‘Rant projesi’
Kanal İstanbul hakkında Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan, açık sözlülükle gerçeği ifade etti:
“Evet yaptığımız bütün yatırımlar rant projesidir. Bu ülkeye gelir getirici amaçlı.”
Rant kamuoyunda sevimsiz bir kavram; iktidar politikacıları bu kavramı kullanmadan rant ekonomisi uyguluyorlar. Teknokrat Cahit Turhan ise adını koyuyor, ‘rant’ diyor.
Elbette rantsız ekonomi olmaz. Mesele eldeki kaynakların öncelik sıralamasıdır.
Türkiye’de kaynak önceliği elbette sanayi, tarım ve teknoloji olmalı. Çünkü katma değer üretecek, verimliliği yükseltecek, ihracatı artıracak olan sanayi ve tarımdır.
Üstelik iktidar da bunu söylüyor ama işin işine kısa vadeli oy kazancı girince rant öne geçiyor!
SANAYİ Mİ KANAL MI?
Temmuz 2019’da bir yıl gecikmeyle çıkarılabilen 11. Kalkınma Planı’nda açıkça yazıyor:
“Geçen dönemde sabit sermaye yatırımları sanayiden ziyade ihracat konusu olmayan sektörlere gitti, bu yüzden üretkenlik arzeden sektörlerin payı azaldı!..” (Paragraf 130)
Açıkça diyor ki, kaynaklar sanayiden ziyade inşaat ve tüketime gitti, üretkenlik artmadı!
Üstelikle borçlanmayla körüklendi…
Bu yüzden krize girdik.
Şimdi, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın daha bir hafta önce söylediklerini görelim:
“İhracata ve katma değerli üretime dayalı büyüme için kaynaklarımızı özellikle bu alanlarda değerlendirmeye ve üreticilerimizi desteklemeye devam edeceğiz.” (3 Ocak)
Albayrak’ın sözleri doğrudur ve 11. Plan’a uygundur.
Ama bütçe açığı büyürken, dış yatırım da gelmezken eldeki kıt kaynaklardan Kanal İstanbul’a 47 milyar mi, 77 milyar mı para ayırarak katma değerli üretime, yani sanayi ve tarıma öncelik mi vermiş olacağız?!
Yap-İşlet-Devret modeli denilecekse bunun bütçeye yıllarca devam edecek ağır yükler getirdiği de görülüyor artık!
Berat Albayrak’ın Kanal İstanbul propagandalarında pek gözükmemesi, başka meşguliyetlerinden mi, bilinçli bir tavır mı bilemem ama şu kesin: Kanal İstanbul Türkiye’nin sanayi ve tarım üretimini ve ihracatını arttırmayacaktır! Belki zarar bile verecektir.
ERKEN UYARILAR
Daha vahimi, iktidarın rasyonalizmine güveninin biraz daha sarsılmasıdır: Plana öyle yaz ama uygulamada böyle yap… Açıkça endüstri ve teknolojiye öncelik vermek gerekirken Kanal’a kilitlen…
Hem de yılların tecrübesi ortada dururken…
Nitekim sanayici Rahmi Koç yıllar önce uyarmıştı:
“Son 10 senede yapılan yatırımların çoğu taşa toprağa ve çimentoya gitti. Oysa memlekete ihracat getirecek, rekabeti kuvvetlendirecek, ‘greenfield’ dediğimiz yeni yatırımlar, yeni fabrikalar, yeni işler açılması lazımdı.” (Dünya, 18 Şubat 2016)
Yaşamakta olduğumuz krizin köklerini görüyorsunuz, değil mi?
Daron Acemoğlu Mayıs 2014’te Foreign Affairs dergisindeki uzun makalesinde Ak Parti’nin otoriterleşmeye yönelmesinin ekonomiyi olumsuz etkileyeceğini ve zaten son 6 yılda büyümenin sanayi ve teknolojiden değil “sürdürülemez bir iç tüketim ve dış ticaret açığına dayandığını” yazmıştı.
Ali Babacan’ın bu yönde çıkışları olmuştu.
Ama gidiş değişmemişti…
Kendisiyle geçen hafta yaptığım mülakatta da Acemoğlu şöyle diyordu:
“Son 13 yılda Türkiye ekonomisi büyüdü, ancak verimlilik artış oranı sıfır veya negatif oldu.” (Karar, 6 Ocak)
Verimlilik nasıl artar? Endüstri ve teknoloji ile ve tabii eğitimli işgücü ile!
KAYNAKLAR NEREYE?
Kanal’ın yol açacağı çevre ve nüfus sorunları yanında, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Kanal’a itirazını bu perspektiften de doğru buluyorum, çalıştayda söylediği şu sözlerinin altını çiziyorum:
“Ne yazık ki katma değer ve marka üretme perspektifi taşımayan, sadece toprağa, betona ve ranta dayalı bir model. Bu modelle, bugünün dünyasında para kazanamazsınız, ekonomik canlanma ve istihdam yaratamazsınız.”
İYİ Parti lideri Meral Akşener’in yine çalıştaydaki şu sözleri, bütün bir sorunu ve neye odaklanmamız gerektiğini anlatıyor:
“Bu parayla GAP bitirilebilir, Konya Ovası sulanabilir, gençlerin işsizliği %35’lere vurdu o gençlere istihdam yaratılabilir, teknokentler yapılabilir… Dünya endüstri 40’ı ve karanlık fabrikaları tartışırken, biz betonu, biz rantı, biz yandaşların cebine konacak parayı tartışıyoruz.”
Yarının dünyasında söz sahibi olmak istiyorsak bunun yolu eğitime, bilime, teknolojiye, sanayi ve tarıma öncelikle kaynak aktarmaktır. Nokta…