Şelale Parkı
İnsan otuzlu yaşlarının ortalarına yaklaşırken şöyle sakin bir köşede oturup bütün yaşanmışlıkları temize çekmek istiyor.
Hani bazen bir evden başka bir eve taşınırsınız yahut bir eşya değişikliğinde artık unuttuğunuz ve binbir çağrışımla, anı ile yüklü bir eşyaya denk gelirsiniz ya, benim için de bu zihinsel mesai çoğunlukla unutmuş olduğumu gördüğüm, neden unutmuş olduğuma hayıflandığım pek çok yaşanmışlığı yeniden hatırlamama vesile oldu.
Bunlardan birini paylaşmak istiyorum.
Yaklaşık 10 yaşlarındayım. Hayat keşfedilecek ayrıntılar ile dolu. Büyükçekmece'de yaşayan bir çocuğun payına düşense bunları el yordamı ile bulmak.
Büyükçekmece her ne kadar İstanbul il sınırlarında olsa da minibüs ve otobüs kahyalarının “İstanbulllll!" diye bağırdığını, ilçenin muhtelif yerlerinde İstanbul tabelası olduğunu ancak semtin sakinleri bilir.
Peder Bey atadan kalma topraklardan birini satıp, variyeti kardeşleri ile kırışınca, Büyükçekmece'nin sahil kısmında bir yazlık ev almışız. Kışlık evimiz ile yazlık evimizin arası 2 kilometre. Yürüyerek 30-35 dakikada varmak mümkün.
Yine de ne zaman okullar kapanıp, bütün bir yazı geçirmek üzere bu eve taşınsak, tebdil-i mekandaki bu değişiklik bırakın ferahlığı, ruhumu hafakanlar basmasına neden oluyor. Evdeki teypte eski kasetlerin üzerine sesimi çekerek, kendimce radyo kurarak zaman öldürüyorum. Çok ilginç ama param olduğunda Milliyet Sanat gibi dergileri satın alıyorum. Şiirler, öyküler, hikâyeler küçük dünyamı ışıklandıracak yeni yeni pencereler açıyor.
Kendimce şiirler yazıyorum, besteler yapıyorum. Hayatın küçük bir cocuğa büyük bir cömertlikle sunduğu zamanı, kendi yıldızımı bulmak için fütursuzca harcıyorum.
Bir akşam komşu bir aile ile gittiğimiz, Şelale Park'daki çay bahçesi ise benim için bir dönüm noktası oluyor. O an şair denilen kişi, şiir denilen nosyon ötelerde bir yerde, ulaşılması güç bir erek olmak yerine yeryüzüne inip adeta yüreğime dokunuyor.
Şelale Park'daki çay bahçesini işleten, adının Beşir olduğunu anımsadığım otuzlu yaşlarının ortalarında biri, ismine yakışır bir şekilde elinde bir şiir kitabı, adeta bir müjde ile masamıza geliyor.
Elindeki kitabın kendi şiir kitabı olduğunu masamızdaki komşumuz Tayfun Amca'ya söylüyor.
İlk defa o gün şiirin, şiir kitabı çıkartabilmenin biz ölümlüler için mümkün olduğunu hissediyorum.
Kitabı kaç defa okuduğumu hatırlamıyorum. Hece vezninde yazılmış şiirlerdi.
Peder Bey'den korkmasam adama sabaha kadar sorular soracağım, ezberimdeki kendi şiirlerimi okuyup aynı mıntıkanın insanları olduğumuzu ispat edeceğim. Hani yabancı bir şehirde, bir hemşehrinize denk gelirsiniz de karşılıklı olarak efsunlanmış gibi sokakları, caddeleri, kişileri sayarsınız ya öyle işte.
Peder Bey'in ciddiyeti edebi serüvenimde karşıma çıkan ilk engel oldu diyebilirim.
Beşir Bey'i sonra birkaç kez daha Büyükçekmece'de gördüm. Üzerinde zabıta üniforması ile bir pazar yerinde devriye geziyor idi. Çay bahçesi işletmeciliğinden zabıtalığa bir terfi mi almıştı, yoksa şair ruhu için bir sığınak olan, şu yapay da olsa gölet, şelale ve kuğulardan müteşekkil manzaradan mahrum kalacağı bir rütbe-i tenzilata mı müstehak görülmüştü Allah bilir...
Doksanlı yıllarda inşa edilen bu Şelale Park; yapay gölet ve şelalesi ile, göldeki nazenin kuğuları ile Büyükçekmece ahalisinin bir gölgelikte istirahat edebileceği iki yerden biri idi.
Diğer yer ise Şelale Park'dan daha sonra Kumsallar Mevkii olarak bilinen yere inşa edilip, Kültür Park adını alan etkinlik alanı.
Birkaç ay önce Büyükçekmece merkezine indiğimde, yeni belediye binasının inşaası ile birlikte ağaçları, su şarıltıları ile insan ruhuna dinlendiren bu parkın yıkıldığını; yerine de estetik zevkten bir hayli uzak, granit taştan bir meydan inşa edildiğini gördüm.
Şimdi kuşbakışı bakıldığında asri bir mezarlığı andıran bu saha, yıllar öncesinde bir gencin dimağının, ötelerde huzur bulmaya hazırlanan bir ihtiyarın sükun bulduğu bir parktı.
Hemen yanındaki nikah salonunda sıralarının kendine gelmesini beklerken belki nice genç istikbal hayallerini bu parkta kurmuştu.
Taksim Gezi Parkı'nın 5'de 1'ine denk gelen yeşil bir alan, bir istiratgah, belediye binasının görkemini göstermek üzere yerle yeksan edilmişti.
Şelale Park,
Yıllar önce şiirin ve şairliğin mümkünatını gösteren, belki de bir kitap sahibi olarak benim de ölümsüzleşebileceğimin hayalini bana kurdurtan bu manzara; bu kez hangi kanatta olursa olsun siyaset ve iktidarın ihtişama olan düşkünlüğünü, kendi iktidarını ilan etmek için güzellikleri nasıl ezip geçebileceğini anlatıyor.
Bu manzaralardan ilki benim için ikbal demekti, sonuncusu ise ibret.
* Bu yazı 15 Nisan 2019 tarihinde Büyükçekmece'de yayımlanan Damga isimli gazetede ilk olarak yayınlanmıştır.