece emirlere uymamı söyledi." ifadelerini kullandı.
Havaların yağışlı ve çok soğuk olduğu o gün diğer kadınlarla İsrail'deki askeri bir hapishaneye nakledildiklerini aktaran Tambura, "Gece saatlerinde ulaştığımız askeri hapishanede tam 11 gün kaldım. Burada kaldığım süre boyunca işkence, aşağılama ve sürüklenmelere maruz kaldım." dedi.
'ZORLA İSRAİL BAYRAĞI ÖPTÜRÜYORLARDI'
İsrail'in askeri hapishanesinde maruz kaldığı işkenceleri anlatmaya devam eden Filistinli kadın, şunları aktardı:
"Askerler tutuklu kadınların ellerini ve ayaklarını uzun süre bağlı bırakıyordu ve onları darbederek işkenceye tabi tutuyordu. Askerler ayrıca, soruşturmalar sırasında tutuklu kadınların başörtüsü ve giysilerini çıkararak zorla İsrail bayrağını öptürüyorlardı."
İsrail ordusunun soruşturmalarda kendilerine Hamas ve diğer Filistinli direniş gruplarıyla ilgili sorular sorduğuna dikkati çeken Tambura, "İsimler de soruyorlardı. Bilgimiz olmadığını söylediğimiz her yanıttan sonra bizleri çok ağır küfürler eşliğinde darbediyor ve işkenceye tabi tutuyorlardı." ifadelerini kullandı.
Hapishane çok soğuk olduğu halde kendilerine hiçbir örtü verilmediği gibi ince bir elbise dışında iç çamaşırları dahi giymelerine izin verilmediğini belirten Tambura, hapishanede başörtü takmalarının tümüyle engellendiğini kaydetti.
Askeri hapishanede 11 gün kaldıktan sonra Hayfa kentindeki Ed-Damun Hapishanesine götürüldüğünü aktaran Tambura, burada ise 47 gün tutulduğunu şu sözlerle aktardı:
"İsrail askerleri, kadın tutukluları herkesin önünde soyunmaya zorladılar ve ahlak dışı bir yöntemle üst aramasından geçirdiler. Herhangi bir bilgi vermememiz durumunda 5 yıl hapis cezasıyla bizleri tehdit ettiler.
Kadın askerler de uyumamızı engellemek için gece yarısı bizleri uyandırırlardı. Hücreden çıkmamız ve tuvalet için günde sadece bir saat izin veriyorlardı."
TAMBURA'NIN SERBEST KALIŞI
Damun Hapishanesi'nde 47 gün kaldıktan sonra serbest kalacağı bilgisinin kendisine iletildiğini belirten Tambura, askerlerin kendisine serbest kalacağı ve Gazze Şeridi'ne geri döneceğini söylediklerini aktardı.
İsrail askerlerinin serbest kalacaklarına dair haber verilen kadın tutukluları otobüslere bindirerek başka bir askeri hapishaneye naklettiğine işaret eden Tambura, şunları kaydetti:
"Bizleri güneydeki Antut Hapishanesine götürerek soğukta bıraktılar. Askerler, akşam saatlerinde ulaştığımız Antut Hapishanesinden 2 veya 3 saat içinde buradan hareket edeceğimiz yönünde bize yalan söylediler. Ellerimizi ve ayaklarımızı sıkı şekilde bağladıktan sonra gece yarısı bizi oradan yola çıkardılar."
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Kerem Ebu Salim Sınır Kapısı'na sabah saat 09.30 civarında ulaştıklarını vurgulayan Tambura, İsrailli askerlerin yol boyunca otobüste elleri ve ayakları bağlı halde kendilerini darbettiği ve hakaretlerle işkenceye maruz bıraktığını belirtti.
Kerem Ebu Salim Sınır Kapısı'nda salıverildiklerini dile getiren Tambura, buradan Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) görevlileri tarafından karşılanarak Refah kentine getirildiklerini ifade etti.
AİLESİNDEN HABER ALAMIYOR
İsrailli kadın askerin kendisini tehdit ederek çocuklarının olmadığını ve onları göremeyeceğini söylediğini aktaran Tambura, Kızılhaçı arayıp eşi ve çocukları hakkında bilgi almaya çalıştığını belirtti.
Eşinin adını ve kimlik numarasını verdiğini ancak şu ana kadar kayıtlarında böyle bir ismin olmadığı bilgisini aldığına işaret eden Tambura, "Bana eşimin esir olup olmadığını öğrenip bilgi vereceklerini ancak bunun bir hafta sürebileceğini söylediler. Ben bu tarafta, eşim ve çocuklarım öbür taraftalar. Yani sanki hala cezaevindeyim" ifadelerini kullandı.