Larausse Ansiklopedisi'nden süzülen eser Türkçe'de: Felsefenin külliyatına açılan kapı
Vakıfbank Kültür Yayınları’ndan Selâmi Atakan Altınörs’ün çevirisiyle çıkan ‘Larousse Felsefe Sözlüğü’nü gördünüz mü?
Bırakın maddeleştirilmiş kavramları ve filozofları, kitap sırf yirmi bir sayfalık ‘Felsefenin Köşe Taşları’ ve yetmiş bir sayfalık ‘Felsefi Eserler’ bölümleri için alınmalı. Bu sözlüğü felsefe fakültelerinin hocalarına da bilhassa öneriyorum, mutlaka öğrencilerine ‘yardımcı ders kitabı’ olarak önermeliler. Kitabın öğrencilere derslerini anlamada kolaylık sağlayacağına inanıyorum.
Larousse Ansiklopedisi’nin felsefe tarihi bölümlerinin gözden geçirilmiş ve güncellenmiş bir versiyonu olan kitap bırakın içerisindeki maddeleştirilmiş kavramları ve filozofları, sırf yirmi bir sayfalık ‘Felsefenin Köşe Taşları’ ve yetmiş bir sayfalık ‘Felsefi Eserler’ bölümleri için alınmalıdır. Bu bölümlerin, başta felsefe öğrencileri olmak üzere, felsefe okumaları yapacak herkese, rehber olacağı kesindir...
Sözlüğün ‘Felsefi Eserler’ bölümünde sadece Lenin’den alınan üç kitap benim kafamı karıştırdı: ‘Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması’, ‘Ne Yapmalı?’ ve ‘Felsefe Defterleri’. Yazdıklarımdan sonuncusu, Lenin’in ‘14 ve ‘15 yıllarında birkaç felsefi eseri okurken tuttuğu notlardır, bu notları okuyacağıma, asıllarını okurum, ancak ‘Felsefe Defterleri’ni listeye almak yine de Thierry Paquot’nun ve François Pépin’in tercihleridir, çok fazla bir şey diyemem. Bununla birlikte, ‘Emperyalizm’i ve ‘Ne Yapmalı?’yı felsefe tarihine sokmalarına itiraz ediyorum.
Sözlüğe elli bir madde başlığı altında çok sayıda kavram alınmış, bu kadarla da kalınmamış, her madde başlığının sonuna ‘Göndermeler’ ve ‘Tezler’ bölümleri konmuş, müthiş bir iş! Ayrıca, altmış iki filozof maddeleştirilmiş, harika metinler, ama, Engels, Bakunin, Kropotkin, Thoreau ve Waldo gibi isimler niçin yok, anlayamadım. Bu kadar kusur kadı kızında da bulunur deyip, geçeceğim. Başta Selâmi Atakan Altınörs ve Vakıfbank Kültür Yayınları’nın yetkilileri olmak üzere, ‘Larousse Felsefe Sözlüğü’ne kimlerin emeği geçtiyse, hepsini kutlarım. Bu sözlüğü felsefe fakültelerinin hocalarına da bilhassa öneriyorum, mutlaka öğrencilerine ‘yardımcı ders kitabı’ olarak önermeliler. Çünkü, ‘Larousse Felsefe Sözlüğü’nün öğrencilere derslerini anlama kolaylığı sağlayacağına inanıyorum.
ÖDÜNÇ KİTAP VERECEĞİNİZ ADAMI İYİ BİLİN!
Sayfamızdaki kitap tanıtımlarının amacı, yeni çıkanlardan okuru haberdar etmek ve okuru kapitalist edebiyat pazarının dışındaki yayıncılara götürmek olmasına karşın, bazı genç yazar ve şâirler hadsizleşiyorlar. Efendim, şu kadar sayfa kitap yazmış, Taner Ay ise onu üç dört satırda geçiştirmiş! Yahu, ben çok sayfalı bir dergide kitap eleştiri yazmıyorum ki, bütün sayfayı kafalarındaki çukur aynadan kendilerini pazarlayanlara ayırayım! Bir de edebiyat pazarında cânımı hayli sıkan bir tip daha var, okumak için aldığı kitabı iade etmeyenler.
Vaktiyle T. D. isminde bir dergici ve aktivist vardı, bir gece bana gelip ‘Beat Edebiyatı’ özel sayısı çıkaracağını söyleyerek, yalvar yakar kitaplığımdan bir bavul dolusu Beat kitabı götürdü. Adamı ondan sonra ara ki, bulasın. Ne telefonlarıma çıktı, ne de kendisine bıraktığım notlara döndü. Yıllar sonra, ona Suâdiye’de rastladım, kitaplarımı geri istediğimdeyse, onları sahhafa sattığını söylemez mi, gözlerim kararmıştı. Bugünlerde bir genç editör ve şâir de T. D. isimli adamın yolunda başarıyla ilerliyor, dizgisi için bıraktığım yerden Burhan Cahit Morkaya’nın ilk baskılarını alıp, üstüne yattı. Kendisine iadesi için son bir süre vermiştim, Melih Yıldız ve Göktürk Ömer Çakır tanıktırlar, süre Çarşamba günü doldu, iade etmedi.
Önümüze haftaya kadar şâyet o kitapları Ötüken’e ‘aynen’ bırakmazsa, kendisini ismen ve hangi büyük yayınevinde çalıştığını buradan ifşâ edeceğimi bilsin. Ödünç kitap vereceğiniz adamı iyi bilin, ben sadece Halil Turhanlı’ya veririm, o da benim gibi, ödünç aldığı kitabı kaplayarak okuyanlardan ve iade edenlerden...
BOILEAU NARCEJAC İKİLİSİNDEN İKİ POLİSİYE
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın modern klasikler dizisinden iki Boileau-Narcejac romanının çıkmasıysa beni çok sevindirdi. Her zaman edebiyatta iyi bir polisiye okuru, sinemada da iyi bir polisiye seyircisi oldum, polisiye kaçırmamaya çalışırım. İki usta yazarın birlikte kaleme aldıkları ‘Les diaboliques’i ise bir türlü okuyamamıştım, oysa ‘71 yılında Milliyet’in Kara Dizisi’nden Refia Yeğin çevirisiyle ‘Şeytancasına’ isimiyle yayınlanmıştı, kitaplığımda da olmalı, ama romandan ‘55 yılında serbestçe uyarlanan ‘Şeytan Ruhlu İnsanlar’ı altı veya yedi defa seyrettiğimi anımsıyorum.
Henri-Georges Clouzot’nun filminde Simone Signoret’yi unutmak ne mümkün! Romanı görür görmez hemen alıp okudum. Şu kadarını söyleyeyim: Roman, inanın hiç tahmin etmiyordum, Clouzot’nun uyarlamasından birkaç gömlek daha iyi bir ‘polisiye gerilim’. ‘Şeytani’ adıyla yayımlanan romanı çok beğendim, Işıl Özgüner’in çevirisi de nefis. İkinci çeviri ise ‘Soğuk Ter’. Bu romanın da Hitchcock’un ‘58 yapımı ‘Ölüm Korkusu’ filminin esin kaynağı olduğunu belirteyim.
Romanın Alakarga’dan ‘Vertigo, Ölüler Arasında’ ismiyle çıkan Ece Yücel çevirisini yıllar önce okumuştum, Alev Özgüner’in ‘Soğuk Ter’ çevirisinin de insana ‘yeni bir roman’ okuduğu hissini verecek kadar iyi olduğunu belirteyim. ‘71’de ‘Dişi Kurtlar’ ve ‘Mühendis Sayıları Seviyordu’ ve ‘72’deyse ‘Kafa Kol Bankası’ isimleriyle yayınlanan Boileau-Narcejac romanlarına şâyet sahhaflarda rastlarsanız, hiç düşünmeden alın, onları da çok seveceksiniz.