Yazar Irmak Zileli ‘Son Bakış’ romanında Türkiye’de kaçak işçi olarak çalışan Gürcistanlı bir balerin olan Tina’nın “Ben onlardan biri değilim, ama hiç kimse de değilim, biriyim. Herhangi biri ama biriyim işte” çığlığıyla göçmenlerin kimlik mücadelesine dikkati çekerek okuyucuya ‘ötekileştirenlerden’ olup olmadığını sorgulama fırsatı sunuyor.
SEDAT PALUT
Hayatım film şeridi gibi gözümün önünden geçti.” Hayatta kalınan bir kazanın ya da ölüme yakın farklı bir korkunun ardından söylediğimiz bir cümledir bu. Bu, çok kısa bir zaman dilimidir. An’da denilebilir belki. Zaman, 24 saatlerin toplamı olarak âdemoğluna bahşedilmiştir. Lakin zaman dediğimiz mefhum her insan için aynı yoğunlukta geçmiyor, aynı derecede algılanmıyor. Bir futbol maçının bitmek bilmeyen uzatma dakikaları, hastane koridorunda eşinin doğumunu bekleyen bir adamın bekleyişi ya da yıllar sonra çocukluk arkadaşlarıyla bir araya gelen birisinin zamanın geçmemesi için ettiği dua. Ha, bir de son nefesini vermeden önceki dakikalar. Ölüme ramak kala.
Eşik adlı romanı ile 2012 Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazanan Irmak Zileli, Everest Yayınları arasından çıkan son romanı ‘Son Bakış’ ile geçmişini kısacık zaman diliminde sorgulayan bir kadını, Tina’yı anlatıyor bize. ‘Son Bakış’ romanı Gürcistan’dan Türkiye’ye giriş yapmış, konuşma yetisini yitirmiş ve yatalak bir kadına bakıcılık yapan ve Türkiye’de kaçak işçi olarak çalışan Tina’yı anlatıyor. Tina bakıcılık yaptığı evin anahtarını içeride unutur. Anahtarı alabilmek için kimseden yardım istemez. Çareyi çatıya çıkıp oradan balkona geçmekte bulur. Fakat planı oldukça kusurludur. Çatıdan düşer. Roman, Tina’nın bu düşüş anıyla başlayıp, hem zaman hem de mekân olarak geçmişe yolculuğu ile devam ediyor. Aslında bir balerin olan Tina, sanatçı duyarlılığı ile geçmişe yolculuk ediyor. Bu hikâye içinde Sovyetler Birliği’nin dağılması da var, ‘Gül Devrimi’ de… Ailesinin Stalin kamplarında yaşadıkları da… Fakat kitap politik bir eksende ilerlemiyor. Yazar, Tina’yı bu olayların odağına yerleştirerek toplum içindeki bireyi anlamamıza yardımcı oluyor. Bu Zileli’nin genel olarak tercih ettiği bir tarz. Bunu diğer romanlarında da görüyoruz. Tina politik bir figür de değil. “Politika iyi değil, politika ayırır; böler insanı” (S.11) diye düşünüyor. Bu eksende şu soruyu sormayı da ihmal etmiyor: “Bizi parçalara ayıran nedir? Politika mı, öfke mi?” Bunu sadece yaşadıklarına değil, içinde bulunduğu dünyaya soruyor.
İnsan farklı bir coğrafyaya ‘zorunda’ kalıp göçünce içinde bulunduğu yaşam koşulları daha çok ‘öteki’ üzerinden tanımlanıyor. Savaştan kaçan Suriyelilerle ilgili günümüzdeki bakış açısı malum. Tina da bu durumu yaşıyor. İktidar ve Ortodoks hâkim düzen içinde öteki kalan Tina, mahalle bakkalından, sürekli gittiği kafeye ‘biri’ olduğunun ispatı derdinde. “Ben onlardan biri değilim, ama hiç kimse de değilim, biriyim. Herhangi biri ama biriyim işte.” Bunu yapmaya çalışırken Tina’nın hem bireysel hem de toplumsal yalnızlığına tanıklık ediyoruz. Bu da onun dünyasını gittikçe küçültüyor.“Dokunmaya korkuyorlar. Dokunurlarsa üzerlerine bir şey bulaşabilir çünkü.” (S.14) Tina’nın etrafında toplanan insanlar üzerlerine “insanlık” bulaşacağından tedirgin oldukları için yardım edeceklerine, Tina’nın geçmiş hayatındaki filmine, yaşadıklarını sorgulamasına adeta çekirdek çıtlayarak eşlik ediyor, dedikodu yapıyor. Burada modernleşmenin, şehirleşmenin olumsuz tarafını da görüyoruz. Sağlıklı modernleşemeyen toplumların karşılaştıkları ‘farklılığı’ hemen ‘öteki’ olarak kodlayıp ona göre gard aldıklarını söylemek mümkün. Bu öteki ile iletişim kurmaktan daha güvenli bir durum zira. Konuşmamak, muhatap olmamak şehir insanı için en güvenli yollardan biri. Bu açıdan bakarsak insanlar birbirlerinin hikâyelerini dinlemekten ve bilmekten uzak. Birbirlerini dinlemeye tahammülleri yok.
Zileli, Tina’nın hikâyesini anlatırken diğer romanlarında da yaptığı gibi başka hikâyeleri kahramanın hikâyesine eklemliyor. Bu ustaca yapıldığı için hikâyenin gerilimi düşmüyor. Aksine hikâyeyi zenginleştirip çoğaltıyor. Zile’nin ‘Son Bakış’ı çağımızın önemli sorunlarından iletişimsizlik, göçmenlik ve bunun meseleleri üzerine yazılmış başarılı bir iç döküş.