‘Bu udla akıllar ayarlanıyor’

Tarihçiler İslam’ın ilk dönemlerini anlatırken titizdir. Malayani, sakıncalı, kafa karıştırıcı olduğunu düşündükler şeyleri pek nakletmezler. Bizim, dümdüz, güvenli bir yolda ilerlememizi isterler.

Vaizler tarihçilerden de titiz. Mükemmel bir dünya tasviri yaparlar.

O asırlarda şarkıcılar var mıydı? Sahabe müzik dinler miydi? Sormak bile gelmez aklımıza.

Bir fikir edinmek istiyorsanız biraz yoldan çıkmanız, alternatif okumalara yönelmeniz gerekir.

Son zamanlarda ‘Tarihte Müslümanlar’ı okurken biraz yoldan çıkma imkanı buldum. Baktım ki var bir şeyler.

Dr. Mustafa Kılıç’ın geçen Pazar sözünü ettiğim makalesi oldukça zengindi İslam’ın ilk asrında cemiyet hayatında müziğin (veya musıkinin) yerinin ne olduğunu anlamak bakımından. (İslam Kültür Tarihinde Musıki: Başlangıçtan Emevilerin Sonuna Kadar.)

Tarihte Müslümanlar’ın koordinatörü Prof. Dr. İrfan Aycan da yine İlahiyat Fakültesi Dergisi’nde yayımlanmış kapsamlı bir makalesini gönderdi. (İslam Toplumunda Eğlence Sektörünün Ortaya Çıkışı.)

Daha sonra aynı dergide Ahmet Hakkı Turabi’nin İlk Dönem İslam Dünyasında Musıki Çalışmalarına Bakış” başlıklı makalesini buldum.

Hepsi internette ulaşılabilir durumda. Bu üç kaynaktan istifade ediyorum.

Şu rivayet hoşuma gitti.

“Hz. Peygamber bir harpten döndüğü sırada siyah bir kadın (cariye) gelerek “Ya Resulallah, siz gazaya gidince ben ‘eğer Allah Resulullahı sağ salim bize iade ederse önünde def çalıp türkü söyleyeceğim diye nezrettim (adadım)’ dedi. Resulullah da ‘Eğer nezrettiysen öyle yap, etmediysen yapma’ buyurdular. Kadın da öyle yaptı. Sonra Hz. Ebubekir girdi. Kadın çalıp söylemeye devam etti. Hz. Ali, Hz. Osman da sırayla geldiler. Kadın çalmakta devam etti. Hz. Ömer girince kadın defi sandalyesinin altına sakladı. Sonra üzerine oturdu. Resulullah Ömer’e dönerek, ‘Ya Ömer, şeytan bile senden korkuyor. Ben oturuyordum, o çalıyordu, sen girdin defi sakladı’ dedi.”

Cariye çekiniyor ama, Hz. Ömer’in kendi başınayken şarkı mırıldandığına dair birkaç rivayet var.

Şu da başka bir vaka: Ömer, iki oğlu Abdullah ve Asım’ın şarkı söylediklerini işitiyor. Onlara tekrarlamalarını söylüyor. Onlar da tekrar ediyorlar. Hz. Ömer’in tepkisi sert değil. Şöyle diyor: Abbadi’nin iki eşeği gibisiniz!

(Abbadi’nin iki eşeği o devirde kullanılan bir deyim.)

“Amir b. Sa’d, bir düğün şenliğinde Karza b. Ka’b ile Ebu Mes’ud el-Ensari’nin huzuruna girer. Bir de ne görsün, cariyeler şarkı söylüyor. “Siz, Hz. Peygamber’in iki sahabisi ve Bedir gazileri, demek bu işler sizin yanınızda işleniyor? Demekten kendini alamaz. İki sahabinin cevabı şudur: “Dilersen otur, bizimle beraber dinle, dilersen git. Çünkü düğünde eğlenmek hususunda bize ruhsat verildi.”

Günümüzde, bu rivayetteki Bedir gazilerinden daha mutaassıp insanlarımız olduğu bir gerçek. Olsun. Çok büyük bir mesele değil. Başkalarını galiz ifadelerle itham etmedikleri sürece.

Bir gün Abdullah b. Ömer Abdullah b. Zübeyr’i ziyaret ediyor. Abdullah b. Zübeyr’in yanında bir ud var. İbn Ömer şaşkınlıkla soruyor: “Ey Peygamber’in sahabisi, bu da ne?”

Abdullah b. Zübeyr’in cevabı:

“Bu, mizan-ı Şamidir. (Şam terazisidir.) Bununla akıllar ayarlanır.”

Müzik konusunda derinlik belirten kuvvetlice bir cevap değil mi? Ud ile akıllar ayarlanıyor.

Hz. Osman’ın halifeliği döneminde Medine’de Tuveys adıyla şöhret bulan bir muğanni ortaya çıkıyor.

Tuveys, bildiğimiz ‘tavus’un ‘tasğir’i, yani küçültülmüşü. ‘Tavusçuk’ demek.

Kadınsı tavırları, aşırı süslenmesi sebebiyle böyle bir yakıştırma yapıldığı söyleniyor.

Prof. Dr. İrfan Aycan’ın ifadesiyle, o dönemde “Kadınsı erkeklerden oluşan profesyonel müzisyenler ‘muhannesun’ adı altında ortaya çıktılar. Böyle bir şarkıcı olan Medineli Tuveys (632-710) musıki aleminde şarkının ve şarkıcının babası olarak bilinir.”

“Tuveys, Medine’de rahatça sanatını icra ediyor, düğünlerde şarkı söylüyordu.”

Medine’ye atanan valilerin meşrebine göre bazen sürülmüş Tuveys, bazen Medine’de sanatına devam etmiş.

Eban b. Osman b. Affan valiliği sırasında Tuveys’e soruyor:

“Sana kafir diyorlar, ne diyorsun?”

Tuveys şehadet getiriyor. Namazını kıldığını, orucunu tuttuğunu, haccettiğini söylüyor.

‘Muhannes’lik muhtemelen istisnai bir olgu. Ben de öğrenince şaşırdım.

Bazen, bir konudaki rivayetlerin bir arada sıralanması bütün işlerin o konu etrafında döndüğü izlenimine sebep olabilir.

Hayır. Öyle bir izlenim yanlış olur.

O devirde müziğin etrafında şekillenen bir hayat yok.

Hayatın içinde kendisine yer bulabilen bir müzik var.

Zamanla müzik işleri ilerliyor. Devam ederiz inşallah.

YORUMLAR (17)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
17 Yorum