Alemin sırrı noktaya sığar mı?
Yaratılmış olan her şey Yasin suresinin sonunda geçen ‘Kün” emriyle yaratılmış.
Hurufilik, bundan hareketle varlığın özünde harflerin bulunduğunu her bir yaratılmışın varoluş sebebinin harfler olduğunu düşünüyor, bu noktadan çıkarak bütün Kur’an-ı Kerim’i, bütün ibadetleri harflerle izah eden, harflerle ayetler ve bu ayetlerdeki harflerin sayıları ile Kitab’ın bütünü ve ibadetler arasında hemen hemen muntazam bir bağıntı kuran bir sistem oluşturuyor.
Tamamen yeni ve orijinal mi bu yaklaşım?
Eski dinlerde, Yahudilikte, Hint’te ipuçları var.
Ama tekâmül etmiş bir sistem olarak orijinal.
Fatih Usluer’in “Hurufi Metinleri” kitabında (Birleşik) aktardığı ilk metin Nesimi’nin “Mukaddimetü’l Hakayık”ı. Hakikatlere Giriş diye tercüme edebiliriz.
Nesimi büyük bir şair ve efsanevi bir kişilik.
İsyankâr.
İsyankarlığı şuradan belli:
“Cümlenin rızkını veren ol Gani Settar iken/Yeryüzünün halifesi hünkara minnet eylemem” diyor.
Buradan hareketle Allah’a isyankâr olduğunu söyleyemeyiz. Sadece sultana, dünyevi otoriteye isyankâr.
Mukaddimetü’l Hakayık Türkçedeki ilk Hurufi metinlerinden biri.
Bakalım içinde ne var?
Nesimi Türkçe yazmış. Ama içinde Arapça cümle (bir kısmı ayet ve hadis) ve terimlerin yoğun olduğu bir Türkçe.
“Emiru’l mü’minin ve imamu’l müttakin Ali kerremallahu vecheh buyurmışdur kim Allah Te’ala’nın cemi-i esrarı gökden inen kitablarındadur yani Tevrat’da ve Zebur’da ve İncil’de ve suhuflarda. Ve cemi-i esrarullah ki bu kitablarda vardur Cümlesi Kur’an’da vardur.”
Bugünün Türkçesiyle devam edeyim.
Kur’andaki sırların tamamı Fatiha’da vardır. Fatiha’daki sırların tamamı bismillah’ta vardır. Bismillah’taki sırların tamamı bismillahın ‘be’sinde vardır ve ‘be’ harfindeki sırların tamamı ‘be’nin altındaki noktada vardır, ben ‘Be’nin altındaki noktayım.”
Yani? Bütün sırlar yoğunlaştırılmış şekilde Hz. Ali’de toplanmış.
Bütün sırlar bir noktaya sığar mı?
Bir görüşe göre sığar. “İlim bir nokta idi, cahiller onu çoğalttı” sözü de Hz. Ali’den rivayet ediliyor.
Hurufilikteki anahtar sayılardan biri 7.
İnsanın yüzünde 7 ‘ümmi hat’ bulunuyor. (Ümmi hat: Anneden doğarken var olan çizgiler.)
Bunlar, saç, kirpikler (toplam 4 kirpik) ve iki kaş.
7 tane de ‘ebevi hat’ var.
İki sakal, iki bıyık, iki burun içi kıllar ve sakalın alt dudaktaki kısmı.
Bir hesap yapıyorlar.
Fatiha’da 21 çeşit harf var. Havva’nın yüzünde de 7 ümmi hat, 7 ümmi hattın mahalli ve7 ebevi hattın mahalli bulunmaktadır. Hepsi 21 ediyor. Dolayısıyla Fatiha Havva’nın yüzünü temsil ediyor.
Her bir hat dört unsurdan meydana geldiğine göre, 4x7 eşittir 28.
Bu 28, Kur’an-ı Kerim’deki harflerin sayısı.
Bu harflerin içindeki lamelif’te iki harf var. Ancak açılımını yaptığınızda dört harf ilave ediliyor; lam, mim, elif ve fe. Bu dört harf Farsçadaki ‘P’, ‘Ç’, J ve ‘G’nin ‘kaim-i makamı’ oluyor. Yani bu dört harfi temsil ediyor. Tamamı ediyor 32 harf.
Fatih Usluer “Hurufilik” başlıklı makalesinde şöyle bir açıklama yapıyor:
“İnsan 28 ve 32 harfi telaffuz edebilen ve vücudunda hatlar aracılığıyla harflerin mükemmel bir şekilde zuhur ettiği tek canlı olmasıyla “Ahsen-i takvim”dir. İnsandaki bu mükemmel zuhurun ifade ettiği mana insanın, ilahî kelamın diğer bir deyişle Allah’ın tam bir mazharı olduğudur. Nitekim bir hadiste de “Allah, Âdem’i kendi sureti ve rahman sureti üzerine yarattı” denmiştir.”
Nesimi, (dolayısıyla Hurufilik) harflerle ve sayılarla yaptığı izahları namaza, oruca, ezana, bütün ibadetlere bir şekilde teşmil ediyor.
Mesela, mukim bir Müslüman günde 17 rekât seferde ise 11 rekat farz namaz kılıyor. Bunların toplamı 28. Bu da Adem’in yüzündeki 28 ‘kitabet’e tekabül ediyor.
Sabah ezanında 17, diğer dört vakit ezanda 15’er kelime bulunuyor. Böylece sabahtan akşama kadar toplam 77 kelime telaffuz edilmiş oluyor. Kur’an-ı Kerim’deki mukattaat harflerinin sayısı da tekrarlarla birlikte 77.
Keza Hac’da her biri 7 dönüşten oluşan 4 tavaf yapılıyor. Bu en azı. İsteyen daha fazla tavaf yapabilir. 4X7 28 ediyor.
Nesimi ya da Hurufilik, harflere ve harflerin sayısına odaklanırken ibadetleri, ayetlerin manalarını göz ardı mı ediyor? Diye bir soru akla gelebilir.
Namazı, orucu, haccı, erkanıyla birlikte hesaplara dahil ettiklerine göre ayetlerin, hadislerin manalarını tam anlamıyla göz ardı etmiyorlar.
Ama Fatih Usluer’in dediği gibi zahidane bir hayat da yaşamıyorlar.
Bu metinleri okurken, Hurufilerin iyi hesap bildiklerini düşündüm.
Ama hala Kur’an-ı kerimin ne söylediğinin kaç harften müteşekkil olduğundan çok daha önemli olduğu kanaatindeyim.