Ayşenur da Rachel gibi…
O kadar çok derdimiz var ki…
Sayıları 200-300 arası olduğu söylenen yeni mezun teğmenler kılıç çekip “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye slogan atmışlar. Eh, asker bunlar, ne diye slogan atsınlar?
İyi de bu, mezuniyet programında olmayan bir çeşit gösteri. Askeriyede böyle program dışılıklar adetten değil.
Toplum olarak bilhassa asker arasında teamül dışına çıkan her türlü kımıldanış bize darbeyi çağrıştırır. Geceleri Genelkurmay’da ışıkların yanması, tankların Sincan’da yürümesi… Çok çektik böyle abuk sabuk işlerden.
Bu seferki o kadar ağır bir vaka değil ama hassasız.
Bir üstleri mi sevk etti genç teğmenleri böyle bir eyleme? Yoksa, mezuniyet gecesinin heyecanıyla, coştular da mı slogan attılar.
Ya da bazılarının beyan ettiği gibi tarikatçı oldukları yönündeki ithamlara tepki olarak mı?
Devlet ricalinin sloganın muhtevasına bir itirazları olmadığı anlaşılıyor.
Tarikat geleneğinde, kendi başına yapılan işlerin, riyazetin, zikrin seyru süluka, fayda etmeyeceğini anlatmak için söylenen bir söz vardır: “İcazetsiz zikir laklaka-i lisandır.”
Yani kendi başına dua da etsen, Allah’ı da ansan gevezelikten başka bir şey yapmamış olursun. İllaki bir mürşidin gözetiminde yapacaksın.
(İşittiğim günden beri aklıma yatmadı bu söz.)
Muhtemelen ‘icazetsiz’ söylendiği için dikkat çekti teğmenlerin bir ağızdan “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye bağırmaları.
Şimdi hükümet ne yapsın? Bu kadar tartışıldıktan, üstünde tepinildikten, altı ısrarla çizildikten sonra?
Mühim değil deyip geçiştirseler bir türlü, üstüne üstüne gitseler bir türlü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve MHP lideri Bahçeli’nin gecikmeli tepkilerinden orta halli bir kovuşturma olacağı anlaşılıyor.
***
Dün, güpgüzel bir kız çocuğunun, 8 yaşındaki Narin’in öldürüldüğünü öğrendik. Öldürülmeseydi bugün akranlarıyla birlikte okula gidecekti.
Nasıl kıydılar, nasıl Allah’tan da kuldan da utanmadan öldürebildiler, akıl alır gibi değil.
Çok üzüldük. Sanki hepimizin ailesinden bir küçük kız öldü.
Kolluk kuvvetleri, Afad elemanları, uzman kişiler, siviller 19 gün boyunca sabırla aradılar, çabaladılar.
Bunları görünce devletin lüzumlu bir şey olduğunu düşünüyor insan.
(Ama merhametli bir devletin.)
Sonra, başka bir gün, büyük bir ihmal, büyük bir haksızlık, büyük bir zulüm görünce devletin hikmetini sorgulama ihtiyacı hissediyorsun.
***
Filistin’de İsrail askerleri her gün Narin gibi onlarca çocuğu katlediyor. Soykırım bir ay sonra yılını dolduracak. Şu ana kadar 17 bin çocuk katledilmiş.
İsrail sadece çocukları değil, annelerini, babalarını, ağabeylerini, ablalarını da öldürüyor.
İki acıyı birbirlerinin karşısına koymaya, tartıya çıkarmaya çalışmıyorum.
Her biri saygıdeğer, her biri üzerinde durulmayı hak ediyor.
Çünkü… “Bir kişiyi öldürmek bütün insanlığı öldürmek gibidir.”
Ya da… “George Floyd’un hayatı önemlidir.”
“Siyahların hayatı önemlidir.”
Bütün insanların hayatı önemlidir.
Bütün çocukların hayatı önemlidir.
Ancak, İsrail’in yaptığı soykırım karşısındaki aczimizin, bizi, her gün her saat aczimizle yüzleşmekten, aczimizin ağlak simasını görmekten kaçma güdüsüyle kanıksamaya doğru iteceğinden endişe ediyorum.
Yoksa çoktan itti mi? Tamam mı kanıksama işi?
Bir takım soğuk nevaleler vardır. Kılkuyruk yorumcular. “Ama onlar da şunu yaptı, bunu yaptı” diye katliama mazeret bulmaya çalışanlar.
Onlara bir şey demiyorum, onlar için tamamdır kanıksama işi.
Merhametli, vicdanlı, sorumluluk hissi olan insanlar için söylüyorum.
Önceki gün Batı Şeria’da, Nablus yakınlarında şehit olan Ayşenur Ezgi Eygi bizi dalgınlığımızdan çekip alır mı?
Amerika’da düzeni iyi. Bir sıkıntısı yok. Üniversiteyi bitirmiş. Gencecik, 26 yaşında.
Akranlarının çoğunun o yaşlarında hele bir Amerikan üniversitesini henüz bitirmişken bir zaman ayakları yere basmıyor.
Kalkmış Filistinlilerle dayanışmak için Nablus’a gelmiş. Bizim gibi laf üretmiyor, iş üretiyor.
Filistinliler’in, topraklarını ve vatanlarını gasp eden İsrailli işgalcilere karşı yaptıkları gösteriye gözlemci olarak katılmış.
Bir İsrail askeri, çatılardan Ayşenur’a nişan almış, vurmuş, öldürmüş.
Ben böyle durumlarda üzülürüm. Dilim hamasete pek meyletmez.
Ama bilirim, Ayşenur da Rachel gibi Allah’ın kayrasıyla katıldığı sınavı kazandı ve gitti.