Postmodern istibdat
İsrail’de çok önemli ve değerli bir tecrübe yaşandı: Otoriter popülist Başbakan Netanyahu’nun yargı bağımsızlığını kaldıran kanun tasarısını halk sürekli protestolarla püskürttü. Netanyahu geri adım atmak zorunda kaldı, tasarıyı “Meclis’in gelecek dönemine erteledi.”
Hak ve hürriyetlerinin bilincine sahip halk, gelecek dönemde de buna izin vermez.
Olay hem çok önemli hem çok tipik: Netanyahu aşırı sağcı, koalisyonunda Yahudi şeriatını savunan daha aşırı partiler var. Filistin ve özellikle Gazze halkına kan kusturanların başında, son yirmi yılda hep Netanyahu vardır.
MACARİSTAN MODELİ
Benzer otoriter popülist liderler daima yargıya musallat oluyorlar. Macaristan’ın üst üste seçimler kazanan otoriter popülist Fidesz Partisi lideri Orban, 2010 yılında destekçisi Hıristiyan Demokrat Halk Partisiyle birlikte Mecliste üçte iki çoğunluğu ele geçirdi.
Anayasayı değiştirerek yargıçların emeklilik yaşını aşağıya çektiler. Yüksek yargıda 228 kıdemli hakim emekli edildi, yerlerine Meclis’teki çoğunlukla “bizden” yargıçlar atadı.
Emekli edilen yargıçlardan András Baka, AİHM yargıçlığı yapmış, saygın bir hukukçudur. Anayasa değişikliği ile yapılan işlemin kuvvetler ayrılığını ve yargı bağımsızlığını ihlal ettiğinden bahisle AİHM’ye dava açtı.
AİHM’nin 23 Haziran 2016 günlü destani kararıyla, Macaristan’daki anayasa değişikliğinin Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin üç maddesini ihlal ettiğine karar verdi. (Case of Baka v. Hungary, 20261/12)
Faşizm tecrübesini yaşamış olan Avrupa’nın İkinci Dünya Savaşı sonrası geliştirdiği hukuk ve kurumlar bakımından son derece önemlidir bu karar. Ben hoca olsam Hukuk Fakültelerinde öğrencilerime okuturum. Tabii Orban uygulamadı, AB ağır aksak yaptırımlar uyguluyor.
Halk hala Orban’a niye destek veriyor? “Asyalı göçmenler yurdumuzu işgal edecek” korkusundan!
Orban, göçmen istilasına karşı vatanını savunan milli kahraman pozlarında…
Benzer durum Polonya’da da yaşandı. Eski Sovyet bloku ülkelerinde demokratik kurumlar güçlü değil. Ama ABD yargısı kaç defa Trump’ı püskürttü, değil mi?
NETANYANU YARGIYA KARŞI
Netanyahu Ocak başında mahut tasarıyı gündeme getirdi: Yüksek Mahkeme üyelerinin seçiminde Meclis’in yani iktidar blokunun yetkileri artırılacak, daha önemlisi, Meclis’e, Yüksek Mahkeme kararlarını yürürlüğünü durdurma yetkisi verilecekti!
Ilımlı Cumhurbaşkanı Herzog, hükümeti tasarıyı durdumaya çağırdı. Muhalefet lideri Yair Lapid, “İsrail Başbakanı İsrail devleti için bir tehlikedir” diye açıklama yaptı.
Tasarının yasalaşması halinde ülkede hukuk güvenliği kalmayacağı için 4 milyar dolar sermaye İsrail dışına gitti. (Al Monitor, 17 Şubat 2023)
Bakanlar Kurulu’nda Milli Savunma Bakanı Gallant tasarıya karşı çıkıyordu. Gallant’ı Netanyahu’nun görevden almasıyla kitleler patladı!
Netanyahu’nun oğlu Yair, protestoları “dış güçlerin operasyonu” olarak niteledi. Başbakan Netanyahu’ya göre “ülkeyi iç savaşa sürüklemek istiyorlar”dı.
Sonunda tasarıyı çekmek mecburiyetinde kaldı.
İsrail’in özellikle Batı Şeria’daki zulmü elbette her türlü protestoyu hak eder. Ancak İsrail’den de İzak Rabin gibi, bugünkü Cumhurbaşkanı Herzog gibi ılımlı, saygın liderler çıktı. Aşırı sağcı Netanyahu ile Tevrat şeriatının uygulanmasını isteyen küçük partilerin koalisyonuna karşı İsrail halkının post-modern istibdada geri adım attırması elbette değerlidir.
DEMOKRASİ KRİZİ
İki dünya savaşı arasındaki dönem gibi çağımızda da demokrasi kriz geçiriyor. Evet o dönemdeki Mussolini, Hitler, Stalin ve küçük uyduları bugün yok.
Bugün popülist siyasetler parlamento çoğunluğunu, bazen üçte iki çoğunluğu ele geçirerek, demokrasinin temel direği olan kuvvetler ayrılığını ihlal ediyorlar, yargıyı “bizden” hale getiriyorlar. Macaristan ve Polonya’da medya da kamu kaynakları kullanılarak “bizden” hale getirildi.
Bize benzer yönleri meydanda, teker teker saymıyorum.
Fakat klasik diktatörlüklerden farklı olarak muhalefeti yasaklayamıyorlar. Çünkü kendileri de “seçim”e dayanıyorlar, seçimler adil olmasa da…
Zaten muhalefet de yoksa ona faşizm veya komünizm denir.
Bizde kuvvetler ayrılığı fikrinin öncüsü büyük düşünür Namık Kemal’i derin bir hürmetle, rahmetle anıyorum. 48 yıllık ömrünü boşuna yaşamadı.