Günümüzün en çok konuşulan konularından biri de yiyecekler... Her şey pakete girmişken, katkı maddesi sanayisi bu kadar gelişmişken sağlığımızı nasıl koruyacağız? İngiltere’nin ünlü beslenme uzmanları mutfaklarına asla sokmadıkları yiyecekleri açıkladı. Listede domates konservesi, kahverengi pirinç, glutensiz ürünler de var...
Yiyeceklerle ilgili her gün yeni bir araştırma yayınlanıyor, yeni bilgiler ortaya çıkarılıyor, dün “Mutlaka yiyin” denilen gıda, ertesi gün “Sakınmanız gerek” diye etiketlenebiliyor. Bazen tereyağı sanık sandalyesine oturtuluyor, bazen yumurta, bazen de bal... Peki acaba bu araştırmalar ışığında beslenme uzmanları hangi yiyecekleri mutfaklarına asla sokmuyor. İngiliz Daily Mail gazetesinde yayımlanan haberdeki liste sizi şaşırtabilir.
Glutensiz gıdalar: Patrick Holford, çölyak hastası olsun olmasın glutensiz beslenmenin dünyada dalga dalga yayıldığını belirterek asıl problemin gluten değil modern buğday olduğunu söylüyor. Holford, şöyle devam ediyor: “Buğday, bazı kişilerde sindirim problemlerine neden oluyor, oysa bugün kullandığımız eski bir buğday olan kamut değil. Hassas bağırsak sendromu olan kişiler kamut yediğinde iyi ama modern buğday sorunlara yol açıyor. Çünkü modern buğdayın kompozisyonunu değiştirdik.”
Soya sütü: Henrietta Norton, süt ve yoğurdun tüketiciye ulaşmadan önce çok işlendiğini söylüyor ama soya sütünün protein sindirimini ve pankreas işlevini engelleyebilecek tripsin içerdiğini söylüyor. Norton “Ayrıca, soya sütü, çinko, demir, kalsiyum ve magnezyum gibi anahtar minerallerin emilimini engelleyebilecek fitik asit de içeriyor. Oysa bu minerallerin son ikisi, ironik olarak soya tüketiminin sıklıkla önerildiği menopoz sonrasında çok önemli” diyor. Norton, pastörize edilmemiş süt ürünlerini tercih ediyor ama bunu hamilelere önermiyor.
Kahverengi Pirinç: Özellikle kahverengi olanı... Gabriela Peacock, gerekçesini şöyle açıklıyor: “Pilav ve pirinç ürünlerini düzenli olarak büyük miktarda yemek sağlık açısından riskli. Organik veya inorganik pirinç sulu ortamlarda yetiştirildiği için diğer tahıl ürünlerinden 10 ile 20 kat daha fazla arsenik içeriyor.” Peacock kahverengi pirincin ise kabukları nedeniyle beyaz pirinçten daha fazla arsenik içerdiğini belirterek “Pirinci pişirmeden önce daima iyice yıkayın ve pişirirken bol miktarda su kullanın” diyor.
Pastörize peynir: Eve Kalinik, sadece pastörize edilmemiş peynir yediğini belirterek, zira bunun bir diliminin probiyotik açıdan faydasının yüksek olduğunu söylüyor. Pastörize edilenlerin ise ısı ile işlem gördüğünü ve bundan bağırsaklar için önemli doğal mikrobik faydaları elde edilemediğini kaydediyor. Kalinik’in tercih ettiği peynirler keçi peyniri ve parmesan.
Probiyotik yoğurt: Probiyotikler, ‘canlı kültürler’ veya ‘iyi / dost bakteriler’ olarak da bilinir ve sindirim sistemi için mükemmeldir. Bağışıklık sistemi hücrelerinin çoğunluğu sindirim sisteminden gelir, bu nedenle bağışıklık sistemi ve bağırsak sağlığınız için çok önemli. Shona Wilkinson, probiyotik yoğurtların genelde şekerli olduğunu belirterek bunun probiyotikleri öldürdüğünü söylüyor.
Ayçiçek yağı: Dale Pinnock, genelde trans ve doymuş yağlarla ilgili tartışmaların yapıldığını belirterek asıl konunun yağ asitleri olduğunu kaydediyor. Pinnock “Ayçiçek, soya, kanola gibi bitkisel yağlar omega 6 yağ asitleriyle paketlenmiştir. Bunlar sağlığımız için az miktarda önemli ancak ihtiyacımız olan küçük miktarı aştıkça tehlikeli olur. Zamanla dokularda hasara neden olabilen ve kardiyovasküler hastalık ve diğer dejeneratif koşullarla bağlantılı iltihaplanmaya yol açabilirler. Bu tür yağları tüketmesek potansiyel olarak zararlı maddelerin alımını çok düşük tutuyoruz. Bunun yerine, zeytin yağı veya tereyağını tercih edin. Zeytinyağının ısınması durumunda tehlikeli olduğuna dair her şeyi unutun. Normal ocak üstü pişirme esnasında ulaşılan sıcaklık derecelerinde mükemmeldir” diyor.
Kafeinsiz ürünler: Caroline Skirrow, bir ürünün kafeinsiz yapılırken metilen klorür ve etil asetat gibi kimyasal çözücü kullanıldığını söylüyor. Her ikisinin de gıda işleme maddeleri olarak sıvı formdayken güvenli kabul edildiğini belirten Skirrow “Ancak ciltle teması açısından oldukça toksiktirler ve uzun süreli kullanımın etkisini henüz bilmiyoruz” uyarısında bulunuyor. Skirrow’un önerisi şöyle: “Kimyasal olarak manipüle edilen gıdalar ve ürünler bombardımanına tutulduk. Giderek artan ‘zehirli yük’ sağlığımızı etkiliyor. Benim temel prensibim, her türlü sentetik katkıyı kullanmaktan kaçınmak ve mümkün olduğunca daha az işlenmiş olanı tercih etmek. Eğer kafein kısıtlamasına (örneğin gebelik, hipertansiyon, uykusuzluk) ilişkin tavsiyede bulunuyorsam bazı bitki çaylarını öneriyorum.”
TENEKE KUTUDA DOMATES KONSERVESİ
Rosemary Ferguson önermiyor. Nedenini ise şöyle açıklıyor: “Domateslerin asit oranı yüksek seviyededir ve şahsen, bunun kutunun metalinde korozyona neden olabileceğinden endişe ediyorum. Bu da metal zehirlenmesinin olası riskini arttırıyor. İçi plastikle kaplı kutular da iyi olmayabilir. Eğer kutunun astarı plastikse domateslere sızabilir ve bu da muhtemelen endokrin sistemine müdahale edebilir. Cam içinde satılanı tercih edebilirsiniz.”
ÇİĞ KIVIRCIK LAHANA
Dr. Marilyn Glenville, salatalardan meyve sularına kadar her yerde kullanılan lahana veya diğer turpgil sebzelerin (brokoli, Brüksel lahanası, karnabahar, kuşburnu) düzenli olarak çiğ yenilmeyeceğini söylüyor. Glenville “Bu sebzeler goitrojenler (tiroit işlevini etkileyebilecek maddeler) olarak sınıflandırılır. Zayıf bir tiroidin anlamı kilo almak anlamına gelebilir, çiğ lahana aslında kilo sorununuza katkıda bulunabilir! Uyarımız özellikle erkeklerden daha tiroit sorunlarına maruz kalma ihtimali olan kadınlara yönelik. Bu sebzelerin yararını görmek için çiğ yerine pişirerek tüketin. Ama bunu buğulama şeklinde yapın” diyor.
MİKRODALGADA YAPILAN POPCORN
Bu öneri Jackie McCusker’dan geliyor. McCusker genelde sağlıklı ve az yağlı bir atıştırmalık olarak görülse de mikrodalgada yapılan versiyonundan kaçınılması gerektiğini söylüyor. Bunun nedeni ise toksik perflorlu bileşiklerle (PFC) kaplı ambalajlarda satılması. McCusker “PFC, 60 yıldan daha uzun süredir yapışmaz tava ve gıda paketlemesinde kullanılıyor. Ancak Danimarka’da yapılan araştırmalara göre bu madde kanserojen; kardiyovasküler hastalıklar ve tiroit sorunlarına neden olabiliyor” diyor.