Yunanistan, demokrasinin doğum yeri ve simgesi. Ülkede yaşayan halkın, özellikle de politikacıların iliklerine kadar işlemiş olan bu kavram, son dört senede iki kere Yunanistan’ı Avrupa ile karşı karşıya getirdi. Her ikisinde de Avrupa, para için, demokrasinin beşiği Yunanistan’ın kriz zamanı referanduma gitmesine tepki gösterdi.
İnsanlık tarihinde demokrasinin temelleri yüzyıllar önce Yunanistan’da atıldı. Demos (halk) sözcüğü ile kratos (egemenlik) bu ülkede birleşti ve yüzyıllardır dünya politikasında büyük önem taşıyacak olan “demokrasi” kavramı bu ülkede ortaya çıktı. Eski Yunan, demokrasinin isim babası olurken aynı zamanda kavramın ilk ve örnek olarak uygulanmaya başladığı yer olarak da hafızalara kazındı. Bir diğer deyişle, Yunanistan, geçmişten günümüze hep “demokrasinin beşiği” olarak tanımlandı.
Demokrasi yani halkın egemenliği, yüzyıllardır ülke yönetiminin en ideal şekli olarak öne çıkarılırken, kimi zaman teori ile pratik arasında farklar oluştu, demokrasi sekteye uğradı, kimi zaman da tam uygulanacakken birilerinin çıkarlarına uymadı ve engellenmeye çalışıldı. Bu durum, çok yakın geçmişte uluslararası arenada ciddi bir ekonomik kriz yaşayan Yunanistan ile Avrupa arasında gerçekleşti. Hem de bir değil, iki defa…
2010 yılında Papandreu AB ve IMF ile anlaştı
2008 yılında dünyada, 2009 yılı başında da Yunanistan’da büyük bir ekonomik kriz patlak verdi. Yunanistan’daki kriz tamamen yanlış bir hesaplamanın kaçınılmaz sonuydu çünkü o zamana kadar yüzde 6,7 olduğu sanılan bütçe açığı/GSYİH oranı aslında bunun iki katı kadardı. Ülkede krizin derinleşmesini ve diğer ülkelere sıçramasını engellemek için ücretler düşürüldü, vergiler artırıldı ve daha birçok şey yapıldı. Fakat halkın tepkisinden ve siyasi istikrarsızlıktan da kaçılamadı. Kriz, iktidar partilerini tek tek devirdi. Hatta bir süre demokrasi rafa kaldırıldı ve teknokrat hükümetleri bile kuruldu.
2 Mayıs 2010 tarihinde Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu, Yunanistan’daki ekonomik sıkışıklığı çözmek için Avrupa Birliği (AB) ve Uluslararası Para Fonu (IMF) ile anlaştı. Bu anlaşma, Yunanistan’a yönelik kurtarma paketinin önünü açarken, Papandreou, 110 milyar euroluk paket karşılığında üç yılda 30 milyar euroluk ekstra bütçe kesintisini kabul etti. Bunun hemen ardından kamu sektörü çalışanları 48 saatliğine genel greve giderken, bir banka ateşe verildi ve bu, üç kişinin ölümüne yol açtı. Fakat olaylar otoritelerin tavrını değiştirmedi ve 6 Mayıs 2010 günü Yunan Parlamentosu kemer sıkma paketinin uygulanmasına yönelik yasa tasarısını onayladı. Bunun ardından Yunanistan’a 5.5 milyar dolarlık kredi verildi.
Kemer sıkma önlemleri kabul gördü
Yunanistan’daki ekonomik krizin Euro Bölgesi’ne yayılmaması gerekiyordu. Böyle bir riske engel olmak için Avrupa Birliği Maliye Bakanları, 1 trilyon dolarlık bir “acil güvenlik ağı” oluşturmaya, IMF de bu pakete 250 milyar euro destek vermeye karar verdi.
7 Haziran 2010’da, Yunanistan Parlamentosu, AB ve IMF ile olan anlaşmasında büyük önem taşıyan ve erkeklerde olduğu gibi kadınlarda da emeklilik yaşını 65’e yükselten tasarıyı ele aldı. Bundan yaklaşık bir yıl sonra AB ve IMF, Yunanistan’a ekonomik önlemler alması için baskı yapmaya başladı. Yunanistan da bunun üzerine, 2015 yılına kadar geri ödemesi gereken borçları için 50 milyar euroyu toparlayabilmek üzere özelleştirmelere başladı. Ardından ülke, 6 milyar 480 milyon euro tasarrufa gidebilmek için bütçe kesintilerine devam etme kararı aldı.
29 Haziran 2011 tarihinde, Papandreu’nun kemer sıkma önlemleri parlamentoda 155’e 138 oyla kabul gördü ve ülkenin yurtdışından alacağı para yardımlarının önü açılmış oldu. Yaklaşık bir hafta sonra IMF, Yunanistan’a 3 milyar 200 milyon euro ödeme yapacağını duyurdu. Bunun ardından da Euro Bölgesi’nde Yunanistan’a yapılacak 50 milyar euroya ilave olarak, 2014 yılı ortasına kadar 109 milyar euroluk bir yardım paketi de kabul gördü.
Papandreu, 2011'de kurtarma paketi için referanduma gidilmesine karar verdi
Papandreu referanduma gitmeye karar verdi
Bu kadar yardımın karşılığında, Yunanistan kreditörlerin kendisinden beklediklerini yapmaya başladı. Kamu maaşlarını yüzde 20 oranında kesti, emlak vergisi kanunu çıkardı, bütçe kesintileri ve vergilerde artış için görüşmeler hızlandı. Fakat yine de hedeflenen bütçe açığı yakalanamadı. Bunun sonucunda da 30 bin kamu çalışanı işten çıkarıldı. Birçok şehirde hükümet karşıtı gösteriler düzenlendi.
27 Ekim 2011’de, Euro Bölgesi Yunanistan’ın borç yükünün azaltılması için yeni bir plan ortaya koydu, Yunanistan’ın alması gereken tedbirler sürekli artıyordu. Bundan tam dört gün sonra Papandreu, AB tarafından oluşturulan kurtarma planı için halka referandum çağrısında bulundu çünkü ona göre, Yunanistan “kritik bir yol kavşağında” idi ve ülkeyi borç batağı ile iflasın eşiğine getiren siyasi sistemde acilen bir değişiklik yapılmalıydı.
Bu karar, uluslararası yatırımcıları şoke etti, Avrupa borsalarında yüzde 7’ye varan büyük düşüşler yaşandı. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’ndaki (İMKB) kayıplar yüzde 3’ün üstüne çıktı. Bu sırada euro, dolar karşısında 1,3609’a geriledi, yurtiçinde de dolar 1,8 lira seviyesine dayandı.
Papandreu’nun referandum kararı Yunan hükümeti tarafından desteklenirken, 2 Kasım 2011 tarihinde Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Yunanistan’ın Başbakanı’na Euro Bölgesi ile ilgilli kesin karar verilmeden Yunanistan’a herhangi bir yardımda bulunulamayacağını açıkladı. Bundan iki gün sonra Avrupa’dan gelen baskıya dayanamayan Yunan Hükümeti referandumdan vazgeçti.
Juncker: Yunanistan bu planı reddederse iflasa gider
Öte yandan, Eurogroup Başkanı Jean-Claude Juncker, Yunanistan için hazırlanan mali yardım planının ülkede yapılacak bir referandumla reddedilmesi halinde ülkenin iflasa gideceğini savundu. Bununla birlikte, Juncker, Papandreu’nun böyle bir kararı almadan “Avrupalı meslektaşlarına danışması” gerektiğini sözlerine ekledi.
Euro Bölgesi maliye bakanlarından oluşan Eurogroup'un Başkanı Jean-Claude Juncker, Yunanistan için hazırlanan mali yardım planının olası bir referandumda reddedilmesi halinde ülkenin iflasının göz ardı edilemeyeceğini söyledi. Juncker, Papandreu'nun referandum kararını 'Avrupalı meslektaşlarına danışmadan' aldığını ifade etti.
Aynı film ikinci kez izleniyor
Yunanistan’ın 2015 yılı Ocak ayından bu yana yaşadıkları, ülkenin 2010-2011 yıllarda yaşadıklarından aldığımız kesittekilerin bir tekrarı, hatta aynısı. Bütün dünya, Avrupa ve Yunanistan aynı filmi tekrar seyrediyor gibi çünkü Yunanistan 2009 yılında krize girdiğinden bu yana ikinci kez bir Yunan başbakanın referanduma gitmesi Avrupa’yı rahatsız ediyor. Daha doğrusu, kreditörleri AB, Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve IMF’yi.
Avrupa Merkez Bankası ve IMF’in verilerine göre, Yunanistan’ın toplam 320 milyar euro bulunuyor. Bu da milli gelirin yüzde 177’sine denk geliyor. Yunanistan’ın kurtarma paketine ait 240 milyar euro, Almanya’ya 56 milyar euro borcu bulunuyor. Bununla birlikte veriler, Yunanistan ekonomisinin 2008’den bu yana yüzde 25 küçüldüğünü ve işsizlik oranının yüzde 25’i aştığını gösteriyor.
Yunanistan için süre uzatılmayacak
Ülkenin 7,2 milyar euroluk krediye ulaşabilmesi ve IMF’ye olan 1.5 milyar euroluk borcunu ödeyebilmesi için 30 Haziran’a kadar kreditörleriyle anlaşması gerekiyor. Söz konusu tarihe çok kısa bir süre kala tablo hiç de anlaşma olabilecekmiş gibi gözükmüyor. Son olarak Cuma günü AB ile yapılan müzakereler tıkanma noktasına gelmiş ve Yunanistan Başbakanı Çipras, Bakanlar Kurulu’nu toplayarak 5 Temmuz’da kreditörlerinin önerileri için referandum kararı almıştı.
Atina’nın bu kararının ardından dün Euro Bölgesi Maliye Bakanları Yunanistan’ın kurtarma programını uzatmayı reddetti. Bundan sonra Yunan bankalarına acil nakit akışının devam edip etmeyeceğine ilişkin karar, bu fonları sağlayan Avrupa Merkez Bankası tarafından verilecek.
Brüksel’de ise, görüşmeler Yunanistan olmadan halen devam ediyor. Yetkililer Yunanistan referandumundan “hayır” çıkarsa ne yapacaklarını tartışıp, Euro Bölgesi için B planı hazırlıyorlar.