ENVER’in karnesi kırık geldi
Geçen haftaki yazımda Paris İklim Anlaşması’nı imzalayan Türkiye’nin 2053 yılına kadar “net sıfır karbon” taahhüdünde bulunduğunu belirttim. Ve ekledim: “2019 yılında atmosfere salınan karbondioksit emisyonlarının yaklaşık yüzde 39’u kömür kaynaklı gerçekleşmiştir. Yalnızca elektrik üretim sektörü kaynaklı emisyonlar göz önüne alındığında ise bu oran yaklaşık yüzde 73’tür.”
Sıfır karbon hedefine ulaşılması için kömürden çıkılması ve yenilenebilir kaynakların artırılması gerektiğini ifade ettim. Ve yine ekledim: “bu senaryoya yönelik bir planınız var mı?”
Değerli okur yetkililerden bir cevap alamadık. Ancak trol hesaplar kömürün çok kıymetli olduğunu ileri sürdüler. Neyse onları kendi hallerine bırakalım ve biz işimizi yapalım.
Kömürü de şimdilik bırakalım ve yazının başlığındaki ENVER’e gelelim.
ENVER “enerji verimliliğinin” kısaltılmasıdır.
Sıfır karbon hedefine ulaşmak için yapılması gereken bir başka şey de enerji verimliliğini artırarak, ekonomide kullanılan enerjinin yoğunluğunun düşürülmesidir.
Türkiye bu konuda bir şeyler yapıyor aslında.
Ancak yaptıklarının karnesi nedir bilmiyoruz.
Bu yazıda bu karneye bakacağız.
Nasıl mı?
Gelin başlayalım.
TÜRKİYE’DE ENERJİ VERİMLİLİĞİNİN SERANCAMI
Bir zamanlar Avrupa Birliği ile üyelik müzakereleri vardı. 23/6/2003 tarihli ve 2003/5930 sayılı Avrupa Birliği Müktesabatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programında “Enerji Verimliliği ile İlgili Mevzuat Uyumunun Sağlanması” kısa vadeli hedefler arasında yer alıyordu.
Bu taahhüt çerçevesinde Enerji Verimliliği Kanununun 2004 yılının son çeyreğinde çıkartılacağı sözü verildi.
Olmadı 3 yıl sonra 2007 yılında bu Kanun çıkartıldı.
Kanundan 5 yıl sonra 25 Şubat 2012’de Resmi Gazetede “Enerji Verimliliği Strateji Belgesi (2012-2023)” yayımlandı.
(İlerlemedeki hıza bir bakar mısınız Allah Aşkına?)
Avrupa Birliği, 2012/27/AB sayılı Direktifi ile “üye ülkeleri ulusal enerji verimliliği eylem planlarını hazırlamakla” yükümlü tuttu.
Normalde aday ülke olarak bu direktif Türkiye’yi de bağlıyor. Ama normalde.
Strateji Belgesi ve AB direktifinden 5 yıl sonra 2017 yılında “Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı (UEVEP 2017-2023)” yayımlandı.
(Değerli okur bu uzun süreli gecikmelerden sonra yetkililerin enerji verimliliği konusundaki samimiyetlerine nasıl inanacağız?)
Planda 10,9 milyar dolar tutarında yatırım yapılması öngörülüyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre “2021 yılı itibariyle bu yatırımların 6,5 milyar dolarlık kısmı yapılmış ve bunun sonucunda kümülatif olarak 1,6 milyon ABD Doları parasal karşılığı olan 4.473 ktep enerji tasarrufu sağlanmış. UEVEP çerçevesinde 2017-2021 dönemi hedefleri kümülatif %109 olarak gerçekleşmiş.”
Değerli okur bunlar güzel haberler. Ancak izin verirseniz ben iki uluslararası kurumun tanıklığına ve bir kurumun da karnesine bakacağım.
Nasıl mı?
Gelin devam edelim.
TANIKLIKLAR
İlk tanığımız AB’nin her yıl hazırladığı Türkiye’nin İlerleme Raporudur.
2019, 2020 ve 2021 raporlarında UEVEP hakkında bilgiler veriliyor.
2019 yılında Eylem Planı ile ilgili şunlar söyleniyor: “Enerji verimliliği konusunda kabul edilen mevzuat bakımından iyi düzeyde ilerleme kaydedilmiştir ve bu mevzuatın uygulanmasında kaydedilen ilerleme de nispeten ileri düzeydedir. Uzun zamandır beklenen Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı 2018’de nihayet kabul edilmiştir. Söz konusu plan, AB Enerji Verimliliği Direktifi’yle büyük ölçüde uyumlu olmakla birlikte, örtüşmelerin önüne geçilmesi ve kurumsal değişikliklerin belirlenmesi için 2007 Enerji Verimliliği Kanunu gözden geçirilmelidir.”
Yani Eylem Planı önemli bulunuyor ancak yeterli bulunmuyor.
Eylem Planını değerlendiren 2018 tarihli bir yazıda “başarılı yurtdışı örneklerinden de ilham alarak Türkiye’nin bu alana finansal kaynak ayırmasının ve kendi çarkını döndürebilen finans mekanizmaları tasarlanmasının UEVEP’nin başarılı biçimde uygulanması için çok önemli olduğu” söyleniyor.
2021 Raporu’nda Eylem Planı’nın uygulaması değerlendiriliyor ve deniliyor ki: “AB’nin, zamanında kabul edilmesine yönelik tavsiyesine rağmen Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı kapsamında öngörülen ulusal enerji verimliliği finansman mekanizması, hâlâ yürürlükte değildir. Ulusal enerji verimliliği finansman mekanizması kurulmamıştır.”
Bu tespitten anlıyoruz ki Eylem Planı’nın en önemli ayağı olan “ulusal enerji verimliliği finans mekanizması” 2021 yılı sonu itibariyle oluşturulmamış.
Bir tanıklığımız daha var: “Uluslararası Enerji Ajansı (IEA).”
Üyesi olduğumuz IEA 2021 yılında “Türkiye’nin Enerji Politikasını” değerlendirdiği bir rapor yayımlandı.
Raporda “Eylem Planı önemli bir politika girişimidir, ancak ilerleme karışıktır ve 2023 yılı hedeflerine ulaşmak için ilave çabalara ihtiyaç duyulmaktadır. Sektörler arasında ve içinde uygulama açıkları bulunmaktadır. İkincil mevzuattaki gecikmeler nedeniyle politika ilerlemesi yavaşladı. Enerji verimliliği ürünlerine, hizmetlerine ve diğer faktörlere talep ve verilen teşvikler yetersidir.”
IEA kısaca diyor ki sadece yatırım yapmakla enerji verimliliği sağlanmaz. Diğer alanlarda da ilerleme sağlanması gerekiyor.
Değerli okur enerji tasarrufundan muradımız nedir? Bir taraftan enerji giderlerimizi azaltmak ve enerji tüketiminin neden olduğu karbon emisyonlarının miktarını düşürmek.
Peki, bunlar olmuş mu?
KARNEDEKİ NOTLAR
Enerji verimliliğini ölçen bir veri de “enerji yoğunluğudur.” Enerji yoğunluğu kullanılan enerjinin GSYİH’ya bölümüyle hesaplanmaktadır.
IEA ajansı verilerine göre Türkiye’nin enerji yoğunluğu diğer IEA üyesi ülkelere göre düşüktür. 2020-2013 arasında Türkiye’nin enerji yoğunluğu % 22 düşmüştür. Ancak 2013 yılından itibaren yoğunluk hemen hemen sabit kalmıştır. Yani düşmemiştir.
Gelin birlikte bir de Türkiye’nin karbon emisyonlarının hacmine bakalım.
EMBER isimli Londra merkezli bir düşünce kuruluşu var. Bu kuruluş 2021 yılında Türkiye’de elektrik sektörünü gözden geçirdiği bir rapor yayımladı.
Anadolu Ajansı ve Sabah Gazetesi bu raporu haber yaptı. Bu haberlerde “dış güçler Türkiye’ye tezgâh kuruyor, saldırıyor” anlamında bir şey söylenmedi. Bu nedenle bu rapordaki bilgileri ben de rahatlıkla kullanabilirim diye düşünüyorum.
Rapor’da “enerjinin karbon yoğunluğuna” ilişkin bir hesaplama bulunuyor. Karbon yoğunluğu ülkede üretilen bir birim (kWh) elektriğin neden olduğu emisyon miktarıdır.
Bu veri ne kadar küçükse o ülke o kadar temizdir. Yükseldikçe de ülke kirlenmektedir.
Grafikte 8 Avrupa ülkesi ve Türkiye’ye ilişkin karbon yoğunluğu verileri gösterilmektedir. (Siyah sütunlar 2004, kırmızı sütunlar da 2021 yılı verilerini göstermektedir.)
2004 yılında Türkiye bu ülkelerin hepsinden daha temizdir.
2021 yılına gelindiğinde diğer ülkelerin tamamı karbon yoğunluklarını düşürmüş, bir tek Türkiye artırmış ve üstelik bu ülkelerin hepsinden daha kötü duruma gelmiş.
ENVER’in karnesi kırık geldi dememin sebebi budur işte.
Ayrıca kömürünüzle de övünün.
İyi pazarlar.