Putin mecbur kalmış
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Batı’ya öfkesi, Putin’le dostluğu güçlendirdi. Rusya doğal gaz sevkiyatını kestiği için Avrupa’nın soğuk bir kış geçirecek olmasını Erdoğan şöyle yorumladı:
“Avrupa ektiğini biçiyor. Sayın Putin’e karşı Avrupa’nın yaptırım uygulamaları, ister istemez Putin’i onlara karşı ‘siz böyle yapıyorsanız ben de böyle yaparım’ noktasına getirmiştir.” (6 Eylül)
Sanki Batı durup dururken Rusya’ya yaptırımlar uyguluyor.
Kaldı ki, Erdoğan başlangıçta Batı’yı ve NATO’yu, Ukrayna konusunda Rusya’ya sert tepki göstermiyor diye eleştiriyordu!..
‘HACİVAT KARAGÖZ CÜMBÜŞÜ’
Rusya-Ukrayna gerilimi 2010’lara kadar gider. 2019’da Zelenski’nin hür seçimlerle iş başına gelmesiyle Rusya’nın tehditleri başladı… Batılılar Putin’i işgalden caydırmak için yaptırım açıklamaları yaptılar, Doğu Avrupa ve Balkanlarda ABD ve NATO üslerini takviye ettiler…
8 Aralık 2021’de Biden ve Putin telekonferansla iki saat görüştüler, Beyaz Saray’ın açıklamasına göre, “Biden, Rusya’nın Ukrayna’da askeri gerilimi artırması durumunda ABD ve müttefiklerinin güçlü ekonomik ve diğer önlemlerle yanıt vereceğini açık şekilde dile getirdi.” (8 Aralık 2021)
Bu uyarılara rağmen Putin 64 km uzunluğundaki bir askeri konvoyla 24 Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgale başladı…
Ertesi gün Cumhurbaşkanı Erdoğan şu açıklamayı yaptı:
“Bizim bugüne kadar NATO’nun tavrı ile alakalı tavrımız çok net, açıktı. Yani sıradan bir kınama cümbüşüne dönmemeli. Daha kararlı bir adım NATO’nun atması gerekirdi… Hacivat Karagöz cümbüşüne döndürmemek gerekir.” (AA, 25 Şubat)
Erdoğan’a göre her durumda sorumla olan Batıdır; önce “cümbüş” yaptığı için, şimdi “yaptırım” uyguladığı için…
PUTİN VE PUTİNİZM
Tabloya gerçekçi bakabilmek için iki unsuru dikkate almak gerekir: Biri Putin, Putinizm… Öbürü Türkiye’nin Batı’yla ilişkileri…
Putin, “seçimli otoriter sistemler” denilen anti demokratik rejimlerin tipik örneğini oluşturan otokrat bir liderdir.
Putinizm Rus-Slav milliyetçiliğinin ve Rus imparatorluk kültünün de lideridir: Ukrayna’yı işgalinden üç gün önce yaptığı uzun ‘Ulusa Sesleniş’ konuşmasında, Rus imparatorluk geleneğini savundu, daha çok Lenin’i, daha az Stalin’i eleştirdi; sebebi Sovyet rejimini ‘halklar’ kavramını kabul ederek Ukrayna Sovyet Cumhuriyeti’ni kurmuş olmalarıydı. Halbuki Ukrayna “kan ve aile bağları” ile Rusya’nın parçasıydı. Putin, Ukrayna milletine “bunu size göstermeye hazırız” diyordu.
Üç gün sonra Ukrayna’yı işgale başlayacaktı.
Muhaliflerini susturması, bazıları suikastle ve zehirleterek öldürtmesi, yarattığı ‘oligark’larla piyasayı ve kaynak dağılımını kontrol etmesi Putinizm’in diğer bir özelliği.
BATI: SORUNLAR İMKANLAR
Batı ile elbette sorunlarımız var: Kıbrıs sorununda Türkiye’nin ve KKTC’nin uluslararası belgelere dayalı haklılığını kabul etmemeleri… ABD’nin Suriye’de Kobani olayından sonra PKK / YPG’yi desteklemesi… Doğu Akdeniz’deki yalnızlığımız… ‘Terör’ kavramının hukuki tanımında anlaşmazlık… Liste uzatılabilir.
Fakat Erdoğan’ı Batı’ya karşı sert tepkiye sevk eden bir faktör, Batı’nın “hukuk, özgürlükler, kuvvetler ayrılığı” gibi konularda yaptığı sürekli eleştirilerdir.
Erdoğan’nın AB’ye “Haçlı ittifakı” diye tepki göstermesinin sebebi, CB sistemi referandumunda propaganda toplantıları yapılmasını Hollanda ve Almanya’nın engellemesiydi.
Dış politikayı iç politika için kullanınca bu sorunlar daha keskinleşiyor.
Batı’yla her zaman sorunlarımız oldu fakat hükümetlerimiz bu sorunları diplomatik kanallarda tuttular, büyümemesine özen gösterdiler. Batı’dan iktisadi, siyasi, askeri, stratejik destek almayı ihmal etmediler. Erdoğan’ın ilk on yıllık iktidarı da böyleydi. On yıldaki ekonomik gelişmede Batı ile ilişkilerin, AB reformlarının ve Batı sermayesinin katkısı çok büyüktü.
Batı’nın hukuk eleştirileri karşısında, Putin’e gereğinden fazla yaklaşmak ve S-400’ler almak bir “alternatif” oluşturamadı, “eksen kayması” kuşkularını büsbütün körükledi.
Hiçbir işe yaramayan S-400’leri alıp, son derece önemli F-35’leri kaybetmek, bütün sürecin simgesidir!
Türkiye Batı’yla ilişkilerinde aslî “eksen”e dönmeli, Batı kimliğini soldurmamalı, Batı ile sorunları bu avantajla yönetmelidir. Bütün tarih ve iktidarın başarılı ilk on yılı ile soruların ağırlaştığı başarısız ikinci on yıl; bunun kanıtıdır.
Not: Tatilde olduğum için yazılarıma kısa bir süre ara veriyorum.